21.06.2025 - 07:01 | Son Güncellenme:
İsrail ile İran arasındaki karşılıklı saldırılar devam ederken, Orta Doğu’da daha büyük bir savaşın önüne geçilmesi adına diplomasi faaliyetleri hız kazandı. Özellikle ABD’nin İran’a yönelik müdahalesi gündemdeyken, Başkan Donald Trump’ın İran’a iki haftalık süre vermesinin ardından diplomasi için yeni bir şans doğdu. Beyaz Saray’dan önceki gün yapılan açıklamada, “Başkan iki hafta içinde İran’a saldırıp saldırmama konusunda bir karar verecek” denilmiş, Tahran’la iletişimin sürdüğü, hala diplomatik çözümün mümkün olduğu ifade edilmişti. Nitekim İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy “Önümüzdeki iki haftalık süreçte diplomatik bir çözüme ulaşmak için bir fırsat penceresi açıldı. Bu sürenin iyi değerlendirilmesi gerekiyor” dedi. Bu sürenin ilk adımıysa, İsviçre’nin Cenevre kentinde atıldı. İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, İngiltere, Fransa ve Almanya dışişleri bakanlarıyla dün Cenevre’de bir araya geldi.
Arakçi’den çağrı
Arakçi, ülkesinin her zaman Avrupa ülkeleri ile diyaloglarının olduğunu söylemekle birlikte, “İsrail saldırganlığı son buluna kadar ABD ile müzakerelere yer olmadığını” vurguladı, ‘ABD’nin İsrail’in müttefiki olduğunu belirterek bu ülkeyle görüşmeleri prensip olarak reddettiklerini’ kaydetti. Görüşme sonrası basına açıklama yapan Arakçi, “İran, saldırganlık sona erdiğinde ve saldırgan işlediği suçlardan dolayı hesap verdiğinde, diplomasiyi yeniden değerlendirmeye hazır. İran, E3 ve AB ile görüşmelerin sürdürülmesini destekliyor ve yakın gelecekte yeniden bir araya gelmeye hazır olduğumuzu belirtiyoruz” dedi.
‘ABD çözüm olmalı’
Görüşme sonrası açıklamalarda bulunan E3 dışişleri bakanlarından Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot, “İran’ın nükleer meselesine kesin bir askeri çözüm olmadığına inandığımız için görüşme başlatmak istedik. Askeri operasyonlar bu sorunu erteleyebilir ancak ortadan kaldıramaz. Yalnızca müzakere yoluyla çözülebilir” dedi. İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy de, İran’ın nükleer silaha sahip olamayacağı konusunda net bir tutum sergilediklerini söyledi. Almanya Dışişleri Bakanı Johann Wadephul ise, “ABD’nin bu müzakerelere ve bir çözüme dahil olması çok önemli” açıklamasında bulundu. İran’a yönelik müdahaleye en açık şekilde karşı çıkan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, İran’ın nükleer programına ilişkin görüşmelerin yeniden başlatılmasının önemine vurgu yaparken İsrail’e İran’ın “sivil altyapısına yönelik saldırılarını durdurma” çağrısında bulundu. Öte yandan Avrupa’da bu görüşmeler devam ederken, New York’ta ise Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi toplantısı yapıldı. Burada bir konuşma yapan BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, ‘İsrail ve İran arasındaki çatışmaların devam etmesinin dünyayı bir krize sürüklediğini’ ifade etti.
‘Libya olmasın’ endişesi
New York Post gazetesi, ABD’nin İran’a saldırması konusunda Başkan Donald Trump’ın çekincelerinden birinin, İran lideri Ayetullah Ali Hamaney’in “devrilmesi” halinde ülkenin “yeni bir Libya” olması endişesi olduğunu öne sürdü. Yönetime yakın üç kişi, Trump’ın son günlerde petrol zengini Libya’nın “2011 yılında on yıl süren anarşiye sürüklenmesinden” özellikle bahsettiğini belirterek, Başkanın İran’a saldırma konusundaki çekincesinin, Hamaney’in “devrilmesi” halinde “yeni bir Libya” yaratma endişesinden kaynaklandığını iddia etti. Diğer kaynaklar ise Trump’ın geçen saldırıların ve misillemelerin başlamasının ardından böyle bir şey söylediğini duyduklarını ifade ederken, yönetime yakın bir kaynak, Trump’ın Afganistan ve Irak’tan da bahsettiğini aktardı.
3. Dünya Savaşı vurgusu
Rusya Devlet Başkanı Putin, 3. Dünya Savaşı ihtimalinin arttığını belirterek, “Ukrayna ve Orta Doğu’daki gelişmeler ve olası riskler göz önüne alındığında, bundan ötürü endişe duyuyorum” dedi. Putin, İsrail’in İran lideri Hamaney’i öldürme tehdidine ilişkin, “Bunun söylemde kalmasını diliyorum” dedi.
Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov ise, İran’da rejim değişikliği zorlamasının kabul edilemeyeceğini ve İran lideri Ayetullah Ali Hamaney’e olası bir suikastın “Pandora’nın kutusunu açacağını” ifade etti. Peskov, “Bu, İran içinde aşırılıkçı ruh hallerinin doğmasına yol açacak” dedi.
BM, İran’dan yeni göç dalgasına hazırlanıyor
Birleşmiş Milletler’in (BM), İsrail - İran arasında tırmanan askeri gerginliğin bölgede büyük çaplı bir göç hareketine yol açabileceği endişesiyle harekete geçtiği bildiriliyor. DW’nin aktardığına göre, BM Mülteciler Yüksek Komiseri Filippo Grandi, “Kriz planları hazırlıyoruz. Henüz yayımlamadık çünkü elimizde yeterli bilgi yok ve gelişmeleri bekliyoruz. Ancak mutlaka bir planlama sürecindeyiz” dedi. Grandi, İran’dan Ermenistan, Azerbaycan ve Türkmenistan’a bazı sığınmacıların ulaştığı yönünde teyit edilmemiş raporlar aldıklarını belirterek, “Muhtemelen şehirlerden hızla kaçabilen, belirli imkânlara sahip kişilerdir. Bombardıman tehdidinden kaçmakta hızlı davranabiliyorlar” diye konuştu. Grandi, İran’ın 3,5 milyon Afgan mülteciye ev sahipliği yaptığını da hatırlattı.
‘Faturası çok ağır olabilir’
Amerikan “Wall Street Journal” (WSJ) gazetesi, uzmanlara dayandırdığı haberinde, İran’dan gönderilen füzelere karşı İsrail’in kullandığı hava savunma sistemlerinin ülke ekonomisine etkilerini ele aldı. Haberde, savaşın bir ay sürmesi halinde, İsrail’e maliyetinin 12 milyar dolara çıkarabileceği vurgulandı. Tel Aviv merkezli Ulusal Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü’nden Yehoshua Kalisky, “Davud Sapanı” hava savunma sisteminin her etkinleştirilmesinin, 700 bin dolara mal olduğunu belirtti. Uzun menzilli balistik füzelere karşı kullanılan “Arrow 3” hava savunma sistemi, müdahale başına yaklaşık 4 milyon dolar, F-35 savaş uçaklarının havada kaldığı her saat yaklaşık 10 bin dolar yazıyor.