27.05.2021 - 05:35 | Son Güncellenme:
AYKUT YILMAZ Ankara - Türkiye tam kapanma döneminin ardından 17 Mayıs’ta başlayan “kademeli normalleşme” sürecinde 1 Haziran itibarıyla yeni bir viraja girecek. Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu’nun dün 1 Haziran sonrası kademeli normalleşmenin nasıl ilerleyeceğini masaya yatırdığı öğrenildi. Bilim Kurulu’nun aldığı tavsiye kararlarının ise Cumhurbaşkanlığı Hükümeti kabinesinde değerlendirilerek netleşeceği kaydedildi.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, aşılama grubundaki son dakika gelişmesini duyurdu. "Aşı programımızda öncelikli bir grubu daha aşılamaya başlıyoruz" diyen Bakan Koca önemli bilgiler verdi.
Sağlık Bakanı Koca sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, "Aşı programımızda öncelikli bir grubu daha aşılamaya başlıyoruz. Bugünden itibaren tam bağımlı orta düzey ve ağır engelli vatandaşlarımızın aşılanması başlıyor. Bu güce güvenin." dedi.
Türkiye’de Kovid-19 vaka tablosunda beklenmedik bir artış yaşanmaması halinde 1 Haziran sonrası Kovid-19 tedbirlerinde bireysel koruyucu tedbirlerin alınmasına ağırlık verilen, sosyal hayatta ise yasaklamaları kısmen azaltan bir sürecin işletilmesi bekleniyor.
Tavsiye kararlarına göre, 1 Haziran sonrası kafe ve lokantaların yüzde 50 kapasiteyle hizmet vermesine izin verilebileceği, hafta içinde akşam 21.00 sabah 05.00 arası uygulanan sokak kısıtlamasının süresinin azaltılabileceği belirtilirken, vatandaşlara da sahil, park ve bahçelerde 2 metrelik sosyal mesafe kuralına uymak şartıyla maskesiz oturma, dinlenme imkânı tanınabileceği ifade ediliyor.
Sağlık Bakanlığı 1 Haziran sonrası dönemde aşılama ivmesini de artırmayı amaçlıyor. BioNTech aşısında dün itibarıyla yeni sevkiyat Türkiye’ye ulaşırken, 30 milyon dozu haziranda olmak üzere temmuz, ağustos ve eylül sonuna kadar yani 4 ayda 120 milyon doz aşının Türkiye’ye gelmesi planlanıyor.
Sağlık Bakanlığı söz konusu sevkiyatlarla bir yandan aşı tedariğini sağlarken bir yandan da aşılama hızını yükseltmeyi hedefliyor. Haziranda aşı tedarikinin hızlanmasıyla birlikte özellikle BioNTech aşısı için aile hekimlerinin de devreye alınması sayesinde günde 1 milyon doz aşı uygulanması planlanıyor. En geç sonbahara kadar da Türkiye’de 18 yaş ve üstü herkesin aşılanması hedefleniyor.
Sağlık Bakanlığı, Sinovac firmasıyla toplam 100 milyon doz aşı için anlaşma yapmıştı. Bayram öncesi Çin’den gelen yeni parti aşılar, Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü Aşı ve İlaç Deposu’na nakledilmişti. Bakanlık gelen aşı miktarı konusunda sayı belirtmezken, 1.5 milyon doz olduğu iddia edilen aşıların kontrollerinde 14 günlük sürede sona gelindi.
Gelen son parti Sinovac aşılarının da kısa zamanda aşılamada yeniden devreye girmesi bekleniyor. Tedarikteki aksamalar nedeniyle söz konusu aşıda bir süredir birinci doz randevusu verilemiyordu.
BioNTech aşısında dün gerçekleşen yeni parti sevkiyatla toplumsal aşılama hız kazanacak. Daha önce eksi 80 derecede saklanması gerektiği belirtilen BioNTech aşısına ilişkin geçen günlerde Avrupa İlaç Ajansı’nın (EMA) hazırladığı “BioNTech aşılarını saklama koşullarında değişiklik olduğu ve aşı dolaplarında 2-8 derece arasında 5 gün yerine bir ay saklanabileceği” yönündeki raporun ardından, aşılamada izlenen yol haritasında da değişik yapılması için Sağlık Bakanlığı’nca çalışma başlatıldı.
Bakanlık tarafından yapılacak değerlendirme sonrasında BioNTech aşıları da Sinovac gibi aile sağlığı merkezlerinde yapılabilecek. Şu ana kadar Bakanlık tarafından belirlenen hastanelerde uygulanabilen BioNTech aşıları, saklama koşularındaki değişiklikle tüm devlet ve üniversite hastaneleri ile özel hastanelerde de uygulanabilecek.
Mardin’deki çalışmalardan fotoğrafların yer aldığı haberde, ekiplerin görevinin, aşılama yaş grubunda yer alan ancak şu ana kadar aşı yaptırmamış olan kişilerin ikna edilmesi olduğu belirtildi.
İkna ekiplerinin Türkiye’nin ücra köşelerinde yaşayan ve aşılara karşı endişe duyan insanları başarıyla ikna ettiğinin anlatıldığı haberde, Mardin’de aşı ikna ekiplerinin yaptıkları çalışmaları gösteren fotoğraflara da yer verdi.
Koronavirüs salgını sınırlamalarında gözler 1 Haziran Salı gününe çevrildi. Bilim Kurulu bir kez daha 'normalleşme takvimi' gündemi ile toplantı. Bakan Koca, Bilim Kurulu'nun ardından açıklamalarda bulundu. İşte Bakan Koca'nın açıklamalarından satır başları...
Bugün Koronavirüs Bilim Kurulumuz ile Aşı programımız ve salgının seyri ile ilgili değerlendirmelerimizi yaptık. Öncelikle vatandaşlarımıza vaka sayılarını önemli ölçüde düşüren kısıtlamalara ve tedbirlere gösterdikleri uyum için teşekkür ederim. Vaka sayılarındaki düşüşü kalıcı kılmak için gayretlerimiz devam edecek. Birlikte mücadele ederek başardık, birlikte mücadele ederek salgını sona erdireceğiz.
Normalleşme döneminde kısıtlamaların giderek azalacağı ancak bireysel tedbirlerin öne çıkacağı ve yaygın aşılama ile güçlendirilmiş bir uygulama hedefliyoruz. 1 Haziran’dan itibaren aşılama programımız hızlanmış olacak. Bu kapsamda 1 Hazirandan itibaren 50 yaş üzeri vatandaşlarımızın da aşılanmasına başlanacaktır.
Aşı programımız ile ilgili bazı önemli konuları dikkatinize sunmak isterim. Salgının en can yakıcı olduğu günlerde ülkemiz tüm aşı adaylarını titizlikle inceleyerek Faz 3 çalışmalarının ülkemizde de yürütülmesi için gayret göstermiştir.
Çalışması ülkemizde tamamlanan aşı adaylarından biri olan inaktif aşıyı ülkemize getirmek üzere 100 milyon doz aşı için anlaşmayı yapmıştık. Yaklaşık 30 milyon doz aşıyı da teslim alıp uyguladık. Aşı tedarikinin en sıkıntılı olduğu günlerde dünyanın en hızlı aşı kampanyalarından birini yürüttük. Aşı tedarikinde son iki ayda bir yavaşlama olsa da bunun Haziran ayı ile birlikte hızlanacağını belirtmiştik.
Aşı üretmeyen ülkeler içinde en çok aşıyı en kısa sürede temin eden bir program yürüttük. Çok yakında önemli bir miktar daha aşı ülkemize ulaşmış olacak. Buradan Çin makamlarına gösterdikleri destek ve anlayış için teşekkür ediyorum. Tüm girişimlere rağmen aramızdaki anlaşma ve iyi ilişkilerin devamı için karşılıklı büyük gayretler gösterdik.
Aşıların etkinlikleri ve yan etkileri daha iyi anlaşıldıkça aşı çeşitliliğini ve yeni teknolojilerle üretilmiş aşıları da ülkemizde kullanıma almaya devam ediyoruz. İlk geliştirilen Covid-19 aşısı olan Biontech aşısını da ülkemizde de yürütülen faz 3 klinik çalışmalarının başından beri takip ediyoruz. Gurur verici bir başarıya imza atan bilim insanlarımız Uğur Şahin ve Özlem Türeci ile sürecin başından beri irtibat halindeyiz. Üretim kapasitesi ile ilgili gelişmeler ile birlikte daha önce 27 Aralık 2020’de 30 milyon doz olarak imzaladığımız anlaşmayı geçtiğimiz günlerde 120 milyon doza çıkardık.
Haziran ayında 30 milyon doz teslim edilecek olan aşıların ilk bölümü bugün ülkemize ulaştı. Önümüzdeki hafta başında yaklaşık 5 milyon doza yakın aşı daha ülkemize ulaşacak. Destek ve gayretleri için bir kez daha Uğur hocamıza ve ekibine teşekkür ediyorum.
Bunlara ek olarak etkinliğini ve başarısını ispat etmiş bir aşı olan Sputnik V aşısını da temin için geliştirildiği günden beri devredeyiz. 50 milyon doz Sputnik aşısının da anlaşmasını imzalamış bulunuyoruz. Bu anlaşmaya verdikleri destekler için de Rus makamlarına teşekkürlerimi sunuyorum. Böylece nüfusumuzun 3 katını aşan 270 milyon doz aşıyı imza altına almış olduk.
Ayrıca yerli aşımızla ilgili de son aşamaya gelmiş bulunuyoruz. Faz çalışmaları devam eden üç aşı adayımızdan biri insan deneylerinin son safhası olan Faz 3 aşamasına gelmiştir. En kısa sürede Faz 3 aşılamaları başlayacaktır. Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığımızın liderliğinde yürütülen çalışmalar başarıyla sonuca yaklaşmıştır. Kendi geliştirdiğimiz aşımızın kullanımının da yaklaştığı müjdesini vermek isterim.
Tüm dünyada çok sıkı koşullarda aşı temini ile ilgili büyük zorluklar yaşanırken ülkemizin menfaatlerini ve vatandaşlarımızın sağlığını önceleyerek önemli miktarda aşıyı temin etmiş bulunuyoruz. Aşı tedariki yavaşladığında sizi ne kadar açık bilgilendirmişsek bugün de bu güzel haberleri aynı açıklıkta takdirlerinize sunuyorum. Her olumlu gelişmeyi eleştirmeye devam edenler elbette olacaktır ve bu saygı çerçevesinde kaldıkça haklarıdır da.
Mevcut gelişmeler ve normalleşme ile ilgili yeni planlarımızla bu yaz salgının yıkıcı etkisinden Ülkemizin kurtulacağı açıkça görünür hale gelmiştir.
Öte yandan Sabah gazetesinden Betül Alakent'in haberine göre, 1 Haziran’da kapılarını açmaya hazırlanan yeme-içme sektörü, olası hazırlıklar için bir genelge ile koşulların belirlenmesini bekliyor.
Pandemiyle güçlü mücadelesini sürdüren ve vaka sayılarını 7 binlere kadar düşürmeyi başaran Türkiye, son gelen aşılarla birlikte kademeli normalleşmenin sinyallerini vermeye başladı. Bu dönemde en büyük zorluğu çeken sektörlerden biri ise yeme-içme oldu.
Paket servisle ayakta kalmaya çalışan sektör, 1 Haziran'da kademeli normalleşmeyle kapılarını açmaya hazırlanıyor. Ancak sektör yeni normalleşme öncesinde bir genelge yayımlanmasını bekliyor.
Son dakika verilen açılma izninin kendilerine bir hafta kaybettireceğini belirten sektör temsilcileri, "Bizim açılma öncesinde hazırlık yapmamız gerekiyor. Çalışanlarımız izne gitti. Onları çağırmamız gerekli. Ürün tedariki yapmalıyız.
Ancak hangi koşullarda açılacağımızı bilmiyoruz. O nedenle acilen genelgenin yayımlanması gerekiyor" diyor. Tüm Restoranlar ve Turizmciler Derneği (TÜRES) Başkanı Ramazan Bingöl, 1 Haziran'da kapılarını açmayı öngördüklerini belirterek, "Bunun sinyallerini de alıyoruz.
Ancak öncesinde bir genelge yayımlanmasını bekliyoruz. Çünkü olası bir açılma öncesinde hazırlığımız bir haftayı buluyor. Bizim değil bir hafta bir gün dahi kaybedecek gücümüz yok" dedi.
Birçok restoran ve kafenin çalışanlarını izne gönderdiğini anlatan Bingöl şöyle devam etti: "Ayrıca bizim küçük tadilatlarımız, ürün siparişlerimiz de oluyor. Bunlar ise bir program dahilinde gerçekleşiyor.
Sadece restoran sahipleri değil bizim tedarikçilerimiz de program yapabilmek için genelge bekliyor. Nasıl açılacağımıza dair bir hemen bir genelge yayımlanması gerekiyor. Biz son dakikacı değiliz" diye konuştu.
1 Haziran'dan itibaren açık alanlarda yüzde 100, kapalı alanlarda yüzde 50 kapasite sınırıyla açılma kararı beklediklerini anlatan TURES Başkanı Bingöl, saat sınırının kaldırılmasını talep ettiklerini ekledi.
Öte yandan Edirne Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Altun aşılama oranının yükselmesiyle Kovid-19'un boyutunun değişeceğine dikkati çekti. Prof. Dr. Altun, "Burada ortaya çıkacak hızlı bir aşılamanın eylül ayının sonunda bitirildiği taktirde hastalık toplumsal bir bulaş değil, küme bulaşı dediğimiz bir şekilde seyredecektir" dedi.
Edirne Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Gürcan Altun, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) aşılamasının eylül ayının sonunda bitirilmesi durumunda hastalığın toplumsal bir bulaştan küme bulaşına dönebileceğini belirtti.
Altun, odada düzenlediği basın toplantısında, tam kapanma süreci sonrasında hastalık sayılarında ciddi düşüşler meydana geldiğini söyledi. Beklenen aşıların gelmesiyle yapılacak hızlı bir aşılamayla bulaşın önüne geçileceğini belirten Altun, şöyle konuştu:
"Burada ortaya çıkacak hızlı bir aşılamanın eylül ayının sonunda bitirildiği taktirde hastalık toplumsal bir bulaş değil, küme bulaşı dediğimiz bir şekilde seyredecektir. Küçük gruplardan küçük salgınlar şeklinde seyredecektir.
Çünkü artık koronavirüs hastalığının mevsimsel influenza yani grip hastalığındaki gibi hayatımızın bir parçası olduğu bir gerçek. Dolayısıyla bu gerçekle hareket etmek gerekiyor" diye konuştu.
Altun, günlük vaka sayısının 1200'ün altına inmesi ve bunun en az 2 hafta süreyle sabit tutulması durumunda hastalığın kontrol altına alınabilme şansının olduğunu ifade etti. Bu süreçte aşılamanın kıymetli olduğunu aktaran Altun, "Hangi aşı olursa olsun.
Bu arada varyant oluşumları da çok önemli. Çünkü virüs ne kadar kontrolsüz çoğalıyor ve hızlı bulaş oluyorsa yeni mutasyonların, varyantların ortaya çıkması o kadar etkendir. Şu anda bakıldığında dünyada kullanılan aşılarla varyantlar arasında bir yarış var.
Bu yarış şu anda aşıların lehine. Ancak yeni çıkabilecek varyantlarla bu yarış hastalık lehine dönerse o zaman bütün dünya ve ülkemiz için de tehlike." diye konuştu. Altun, kapalı mekanlarda bulunmanın halen riskli olduğunu söyledi.
Kovid-19 başladığında açık ortamlarda bulaş olasılığının yüzde 10 ila 20'lerde olduğunun telaffuz edildiğini belirten Altun, "Fakat yapılan çalışmalar gösterdi ki açık havada, sosyal mesafenin korunabildiği alanlarda bulaş olasılığının yüzde 1-2'lerde olduğu saptandı.
Bu büyük bir etken. Bir diğeri ise yazın gelmesiyle birlikte güneşin ve ultraviyole ışınlarının daha yoğunluğuyla birlikte virüsün etkinliği azalıyor. Bu ortaya kondu. Dolayısıyla bulaş olasılığı düşecek." değerlendirmesinde bulundu.
Aşı olmanın önemine değinen Altun, şöyle sürdürdü: "Sağlık kurumlarına ciddi hastalıkla başvuran hastaların oranında azalma oldu. Ciddi sağlık sorunlarıyla yatışlarda azalma oldu. Bunlar aşının işe yaradığını gösteriyor ancak bu oluşan koruyuculuğun ne kadar olacağını bilmiyoruz.
Muhtemelen ek doz aşılara ihtiyaç çıkacaktır. Zaman içerisinde yapılan bilimsel çalışmalar bunları bize gösterecek. Bu aşılamalar bizim yaşamımızı içerisinde yer almaya devam edecek koronavirüsle ilgili. Aynı grip aşısı yaptırdığımız gibi belirli sürelerde bu aşıları yaptırmamız gerekecek.
Aksi halde bu hastalıkla başka türlü mücadele etme şansı görülmüyor. O yüzden ekim ayının sonuna kadar en geç aşılamanın ülkemizde 12 yaşa kadar bitirilmiş olması çok önemli."
Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz, koronavirüs geçirenlerde de aşı olanlarda da bir süre sonra bağışıklığın azaldığı ve her iki gruba da hatırlatma dozu adı verilen üçüncü doz aşılamaların yapılması gerektiği konusunda bilim dünyasının uzlaşmaya vardığını söyledi.
Yavuz, "CoronaVac aşısı için de üçüncü doz muhtemelen 6 ay sonra gerekecek. Ancak bunu verilerle ortaya koyabilmemiz gerekiyor. CoronaVac Faz- 3 çalışmasına katılan gruplarda, iki doz aşılamanın üzerinden 6 ay geçtiği için, bu kişilere üçüncü doz olarak BioNTech veya üçüncü doz olarak CoronaVac ile aşılama yaparsak nasıl bir bağışıklık elde edeceğiz, buna dair çalışma yapmak istiyoruz" dedi.
Avrupa İlaç Ajansı EMA’nın eksi 70 derecede saklanması gereken BioNTech aşılarının, 2-8 derecelik normal aşı dolaplarında da bozulmadan saklanabileceğine onay vermesinin ardından Sağlık Bakanlığı, BioNTech aşılamalarının aile sağlığı merkezlerinde de yapılmaya başlanacağını açıkladı. Önümüzdeki günlerde Türkiye’ye gelmesi beklenen 30 milyon doz aşı ile geniş çaplı aşılamaların başlayacağını, bu nedenle aşıyla ilgili bazı kaygıların sıkça gündeme geldiğini vurgulayan İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz, aşının güvenliği ile üçüncü doz hatırlatma aşılarının ne zaman yapılması gerekeceği ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu.
Dünyada yapılan çalışmalarda ardışık olarak bir doz mRNA, bir doz adenovirüs aşısı yapılarak oluşan bağışıklığa da bakıldığını söyleyen Prof. Dr. Yavuz, “Onun sonucu çıktı aslında, bir doz adenovirüs aşısı, yani AstraZeneca aşısı olanlara bir doz da BioNTech (mRNA) yapıldı. Çok güzel bir antikor cevabı oluşturduğu görüldü. Yani önce viral vektör aşısı, arkasından mRNA aşısı yaptırdığınız zaman, antikor yanıtı gayet güzel oluyor. Ama CoronaVac’ta nasıl oluyor, bunu görmek için CoronaVac’tan sonra yine CoronaVac, ya da CoronaVAc’tan sonra mRNA nasıl oluyor görmek için, bizim de çalışma yapmamız gerekiyor. Şu an bunu yapabilmek için uğraşıyoruz" dedi.
Hastalığın geçirilmesinde de aşılanılmasında da ek dozlara ihtiyaç duyulacağını vurgulayan Prof. Dr. Yavuz, “Hastalığı geçirsek bile uzun süre yüzde 100 korunamayacağımızın artık yüksek bir risk olduğunu biliyoruz. Hastalığı ağır geçirenlerde biraz daha uzun olabilmekle birlikte, ortalama 6 ay gibi bir korunmamız olduğu görülüyor. 6 ay iyi bir bağışıklığımız oluyor ancak sonrası için ne olacak konusunda, çalışmalar hala devam ediyor. Dolayısıyla hastalığı geçirenlerde de aslında bir hatırlatma dozu gerekebiliyor. BioNTech aşısı hastalığı geçirmiş kişilerde 3 ay sonra tek doz uygulanarak denendi dünyada. Son derece güzel bir bağışık yanıt oluşturduğu görüldü. Yine (hastalanmadan) iki doz olmuş kişilerde ise, şimdilik 1 yıllık bir koruma sağlandığını görüyoruz" diye konuştu.
Türkiye’de yaygın olarak kullanılan Çinli Sinovac firmasına ait CoronaVac aşısında ise antikor yanıtlarının BioNTech’e göre biraz daha düşük olduğunun en başından beri bilindiğini söyleyen Prof. Dr. Yavuz, hatırlatma dozuna dair çalışmaların bu aşı için de yapılması gerektiğini belirterek, şu bilgileri verdi: "CoronaVac’ta da öngörümüz, (iki doz sonrası) 6 ay civarında üçüncü doza, yani hatırlatıcı doza ihtiyacımız olacağı yönünde. Bu aşıların yapıldığı Faz3 çalışmasına katılan gruplarda (6 ayı tamamladılar), ne kadar hastalanıyorlar, kaçıncı ayda, kaç kişi hastalanıyor bunlara bakıldı ve bir verimiz bu olacak.
Ama CoronaVac aşısı olmuş kişilerde üçüncü bir doz CoronaVac ya da üçüncü bir doz BioNTech yaptığınızda ne oluyor sorusunun cevabının bulunması gerekiyor. Buna dair de çalışma yapabilmek için uğraşıyoruz. Çünkü eğer bu veri elimizde olursa, ne oluyor görerek, üçüncü dozun ne zaman gerekli olduğu hakkında daha net bir öneride bulunabiliriz. Eylül ayı gibi bu konuda da elimizde daha çok veri olacak diye tahmin ediyorum. Ama hem CoronaVac’ta hem BioNTech’te hatırlatma dozları gerekecek. Belki biri 6'ncı ayda, diğeri 1 yıl sonra olacak, ama gerekecek."
Son dönemde artış gösteren gebelikte ağır kovid vakalarının da dikkat çekici olduğuna işaret eden Prof. Dr. Yavuz, hem inaktif aşı olan CoronaVac, hem de mRNA aşısı olan BioNTech aşılarının gebelerde de son derece güvenli olduğunu söyledi. Yüksek riskli grup içerisinde tanımlanan gebelerin de aşılanması gerektiğini vurguladı. Prof. Dr. Yavuz, “Gebeler de kovid hastalığı açısından risk grubu olarak tanımlandı. Daha ağır geçiriyorlar çünkü. Dolayısıyla bunlarda da aşılamanın yapılması çok önemli.
Aşıların güvenliği ile ilgili ise, CoronaVac zaten inaktif bir aşı olduğu için gebelerde tecrübe çok, güvenle yapılabileceğini zaten başından beri söylüyorduk. Aynı şekilde BioNTech aşısı ile ilgili de hem Amerika hem de İngiltere'de çalışmalar yapıldı. Gebelerde bu aşının ne anneye ne de bebeğe herhangi bir istenmeyen etkisi olmadığı görüldü. Hatta doğan bebekte de güzel bir antikor yanıt oluşturduğu, emzirme süresi boyunca hastalıktan koruyacağı gösterildi. Dolayısıyla biz de hekimlerinin uygun görmesi halinde gebelerin de aşılanması gerektiğini öneriyoruz" şeklinde konuştu.
Önümüzdeki üç ay boyunca da çok fazla nüfusa mRNA aşısı yapılacağı için insanların kafasında pekçok soru işaretinin de yeniden gündeme geldiğini açıklayan Prof. Dr. Yavuz, bunlar içerisinde en çok sözü edilen “aşı kısırlık yapıyorö iddialarına da son noktayı koydu: “Sonuçları ne olacak, istenmeyen etkiler olacak mı, alerji yapacak ya da kısırlık yapıyor deniyor mesela. Elimizdeki veriler yaklaşık bir yıllık artık. Faz 3 çalışmaları geçen yıl başlamıştı bu aşıların. Bir kere üreme ile ilgili herhangi bir istenmeyen etki kesinlikle görülmedi. Bilakis Kovid’e yakalananlarda üreme ile ilgili birtakım istenmeyen sonuçlar ortaya çıkabiliyor.
Hastalık, üreme organlarına zarar verebiliyor. Dolayısıyla kısırlık anlamında bir korku varsa, tam tersine aşı olunması çok daha önerilen bir şey. Bu aşı içinde herhangi bir canlı virüs yok. (Organ nakilli, kanser hastası gibi) Bağışıklığı baskılanmış olanlarda da antikor yanıtı önemli ve bu aşının da antikor geliştirme oranı çok yüksek.
Özellikle bu grubun aşı olmasını tavsiye ediyoruz, çünkü mesela kanser hastası geliyor, ‘Kanserim olduğu için aşı olmak istemedim’ diyor. Güvenlik anlamında bir sıkıntısı yok aşıların gerçekten. Bir yıllık veri var elimizde ki, bir yıllık veri bir aşı için çok önemli. Aşı ile ilişkili istenmeyen etkiler zaten ilk 6 ayda ortaya çıkar."
Bu yıl grip vakalarının da çok az görüldüğüne işaret eden Prof. Dr. Yavuz, yaygın aşılama ile ileride gribe karşı da bir korunma sağlanıp sağlanamayacağı ile ilgili henüz net bir şey söylenemeyeceğini ancak böyle bir hipotez olduğunu söyledi. Yavuz, sözlerini şöyle noktaladı:
“Grip bu sene çok görülmedi. Eskisi gibi sürveyansı tam olarak yapılamadı gerçi ama dünyada da çok az saptandı. Aynı Güney yarımkürede olduğu gibi, böyle de bekleniyordu zaten, Kuzey yarımkürede de grip sezonu çok çok sönük geçti.
Bir aşı yaptığınız zaman, özgül olmayan bağışıklık sistemi hücrelerimiz var, onları da biraz eğitiyorsunuz. Bu sadece bir hipotez ama mesela BCG (verem) aşısında gösterildi bu. Gerçekten de BCG aşısı yapılanlarda (diğer) üst solunum yolu enfeksiyonları da çok daha az görülüyor.
Yani bu eğitilmiş immünite, özgül olmayan hücrelerimizin eğitilmiş olması, diğer hastalıklardan da koruyabilir. Bununla ilgili bir birtakım kanıtlar var. Ama başka çalışmalarla da desteklenmesi gerekiyor."