27.05.2025 - 16:23 | Son Güncellenme:
Konuşurken ya da şarkı söylerken boğazımızdaki ses telleri titreşir ve bu titreşimler hava yoluyla etrafa yayılır. Başka birinin sesini duyduğumuzda, bu ses dalgaları kulağımıza gelir. Beynimiz de bu sinyalleri “ses” olarak algılar. Buna bilimde hava iletimi diyoruz.
Ancak kendi sesimiz söz konusu olduğu zaman işler biraz değişebiliyor. Konuştuğumuzda sesimiz sadece havadan kulağımıza gelmiyor. Aynı zamanda kafatasımızdaki kemikler de bu sesi taşıyor. Evet, yanlış duymadınız, kemiklerimiz. Ses telleri titreştiğinde, bu titreşimler kafatasımızdaki kemikler aracılığıyla doğrudan beynimize ulaşır. Buna kemik iletimi denir.
Bir mikrofon ya da telefon sesimizi kaydederken sadece havadan gelen ses dalgalarını yakalar. Yani kemik iletimini kaydetmez. Bu yüzden kaydı dinlediğimizde sadece dışarıdan duyulan sesi işitiriz. Bu ses, bizim alıştığımız sesten daha ince ve yüksek tonda gelebilir.
Birçoğumuz kendi sesimizi kayıtta duyduğumuzda biraz şaşırırız, hatta bazen rahatsız oluruz. Bunun sebebi, sesimizin bizim kimliğimizin bir parçası olması. Herkesin sesi özeldir ve dışarıdan duyulan ses, sizin bildiğiniz sesten farklı olsa da aslında sizin bir parçanız.
Kayıtta farklı gelse bile, sesimiz bizim kim olduğumuzu anlatır. Belki de arkadaşlarınız sizin sesinizi duyduğunda sizin siz olduğunu hemen anlıyordur.