08.10.2020 - 15:07 | Son Güncellenme:
Zamanın birinde çiçeklerle kaplı, çocuk sesleriyle şenlenen çok güzel bir ülke varmış. Bu ülkenin bir de kralı varmış. Bu kral, çok iyi kalpli ve kimsenin hakkını yemeyen biriymiş. Kralın yedi tane de kızı varmış. Prenseslerin her biri birbirinden güzelmiş ama en güzelleri ve en akıllıları en küçük olanıymış.
Küçük prenses bir gün gölün kenarında çiçek toplayıp, oyun oynuyormuş ve elindeki oyuncak top göle düşmüş. Bir türlü alamıyormuş. O sırada gölün içerisinden bir kurbağa çıkmış:
-Eğer benimle arkadaş olursan, yiyeceklerini benimle paylaşırsan o topu sana geri getiririm, demiş.
-Tamam, diye cevap verim küçük prenses.
Topunu alıp koşarak eve dönmüş ve kurbağaya verdiği sözü unutmuş. Akşam bütün aile yemeğe oturunca sarayın kapısında bir kurbağa sesi duyulmuş. Prenses verdiği sözü hatırlamış ama kurbağaya dokunmak ve onunla vakit geçirmek istemiyormuş. Duymamazlıktan gelip çorbasını içmeye devam etmiş.
Ancak kral bu kurbağayı duymuş ve onu içeri davet etmiş. Kurbağanın konuştuğunu görünce şaşırıp:
-Ne istiyorsun küçük kurbağa, demiş.
-Kızının bana bir söz verdi ama tutmadı, demiş.
Haksızlığa dayanamayan kral kızına kızmış ve verdiği sözü yerine getirmesini istemiş. O günden sonra kurbağa ve prenses ayrılmaz bir ikili olmuşlar. Zamanla prenses kurbağayı çok sevmeye başlamış.
Bir gün yine gölde oynarlarken kurbağa ayağını incitince onu eline almış ve öpmüş. Küçük, yeşil kurbağa birden çok yakışıklı bir prensese dönüşmüş.
Prens ve prenses çok geçmeden birbirlerine olan aşklarını ilan etmişler ve evlenmişler.