Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Çıtamızı hep daha yükseklere taşıdık. Bunun için de çok çalıştık, çok büyük fedakarlıklarda bulunduk. Hepimizin idealleri vardı. 

LGS ve YKS’ye giren öğrenci ve ailelerinin öncelikli beklentisi iyi bir okul, iyi bir gelecek, KPSS sonrası atama bekleyen öğretmenlerimizin beklentisi yeni bir atama dönemi, yorulanların en başında gelen velilerimizin beklentisi ise “huzur” yönünde. 

Beklentiler hiyerarşisine gençlerden başlayalım. 

Onları sınavlarla öylesine çok hırpalıyoruz ki, her şeyin en iyisini istemekte sonuna kadar haklılar. 

Haberin Devamı

Çocukken çocukluklarını, gençken gençliklerini yaşayamadıkları için en iyi okullarda öğrenim görüp bol kazançlı iyi bir işe girip olabildiğince özgür olmak istiyorlar. 

Kendilerinden istenenleri fazlasıyla yerine getirdiklerine inandıkları için beklentilerinden ve yaşam standartlarından asla taviz vermiyorlar. 

Dayatmalara karşılar. 

Hızlı karar veriyor, çabuk sıkılıyorlar ve önemli olan önce kendi doğruları. 

Dinamik ve girişimciler. Sokaktaki hayatı değil, sosyal medyayı tercih ediyorlar. 

Sanal dünyanın bir parçası olmaktan keyif alıyorlar. Ellerinden düşürmedikleri telefonlar da onların adeta yeni bir organları haline geldi… 

Öğretmenlerimiz, özellikle de atama bekleyen öğretmenlerimizin moralleri ise dibe vurmuş durumda. 

Mülakat dayatması yetmezmiş gibi şimdi bir de Öğretmen Akademisi baskısı altındalar. 

Yeni müfredat, mülakat, yeni meslek kanunu ile daha da köşeye sıkıştırıldılar. 

Pedagojik anlamda yapmaları gerekenleri değil, kendilerine dayatılanları yapmak zorunda kalıyorlar. Atama ve kariyer sistemleri kahredici. Verilen kadrolar pek çok branşta yok denecek kadar az. Üç kuruş maaşa ”ücretli öğretmenlik” yapanlar daha da perişan durumda. 

Öğretmenlerimizi mesleklerinden, öğrencileri okuldan, ebeveynleri çocuk yapmaya soğutmak için hemen herkes yangına körükle gidiyor… 

LGS ve YKS’ye sayılı günler kala her evde heyecan dorukta. Daha da vahimi kimse önünü göremiyor! En iyi okullara girip en popüler meslekleri seçseler dahi iş garantileri yok. 

Çocuklarının gözlerinin önünde mum gibi erimelerine, sınavlar nedeniyle enkaza dönüşmelerine ebeveynler dayanamıyorlar ama ellerinden de bir şey gelmiyor. Bu da üzüntülerine üzüntü katıyor. 

Haberin Devamı

En acısı da hiçbir şey yapamamanın çaresizliği içinde olmaları… 

Devletin kafası ise eğitim konusunda karmakarışık. 

Bu yüzden sürekli arayış içerisinde. 

Anayasal görevleri nedeniyle iyi bir yurttaş, mutlu bir öğrencilik ve en önemlisi de geleceğimizi emanete edeceğimiz donanımlı ve sorumluluk sahibi gençler yetiştirmek istiyor, bütçeden en büyük payı ona ayırıyor. 

Doğru olanı yaptığını sanıyor ama diğer paydaşlar gibi tüm kişi ve kurumlarıyla kendisi de sonuçtan hiç memnun değil… 

Peki o zaman nerede hata yapıyoruz, en büyük sorunumuz ne? 

Eğitimin görünen en önemli zaafı insan gücü planlaması ve doğru yönlendirme eksikliği. 

Bırakın farklı iktidarları aynı iktidarın bakanları bile dünden bugüne birçok konuda birbirine taban tabana zıt projelere imza attı. Atmaya da devam ediyor. 

Hemen herkes, “Ülkemizin ve çocuklarımızın geleceğinden daha önemli ne olabilir ki” görüşünde ama gelinen nokta da ortada. 

Haberin Devamı

Defalarca dile getirdik bir kez daha hatırlatalım: 

Elbette ekonomi de Anayasa da demokrasi de çok önemli ama eğitimde sorun varsa hiçbirini düzeltemezsiniz, sürdürülebilir kılamazsınız. Olsa olsa ancak günü kurtarırsınız… 

Gençlerimizi önce evlenmeye, çocuk yapmaya, şimdi de eğitime küstürdük. Sınavlar ve işsizlik nedeniyle hayata küstürdüğümüz ve sayıları her yıl daha da artan on milyonlar var. Peki onları daha nereye kadar küstürmeye devam edeceğiz? 

Onları hayata küstürmek bir beka sorunu ise bundan daha büyüğü ne olabilir?.. 

Nüfus artış oranı gibi yükseköğretime ve okumuşlara olan talep de giderek azalıyor. Demografik yapı ve moraller altüst olmuş durumda. “Diplomalar için harcanan zamana ve paraya yazık oldu” görüşü daha çok dillendirilmeye başlandı. 

Küstürülen gençleri yeniden kazanmak o kadar kolay mı? 

Hiç kolay olmadığını en çarpıcı şekilde demografik yapıdaki değişimde görüyoruz. Nüfusumuz yaşlanıyor, çocuk isteyen azalıyor, eğitime ve diplomaya olan ilgi yok oluyor! 

İstediğimiz bu muydu? 

Elbette hayır. 

Peki o zaman niye bu noktadayız?.. 

Özetin özeti: Hayal kurmaya da küsersek geriye ne kalır?..