Guinness Rekorlar Kitabı’na adını yazdırdı: Tom Cruise
22.06.2025 - 02:00 | Son Güncellenme:
İki hafta önce Guinness Rekorlar Kitabı’na giren Tom Cruise bu yıl Oscar Onur Ödülü alacak. ‘Alev Alan Paraşütle Atlama Rekoru’ kıran oyuncu her filmiyle bu işi ne kadar ileriye götürebileceğini test ediyor âdeta. Peki ama 63 yaşında dublör kullanmayan bir aksiyon yıldızını bundan sonra ne bekliyor?
BURÇİN S. YALÇIN - Matt Damon bir gün Conan O’Brien’ın programında anlatmıştı, Jason Bourne gibi 2000’li yılların aksiyon sinemasını şekillendiren bir kahramanı canlandırmış Damon’ın meğer yükseklik korkusu varmış. Hatta bir gün Burj Halife binasının tepesindeyken öylece donmuş kalmış. Sonrasında uzun süre yükseklikler içeren bir sahnede yer alamamış. Sonra “M:I - Ghost Protocol” filminde Cruise’un Burj Halife’nin tepesinde sarkıp aşağı koşturduğu sahnede aklı çıkmış. Çok geçmeden Cruise ile Londra’da bir yemekte denk gelmişler. Damon onu bir köşede yakalayıp o sahneyi nasıl çektiğini sormuş. Söylediğine göre Cruise 15 senedir bu sahnelerin hayalini kuruyormuş. Kolları sıvadığında ilk işi ‘safety guy’ olarak bilinen ve sete ayak basan herkesin güvenliğinden sorumlu adama gitmek olmuş. Sahneyi ona tüm detaylarıyla anlatmış. Sahnenin tasvirini uzun uzun dinleyen ‘safety guy’ Cruise’a demiş ki, “Bunu yapamazsın! Çok tehlikeli!” Cruise neden tehlikeli olduğunu uzun uzun dinledikten sonra o adamı gönderip başka bir ‘safety guy’ ile anlaşmış! Anlayacağınız, ekranda leblebi çekirdek yemek kadar kolaymış gibi görünen bu tehlikeli sahneleri çekmeyi kafasına koyduğunda Cruise’u engelleyecek kimse yok. Onun filmlerinde ‘safety guy’ belli ki yalnızca onun söylediklerini onaylamak için orada!
Son “Görevimiz Tehlike” filmindeki ‘safety guy’ ona tam olarak ne dedi bilemiyoruz ama Cruise bu filmdeki çok tehlikeli bir sahneyle de Guinness Rekorlar Kitabı’na girdi. Alev alan bir paraşütle bir helikopterden tam 16 kez atlayarak bunu başaran ilk insan olarak tescillendi.
Çocukluğundan beri böyle
İnanmayacaksınız ama Cruise çocukluğundan beri böyleymiş. Yine bir sohbet programında daha 4-5 yaşlarındayken evlerinin çatısında dolaştığını, onu gören komşularının kapıyı çalıp annesini “Oğlunuz çatıda farkında mısınız?” diye uyardığını, birkaç yaş büyüyünce yine upuzun ve tehlikeli bir rampadan bisikletiyle hızla inip sonra atladığı bir ‘dublör gerektiren oyun’a giriştiğini anlatmıştı. Bu anısı aslında “M:I - Dead Reckoning Part 1” filminde dağdan motosikletle atladığı sahnenin ön provası âdeta!
Tom Cruise sinemaya başladığı ilk yıllarda çok iyi bir drama oyuncusu olacağı izlenimi veriyordu. Filmografisinin o dönemini incelerseniz resmen yüreğinin götürdüğü yere giden genç bir aktör görürsünüz. 1990’larla birlikte aksiyona yavaştan elini alıştırdı ve bu noktada “Görevimiz Tehlike” ile ilk kez yapımcılığa da el attı. Filmin yapımcısı olmak demek bir bakıma prodüksiyonu şekillendirmek, örneğin yönetmeni belirlemek, sahnelere yön vermek demekti… Pek tabii buna aksiyon sahneleri de dahildi!
Her şeye rağmen 1990’larda da iyi bir drama aktörü olarak kariyerine devam etse de “Görevimiz Tehlike” serisiyle birlikte tehlikeli sahnelerde dublör kullanmama saplantısı da tüm hızıyla başlamış oldu. Üstelik bunu her filmde bir adım öteye taşıyacaktı. Seriyi sanki kendi çocukluk fantezilerini süsleyen aksiyon sahneleriyle doldurmaya yemin etmiş gibiydi. İlk filmde tepesinde patlayan dev akvaryumdan kaçarken ikinci filmin açılış sahnesinde devasa bir kanyonda çıplak elle tepeye tırmanıyordu. Üçüncü filmde Şanghay’da gece vakti bir gökdelenden aşağı atlıyor, dördüncü film “Ghost Protocol”de neredeyse tüm filmi Burj Halife binasının dış yüzeyinde âdeta çocuk parkında gezinircesine tamamlıyordu.
Dördüncü film aynı zamanda tehlikeli sahnelerdeki dublörsüz hâllerini artık filmin ana tanıtım malzemesine dönüştürmesinin de başlangıç noktası oldu. Beşinci film “Rogue Nation”da yine akıllara ziyan bir sahnede bir kargo uçağı havalanırken onun kapısına asılı kalıyor, altıncı ve serinin belki de en iyi halkası “Fallout”ta ayak bileğinin kırılıp çekimlere altı ay ara verilmesine yol açan meşhur ‘binadan binaya atlayışı’ gerçekleştiriyordu. Yedinci film “Dead Reckoning Part One”da Norveç’teki yine ‘yıllardır hayal ettiği’ motosikletle dağdan atlama sahnesini, sekizinci film “The Final Reckoning”de çift kanatlı uçakta asılı kaldığı anlar takip ediyordu.
Elbette hepsi bu kadar değil. Cruise aynı zamanda tekerlekli, pervaneli veya kanatlı aklınıza gelebilecek ne kadar araç varsa hepsini kullanabilme ehliyetine sahip. Hâliyle örneğin “Fallout”ta helikopter kokpitine oturduğunu gördüğümüzde o aleti onun kullandığından şüphe etmiyoruz.
“Sinemayı sen kurtardın”
Kariyeri boyunca imajı birkaç kez ciddi şekilde sarsılmıştı. Scientology ile ilişkisi, antidepresan düşmanlığı ve bir keresinde Oprah Winfrey’nin bir programında Katie Holmes’ü ne kadar çok sevdiğini stüdyodaki koltukta zıplayarak ve daha birçok abuk subuk davranış eşliğinde ilan etmesi gibi sansasyonel rezaletleri artık geride bırakmış görünüyor.
Bu yazı için araştırma yaparken sosyal medyadaki akışım onunla ilgili video ve makalelerle dolup taşmaya başladı. Hepsinde de ne kadar olgunlaştığını görmemek imkânsız. Tabii ki 63 yaşında bir aktörden tam da bunu beklersiniz ama sonra aklınıza tüm bu tehlikeli sahnelerde âdeta mermiye kafa atan adam geliyor ve bu deli cesaretinin bu olgunluğun ne kadar parçası olduğunu merak ediyorsunuz.
Cruise elbette keyif almanın yanında tüm bu sahneleri izleyicisine duyduğu saygıdan icra ediyor. Gerçekçiliği böylesine uç bir noktaya taşıyarak izleyicisini daha da diken üstünde tutmayı hedefliyor. Görünüşe göre bunu başarıyor da.
Birkaç sene önce Spielberg’in bir ödül töreninde ona sarılıp “Sinemayı sen kurtardın,” demesi çok büyük bir iltifattı. Sonuçta bunu söyleyen adam da geçmişte birçok krizde filmleriyle sinemaya can suyu olmuş, gelmiş geçmiş en popüler yönetmen. Spielberg’in bu tebriğinin perde arkasında pandemide sinema sanatının tabutuna son çivi çakılırken Cruise’un o dönemde “Top Gun: Maverick”i ısrarla sinemalarda gösterime sokarak gişede 1,5 milyar dolar toplaması ve hem kendi filmografisinin hem de tüm pandemi döneminin en çarpıcı gişe başarılarından birine imza atması yatıyordu.
Çılgınlıklarını deneyeceği yeni projeleri yolda
1980 ve ‘90’larda iyi bir drama oyuncusu olduğu dönemleri çoktan geride bırakmış, bir aksiyon yıldızı olarak doludizgin gazı pedalını köklemiş vaziyette. Liam Neeson’ınki kadar radikal bir dönüşüm olmasa da eski dramatik Tom Cruise’u özlediğimiz bir tünele girmiş vaziyette. Ethan Hunt ile uzun bir süreliğine vedalaşmış gibi görünse de çılgınlıklarını deneyeceği yeni projeleri de yolda. Son dönemde katıldığı sohbetlerde komedi ve müzikal dahil her türde filmde oynamak istediğini vurguluyor. Umuyoruz ki binadan binaya atladığı kadar şarkıdan şarkıya atladığı sahneler de barındıran filmleri yakındır.
