16.08.2012 - 17:55 | Son Güncellenme:
AA
İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Taner Gören, "Musluk suyunu içmeyi denemek lazım" dedi. TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi'nde düzenlenen basın toplantısında ortak açıklama metnini okuyan İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Taner Gören, sağlıklı ve içilebilir nitelikte suya erişimin, devletin vatandaşlara sağlamakta yükümlü bulunduğu anayasal bir hak olduğunu belirtti.
Kısa süre önce ambalajlanmış içme suyuyla ilgili tartışmaları anımsatan Gören, şunları söyledi: "İstanbul'da şebeke suyu İSKİ'nin 12 adet içme suyu arıtma tesisinden temin edilmektedir. İSKİ tarafından yayınlanan su kalite analiz raporlarına göre arıtılmış suların arıtma tesisi çıkışında yasal şartları sağladığı görülmektedir. Şebekeye verilen suyun burada da yaklaşık 350-400 noktada izlendiği belirtilmekle birlikte halkın bilgilendirilmesi ve şebeke suyuna yönlendirilmesi açısından bu sonuçlar halkla paylaşılmalı ve halkta yerleşen musluk suyu içilmez kültürünün gerçeği yansıtmadığı ispat edilmelidir."
"Musluk suyunu denemek lazım"
Gören, halk sağlığı açısından halka içilebilir nitelikte şebeke suyu temin edilirken kar amacı güdülmemesi gerektiğini vurguladı.
İnsani tüketim amaçlı suyun parasız olması ve suyun ticari bir meta olmaktan çıkarılması gerektiğini kaydeden Gören, yaşanan sürecin ambalajlanmış suların içilebilir nitelikte şebeke suyunun alternatifi olamayacağını gösterdiğini söyledi.
Açıklama metnini okumasının ardından soruları yanıtlayan Gören, halihazırda depolama alanı konusunda bina yöneticilerinin duyarlı olduğu durumlarda şebeke suyunun hem içme hem kullanım için sağlıklı olduğunu belirtti.
Gören, musluk suyunu insanların klor kokusu nedeniyle de içmek istemediğini bildirdi. Bunun bir süre suyu dinlendirerek çözülebileceğini anlatan Gören, ayrıca çok fazla filtrelemeden geçen musluk suyunun gerekli minerallerin önemli bir kısmını kaybettiğini ifade etti.
Bu minerallerin de şebeke suyuna eklenmesi gerektiğini söyleyen Gören, "Musluk suyunu içmeyi denemek lazım" dedi.
"Sebiller de tehlikeli"
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bilge Hapçıoğlu da sayıları giderek artan damacana suların denetlenmesi sonucunda bu noktaya gelindiğini belirterek, bu konuda yaşanan sıkıntılara şaşırmamak gerektiğini vurguladı.
Hapçıoğlu, damacana suların ne koşullarda doldurulduğu, uygun koşullarda dezenfekte edilip edilmediği, depolama ve transfer koşulları, evlerde pompaların temizliği gibi denetlenmesi gereken pek çok alan bulunduğunu ifade etti.
Prof.Dr. Hapçıoğlu, damacanaların kullanıldığı sebillerin de sağlık açısından son derece tehlikeli olduğunu, bunların da sık sık dezenfekte edilmesi gerektiğini vurguladı.
"Musluk suyu binalara girdikten sonra kirlendi"
"Musluk suyunun binalara girdikten sonra kirlendiği" görüşüne katıldığını belirten Hapçıoğlu, binaların çoğunda depoların dezenfekte edilmediğini, eski metal borularda mikroorganizmaların üreyebildiğini söyledi.
Hapçıoğlu, suyun sertliğinin insan sağlığına zararı olmadığını ancak lezzet açısından fark yarattığını, İstanbul şebeke suyunun da orta sertlikte olduğunu söyledi.
Cam damacana kullanımının da bu suların sağlıklı olması açısından çok etkili olmayacağını belirten Hapçıoğlu, şöyle devam etti: "Dünya Sağlık Örgütü içme ve kullanma suyunun aynı özelliklere sahip olması gerektiğini söylüyor. Havza çevresinde kimyasal kirlilik söz konusu değilse şebekeye verilen su bugün itibarıyla temiz. Ben evimde akan suyu içiyorum. Zaten suda bir sorun varsa diş fırçalarken, yıkanan sebzelerden ya da banyo sırasında sizi etkileyecektir. Tarım ilaçlarıyla suların kontamine olması gibi ciddi bir problem var ancak bu yer altı sularına da bulaşabilir. Damacana suları da bunlardan etkilenebilir."
Kamunun, binaların kapısına kadar suyun sağlıklı olmasına ilişkin sorumluluğu aldığını, sonrasına ise karışmadığını bildiren Hapçıoğlu, "Belediye binalardan 6 ayda bir su tetkiklerini isteyebilir. Depo temizliğinin yapıldığına dair belge sunulmasını talep edebilir. Suyun başına ne geliyorsa evlere girdikten sonra geliyor" diye konuştu.
Hapçıoğlu, mevcut durumda en ucuz ve kolay dezenfektanın klor olduğunu, kanser riskinin de yüzbinde 1 olması nedeniyle Dünya Sağlık Örgütü tarafından kabul gördüğünü kaydetti.
"Damacana, şebeke suyuna alternatif değil, acil durumlar için"
Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Mevhibe Gözcelioğlu ise suları kaynaklarında korumanın önem taşıdığını söyledi.
Gözcelioğlu, "Damacana sular kesinlikle musluk suyuna alternatif değildir. Bunlar ancak acil durumlarda çözüm olarak ortaya çıkabilir. Asıl hedefimiz musluk sularını içilebilir hale getirmektir. Suyun kaynağından musluktan akışına kadar kamunun denetim yükümlülüğünü yerine getirmesi gerekir" diye konuştu.
Su tasarrufu sağlanması için suyun pahalılaştırılmasının da çok yanlış bir uygulama olduğunu söyleyen Gözcelioğlu, binalarda ise su tesisatlarıyla ilgili bir standart oluşturulması ve bunun denetlenmesi gerektiğini söyledi. "Musluk sularıyla ilgili bir analiz yapacağız" Kimya Mühendisleri Odası'ndan Suat Güneş de meslek odaları olarak su havzalarını kontrol edecekleri, çeşitli yerlerden numuneler alarak inceleyecekleri, pilot bölgeler seçecekleri bir analiz çalışması gerçekleştireceklerini kaydetti.
Güneş, suyun sağlıklı olması konusunda sadece mikrobiyolojik özelliklerinin konuşulduğunu ancak kimyasal özelliklerinin de incelenmesi gerektiğini vurguladı.