04.03.2021 - 17:18 | Son Güncellenme:
Dünyanın en geniş kemerine sahip olan taş köprüsü özelliğinde olan Malabadi Köprüsü, Batman Çayı üzerinde bulunuyor. Şarkılara konu olan bu köprünün üzerine bizzat çıktığınız zaman tarihin derinliklerine kadar indiğinizi hissedebildiğiniz söyleniyor. Bunun olup olmadığı bizzat kendiniz deneyimleyebilir, Diyarbakır'ın bu tarihi eserini yerinde görebilirsiniz.
Çin Seddi'nden sonra dünyanın en uzun surları, Diyarbakır Surları'dır. Yapılış tarihinin ne zaman olduğu net olarak bilinmiyor olsa da bazı kaynaklar surların Milattan Önce 3 bin yılında, Huriler tarafından yapıldığını belirtiyor. 12 metre yükseklikte olan surların uzunluğu ise yaklaşık olarak 5700 metredir. Diyarbakır'ın merkezi sayılan surları yerinde görerek, 5 bin yıllık bu uzun tarihe şahitlik edebilirsiniz.
Ulu Caminin hemen bitişiğinde şehirde yapılmış olan en büyük medrese yer alıyor. Mesudiye Medresesi olarak bilinen bu ilim evinin, 1194 yılında inşa edildiği üzerinde yer alan kitabelerden anlaşılabilir. Mesudiye Medresesi, ayrıca Anadolu'nun ilk üniversitesi olarak biliniyor. Kitabe ve motifleriyle ön plana çıkan medrese, gezilip görülmesi gereken yerlerin en başında geliyor.
3. yüzyıldan kalma Diyarbakır Meryem Ana Kilisesi, Sur ilçesinin Lale Bey Mahallesi sınırları içerisinde yer alıyor. Ortodoks Süryaniler için aktif olarak ibadet edilebilen kilise, Diyarbakır'ın en eski yapılarından birisidir. 2005 yılında Ortodoks Süryanilerin girişimleriyle imara alınan kilise, çeşitli restorasyon çalışmalarından sonda bugünkü haline getirilmiştir.
Edebiyatımızın önemli şairleri arasında yer alan Cahit Sıtkı Tarancı'nın 1910 yılında doğduğu bu ev, 1973 senesinde Kültür Bakanlığınca satın alınmış ve müze haline getirilmiştir. Şehir merkezinin Cami Kebir Mahallesinde yer alan müzede, şair Cahit Sıtkı Tarancı'nın kitapları, şiirleri, mektupları ve kişisel eşyaları yer alıyor. 1733 yılında inşa edildiği belirtilen bu müzeyi, siz de Diyarbakır geziniz sırasında görebilirsiniz.
Hanilioğlu Mahmut Çelebi ve kız kardeşi Atike Hatun tarafından, 1683 yılında yapılan bu tarihi Sülüklü Han, 2010 yılında restore edilmiş ve hizmete açılmıştır. Han, içerisinde yer alan kuyulardan zamanın doktorları tarafından çıkarılan sülüklerden alıyor. Sülüklü Han'ın kahvaltısının yanında, şarapları ve melengiç kahvesi ünlüdür. Hanın giriş kapısında tarihine ait bilgiler 5 dil şeklinde yer alıyor. Eski dönemlerde 3 kat iken günümüze ancak tek kat şeklinde gelebilmiştir.
1572-1573 yılında, dönemin Osmanlı vadisi olan Vezirzade Hasan Paşa tarafından yaptırılmıştır. Evliya Çelebi'nin şehre gelmesiyle, Hasan Paşa Han'ına 'Sağlam Yapı' şeklinde ithamda bulunduğu söyleniyor. Deliller Han'ından sonra Diyarbakır'ın en büyük ikinci hanı olma unvanına sahiptir. Antikacılar, restoranlar ve kitapçıları günümüz tarihinde han içerisinde bulabilirsiniz. Diyarbakır'a gelmeyi düşünüyorsanız, Hasan Paşa Han'ını görmenizi tavsiye ediyoruz.
1527 yılında Diyarbakır valisi olan Hüsrev Paşa tarafından inşa edilmiştir. Halk arasında Hüsrev Paşa Hanı olarak da biliniyor. 2 katlı olan bu han restore çalışmalarından sonra 120 yataklı bir otele dönüştürüldü. 300 kişilik bir restorana sahip olan bu Han, geçmişin izlerini yaşayabileceğiniz yerlerden birisi olarak göze çarpıyor.
1876 yılında, Diyarbakırlı Ziya Gökalp'in doğup büyüdüğü ev, 1956 yılında müzeye dönüştürülmüştür. Müzenin içerisinde Ziya Gökalp'in kitapları, özel eşyaları, fotoğrafları bulunuyor. Sivil mimarisiyle dikkat çekilen ve 1806 yılında inşa edilen bu yapı, Melik Ahmet Caddesinde bulunuyor. Diyarbakır evlerinden biraz daha farklı inşa edilen bu yapıyı, yerinde görerek önemli yazarın eserlerini bizzat kendiniz görebilirsiniz.
Diyarbakır'ın sembol yapılarından birisi olan Dört Ayaklı Minare, 1500 yılında Akkoyunlu Kasım Bey tarafından inşa edilmiştir. Minarenin dört ayağı, İslam dininin dört mezhebinin işaretidir. 500 yıllık geçmişiyle türünün tek örneği olan bu yapı, koruma altına alınmış ancak bazı sorunlar yaşamaya başlamıştır. Önemli bir tarihi eser olan bu yapıyı, Diyarbakır'a yapacağınız ziyaret esnasında mutlaka görmelisiniz.
Nisanoğlu Ebul Kasım tarafından, 1155 ile 1160 yılları arasında yaptırılan cami, Murtaza Paşa Cami ve Kale Cami olarak da biliniyor. Diyarbakır'ın en önemli simgeleri arasında bulunan Hazreti Süleyman Cami özellikle yabancı turistler tarafından ilgiyle takip ediliyor. Diyarbakır'a yapacağınız seyahatte Hazreti Süleyman Camisinin farklı yapısını keşfedebilirsiniz.
Çatalhöyük ile birlikte tarihte ilk yerleşim yerinden birisi Çayönü'dür. Buraya ilk yerleşimin Milattan Önce 10200 yıllarına kadar uzandığı düşünülüyor. İnsanların ilk yerleşim yerleri arasında olan bu nokta, 6000 yıl kadar yerleşke olarak kullanılmıştır. Turistik açıdan tüm dünyadan ziyaretçi akınına uğrayan bu tarihi alan, tüm zamanların aynı anda görülebileceği yerdir.
Ortodoks Ermenilerin kullandığı bir kilisedir. Kilisenin tam olarak hangi tarih aralığında yapıldığı bilinmiyor fakat adına ilk olarak Polonyalı gezgin Simeon'un Seyahatnamesinde rastlanıyor. 1722 ve 1729 yıllarında restore edilerek tekrardan hizmete açılmıştır. Sur İçi Fatihpaşa mahallesinde yer alan kilise, Diyarbakır şehrinin önemli noktaları arasında bulunuyor.
15. yüzyılda Akkoyunlu mimarisi kullanılarak inşa edilen köşk, 1916 yılında Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü 13 gün boyunca misafir etmiştir. Piknik alanlarının yanı sıra huzur veren yapısıyla dikkat çeken köşk, görülmesi gerekenler listesinde yer alıyor.
Dünyada bile eşi benzeri çok az görülen bir manzarası olan Asur Kalesi'nin Asurlular döneminde yapıldığı düşünülüyor. Ön kısımlarında çivi yazılarıyla birlikte Asur Kralı'nın figürü de bulunuyor. Diyarbakır'da mutlaka gezilip görülmesi gereken yerler listesinde bulunan bu kale, hem tarihi geçmişi hem doğal güzelliğiyle dikkat çekiyor.Tarihi ve doğayı bir arada görmek istiyorsanız, Asur Kalesi'ne uğrayabilirsiniz. Diyarbakır'a gelmeden önce listemize bir kez daha göz atarak, planlamalarınızı buna göre yapabilirsiniz.