08.10.2020 - 02:45 | Son Güncellenme:
Kahve, dünya genelinde petrolden sonra en yüksek ticari hacme sahip ürün olma özelliği taşıyor. Lezzeti ve yarattığı kültürün yanında ticari olarak da böylesine büyük bir öneme sahip olan kahve sadece tropikal iklim bölgelerinde yetişebiliyor. Günümüzde tüketilen kahvenin çok büyük bir bölümü Brezilya kaynaklıdır. Buna vazgeçilmezimiz haline gelen Türk Kahvesi de dahil.
Kahve, üretildiği ülkelerden ziyade daha soğuk coğrafyalarda veya tarihsel olarak kahve kültürünün geliştiği bölgelerden tüketiliyor. Örneğin Norveç ve İsveç gibi ülkelerin yanı sıra İtalya, Avusturya, Fransa, İsviçre, Yunanistan, Suriye ve tabii Türkiye kahve tüketiminin ve kültürünün ön planda olduğu yerler.
Etiyopya'nın Kaffa kentinde başlayan oradan Yemen ve Türkler sayesinde de tüm dünyaya yayılan bu zevkli içeceğin dünya genelindeki farklı çeşitlerine göz atalım.
Kahvenin ana vatanı olmasa da Brezilya, yakın döneme kadar dünya kahve üretiminin neredeyse %80'ini tek başına karşılamakta. Türk Kahvesi'nin önemli bir bölümü de Brezilya'da yetişen kahve çekirdeklerinden elde edilmekte.
Sao Paulo bölgesinde ağırlıklı olarak kurulu olan plantasyonlarda yetiştirilen Brezilya kahvesi Arabica ve Robusta türlerindedir. Santos olarak adlandırılan Brezilya kahvesi diğer kahvelere oranla daha fazla asit ve yoğunluk taşımakta.
Rotamızı Asya kıtasının doğusuna çeviriyoruz. Endonezya'nın Sumatra adası, dünyanın en güzel kahvelerinden birine ev sahipliği yapıyor. 17. yüzyılın başından itibaren Sumatra, kahve üretiminde önemli bir bölge haline geldi.
Özellikle sert kahve sevenlerin tercih edebileceği Sumatra kahvesi, dünya genelinde en yaygın kahvelerden biri konumunda.1000 ila 1500 metre yükseklikte Sumatra adasının batısında yetişen bu kahve dünyanın en spesifik kahvelerinden biri olarak da kabul ediliyor.
Dünyanın en çok tanınan ve tüketilen kahvelerinden biri bu ülkede yetişmekte. Arabica türünde bir kahve olan ve Supremo olarak adlandırılan bu kahve başkent Bogota'nın da içinde bulunduğu ülkenin orta kesimlerinde yetiştirilmektedir.
Narino bölgesi, ülkede kahvenin en çok yetiştirildiği yerdir. Hatta pek çok kahvecide kahve satın almak istediğinizde çekirdeğin Narino bölgesinden olduğu mutlaka belirtilir. Bu kahvenin en önemli özelliği Sumatra'nın aksine yumuşak içimli ve dengeli bir kahve olmasıdır.
Sırada bu lezzetli içeceğin doğduğu topraklar var. Etiyopya kahvenin ana vatanıdır. Hatta ülkede bulunan Kaffa bölgesi, bu içeceğe adını veren çekirdeklerin yetiştiği yer olma özelliği taşıyor. Kahvenin ana vatanı olması sebebiyle Etiyopya'da kahve çok önemli bir yere sahip ve devlet tarafından koruma altındadır.
Daha yumuşak içimli bir kahve olan Etiyopya kahvesi, dünya genelinde en çok tercih edilen kahvelerden biridir. Keskin tadı ve kuvvetli kokusuyla Etiyopya kahvesi özellikle sabahları güne zinde başlamak isteyenler için bire bir.
Rotamızı yeniden kahvenin en çok üretildiği topraklara, Amerika'ya çeviriyoruz. Petrol Orta Doğu için neyse kahve de bu topraklar için odur desek abartmış olmayız. Orta Amerika ülkesi Guatemala için de kahve büyük öneme sahip bir lezzet.
Dünyada en çok sevilen kahvelerden biri olan Guatemala, zengin ve karakteristik bir tada sahiptir. Sert gövdeli bir kahve olan Guatemala kahvesi, aynı zamanda baharatlı ve asidik bir yapıya da sahiptir. Bu da demek oluyor ki kahvenin ağzında tat bırakmasını isteyenlerin öncelikli tercihi bu kahve olmalı.
Evet, belki Türkiye kahve üreticisi bir ülke değil ama bu lezzetli içeceği dünyaya öğrettiğimize göre bizim de bu listede olmamız kaçınılmaz. Türkiye kahvenin yetişebileceği ekvator kuşağında yer alan bir bölge değil. Doğal olarak da Türkiye kahve üretici değil.
Ancak yukarıda da bahsettiğimiz gibi kahve, Türkler sayesinde dünyaya yayılmış bir tat. 2. Viyana Kuşatması sonrası Türklerin bıraktığı kahve çuvalları Avusturyalıların bu tatla tanışmasını sağlamıştı. Böylece kahve hızlı bir şekilde tüm Avrupa'ya yayılma fırsatı buldu. Türk Kahvesi'ne gelecek olursak; ülkenin sembollerinden biri olan bu kahve, dünya genelinde bir üne sahip.
16. yüzyıldan itibaren özellikle İstanbul'da yaygınlık kazanmaya başlayan kahvehaneler, bir kültürel etkileşim ve sosyalleşme mekanları haline de gelmeye başlar. Dönem dönem devrin padişahları tarafından kapatılan kahvehaneler aradan geçen beş asır boyunca İstanbul kent kültürünün önemli bir parçası olmayı devam ettirdi.