17.04.2018 - 01:30 | Son Güncellenme:
Gökhan Karakaş - İstanbul
Son yılların en bereketsiz balık avı sezonu 15 Nisan’da sona erdi. Ağlar beklenen bereketle teknelere çekilemediği için pek çok balıkçı sezonu şubat ayında kapatmak zorunda kaldı. Uzmanlar, tükenişin nedenlerini Milliyet’e değerlendirdi.
Yaklaşık 19 bin balıkçı teknesi, 1 Eylül 2017’de hamsi, palamut ve istavrit gibi pek çok balığı avlamak için 8 bin 337 kilometrelik kıyı şeridimizden denize açılmıştı. Fakat bu sezon da balık miktarı ve çeşidindeki azalma balıkçılara ve tüketiciye olumsuz yansıdı. 228 gün boyunca denizde kalan balıkçılar istediği miktar ve çeşitlilikte balık tutamazken, sofraların vazgeçilmezi hamsi bile tezgahlarda 20-25 TL’den satıldı.
Tükenişin sebepleri
İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Meriç Albay, azalışın nedenlerini değerlendirerek, “Son 30 yılda teknelerin boyları uzadı, av teknolojisi ilerledi. Fakat pek çok ekonomik balık türünün avı azaldı. Balıkçıların kurallara uymaması, yasal boyun altında balık tutulması, Marmara Denizi’nde ışıkla avcılık yapılması balık stoklarına ciddi zarar vermiştir. Ayrıca uzun yıllardan beri evsel ve endüstriyel atıkların arıtılmadan denize verilmesi su kalitesinde ciddi oranda bozmuştur. Kirlenme ile besin zinciri etkilenerek balık stokları zarar görmüştür” dedi.
‘Balık yiyemeyiz’
Prof. Dr. Albay, lüfer, istavrit, hamsi, tekir, barbun, berlam ve torik gibi ekonomik balık türlerinin yasal boyun altında avlandığını ve satıldığını belirterek, şöyle devam etti: “Önlem alınmazsa gelecek yıllarda balık stokları tükenecek. Bu azalmadan hiç sorumlu olmayan kıyı balıkçıları artık başka işlere yöneldi. Marmara Denizi’nde ışıkla yapılan avcılık katliam boyutuna vardı. Yeni sezonda ışıkla avcılığa izin verilmemeli. Yasadışı balıkçılığı önlemek için balıkçılara eğitimler verilmeli. Denizlerimizi kirleticilerden korumalıyız. Denetimler artırılmalı ve yasadışı balıkçılık yapan tekneler engellenmeli. Balıkçı tekne sayısı kontrollü olarak azaltılmalı. Balık stoklarımız tespit edilmeli ve her tür için kota sistemine geçilmeli. Balık yemi fabrikaları için tutulan balıklar kontrol edilmeli. Su ürünleri mühendisleri, balıkçılık teknolojisi mühendisleri gibi meslek gruplarından yeterli şekilde faydalanılmalı. Deniz ekosistemine yeni katılan istilacı türlerle mücadele edilmeli.”
“2016 yılında 589 bin ton balığın 325 bin tonu avcılıktan, 253 bin tonu yetiştiricilikten elde edildi. 2007 yılında 633 bin ton en iyi av sezonuydu. Ama son yıllarda büyük düşüş var. Avcılık düşerken yetiştiricilik artıyor. Aşırı av baskısı ve iklim değişimlerinin etkisiyle stoklarımız azalıyor. Dünyada deniz ürünü tüketimi kişi başına 16 kilo. Avrupa’da 22 kilo iken Türkiye’de sadece 6 kilo. 2030 yılında dünya nüfusunun 7.5 milyara ulaşacağı, insanların gıda kaynaklarının zenginleştirilmeyeceği ve tarımsal üretimde yetersiz kalacağı tahmin ediliyor. 2024’te su ürünleri üretiminin yüzde 19 artarak 191 milyon tona ulaşacağı düşünülüyor. Tüm uzmanlar kaliteli protein ihtiyacı için su ürünleri yetiştiriciliğini ve ürünlerin işlenmiş olarak piyasaya sürülmesini kaynak olarak görmekte. Türkiye, jeopolitik konum avantajını kullanmalı. Balık üretimine yönelik yemlerdeki balık unu ve yağı için alternatif kaynaklar oluşturulmalı. Ürettiğimiz balıklarda hormon, ilaç kalıntısı, ağır metal, pestisit gibi kimyasal kirleticiler bulunmuyor. Deniz ve iç sulardan avcılık yoluyla gelen ürünlerde av alanından sofraya; kültür yoluyla gelen ürünlerde hasattan sofraya hijyenik koşullarda hazırlama ve korumaya dikkat edilmeli. Tüketime yönelik sağlıklı ve dengeli beslenmede önemli fast-food mağazaları gibi balık satış noktaları artırılmalı. Ev ve işyerlerinde hazır deniz ürünlerinin tüketimi özendirilmeli. Gelişen kültür balıkçılığı katma değeri yüksek ürünleri piyasaya sürmeli.”