19.02.2024 - 04:30 | Son Güncellenme:
Prof. Dr. İsmail Baykara | iibaykara@gmail.com- / Dr. Öğr. Üyesi Ece Eren Kural | eceren@ankara.edu.tr / Arş. Gör. Didem Turan | didemturan114@gmail.com - Üçağızlı Mağaraları; Afrika’dan başlayıp Hatay Amik Ovası’na kadar uzanan Rift Vadisi’nin bir parçasını oluşturan Levant Koridoru’nun en kuzey ucunda yer alıyor. Bu mağaralar, Buzul Çağı’nda gerçekleşen insan göçlerinin anlaşılmasında önemli bir yere sahip. Bu bakımdan, Üçağızlı Mağaraları kazı çalışmalarıyla Buzul Çağı insanlarının kültürleri, davranış örüntüleri, kullandıkları teknolojiler ve Anadolu ile Levant (Akdeniz’in doğu sahillerini kapsayan geniş alan) arasındaki etkileşimlerinin ortaya çıkarılması amaçlanıyor. Doğu Akdeniz’in ve Levant koridorunun kuzeyindeki en iyi korunmuş fosil kalıntılarını barındıran Üçağızlı Mağaraları, Hatay’ın Yayladağı ilçesi sınırları içerisinde yer alıyor. Asi Nehri’nin denize açıldığı alanın 14 km güneyinde bulunan, Üçağızlı I ve Üçağızlı II olmak üzere iki mağaradan oluşan Üçağızlı Mağaraları denizden 11-19 metre yükseklikte ve birbirlerine yaklaşık 500 metre uzaklıktadır. Mağaralar 1980’li yıllarda Fransız araştırmacı Angela Minzoni-Déroche tarafından keşfedilmiştir. Üçağızlı I Mağarası kazı çalışmaları ilk olarak 1990- 1991 yıllarında Minzoni-Déroche tarafından gerçekleştirilmiş; altı yıllık aradan sonra 1997- 2019 yılları arasında Prof. Dr. Erksin Güleç başkanlığında modern tekniklerin kullanılmasıyla gerçekleştirilen sistematik bir mağara kazısına dönüşmüştür. Kazı çalışmaları, 2020 yılından itibaren ise Prof. Dr. İsmail Baykara başkanlığında devam ettiriliyor. 2020 yılı itibariyle Üçağızlı II Mağarası’nın kazılarına da başlandı.
Üçağızlı II Mağarası
Mağara, Doğu Akdeniz’deki en büyük mağaralardan birisi. 56 metre genişliğe, 23 metre derinliğe (şu anki bilgiler) sahip. Kireç kayaçların içerisinde yer alan mağara, deniz dalgalarının şekillendirmesiyle denizin altında oluşmuştur. Tektonik aktiviteler ve deniz seviyesindeki değişimler mağaranın günümüzde 11 metre yükseklikte konumlanmasını sağlamıştır. Kireç kayaçlarının suyla kolaylıkla şekil almasından dolayı mağara içerisinde dört oda oluşmuştur. Bu odalardan “D” isimli olanı iyi korunmuştur ve Orta Paleolitik Dönem sakinlerinin kalıntılarını barındırmaktadır. Mağarada yapılan sondaj kazıları sonucunda en alt tabakasının 75 bin yıl öncesine ait olduğu tespit edilmiştir. Günümüzde devam eden çalışmalarda ise en üst tabakanın 65 bin yıl öncesine ait olduğu belirlenmiştir. Bu tarihlendirmeler ve yontma taş kalıntıları mağaranın Orta Paleolitik Dönem’e ait olduğunu göstermiştir. Kazılarda şu ana kadar çok miktarda yontma taş ve 65 bin yıl öncesine ait Akdeniz’in tipik hayvan kalıntıları saptanmıştır. Avcı-toplayıcı yaşam biçimine sahip olan Üçağızlı II Mağarası sakinleri yaban sığırı, kızıl geyik, yaban keçisi, alageyik, yaban domuzu, boz ayı, kurt, kızıl tilki, benekli sırtlan, vaşak, ağaç sansarı, kunduz gibi hayvanları avlamışlar. Beslenme listelerine bu hayvanlara ek olarak hızlı çoğalan tavşan ve kuşlar ile yavaş hareket eden kaplumbağaları da dâhil etmişler. Deniz kıyısında yer alan mağarada özellikle istiridye türü deniz canlılarını da sıklıkla tüketmişler. Alet yapımında hammadde olarak çakmaktaşı kullanmışlar. Mağaraya en yakın çakmaktaşı kaynakları Yayladağı ilçe merkezinde ve çevresindeki kireç kayaçlarının içerisinde yer alıyor. Çakmaktaşını ustalıkla yontarak çıkardıkları yonga ve dilgilerden avcılık aktivitelerinde kullanıldıkları çeşitli uçlar üretmişler. Yongalardan kesme işlemleri, derilerin tabaklanması, kemiklerin kırılarak iliklerinin çıkarılması ve delme gibi birçok işlemde kullanılan çeşitli aletler yapmışlar.
Üçağızlı I Mağarası
Mağara, güneyde tünel benzeri bir odaya, geniş/uzun bir alanı oluşturan salon şeklindeki yapıya ve son olarak kuzeyde günümüz kazı çalışmalarının da yürütüldüğü çok zengin Paleolitik buluntular içeren üçüncü bir bölüme sahip. Mağaranın kuzey ucunda devam eden kazı çalışmalarında alanın, yaklaşık 12.000 yıl boyunca kesintisiz kullanıldığı saptandı. Bu alanda yapılan radyokarbon (AMS-C14) tarihlendirmesi 41.000-29.000 yıl öncesine tarihlendirilmiştir. Üçağızlı I Mağarası hayvan kalıntıları Balkanlar, Kafkaslar, İran, Levant ve Anadolu’dan bilinen türlerden oluşuyor. Çok sayıda karaca, yaban keçisi ve alageyik, az miktarda yaban domuzu, kızıl tilki, boz ayı, leopar, sırtlan kaplumbağa, tavşan, büyük balıklar ve birkaç kuş türü gibi küçük karasal hayvanlara ait kalıntılar bulundu. Ayrıca deniz kabukluları ve karasal salyangozlar da beslenme amacıyla toplanmış. Üçağızlı I Mağarası sakinleri de hammadde olarak çakmaktaşını kullanmış, yonga ve dilgiler çıkararak çeşitli uçlar, kesici, kazıyıcı ve delici aletler üretmişler. Burada yontma taş aletlere ek olarak kemik aletler de kullanılmış. Bu aletler içerisinde en fazla bızlar ve iğne biçimli olan deliciler geliyor. Birçok farklı fonksiyona sahip delicilerin temel işlevi delik açmaktır. Buna ek olarak kemik iğnelerin süsleme araçlarının elbiseye geçirilmesi, düğme, saç tokası gibi amaçlarla kullanıldığı biliniyor.
İlk durak Hatay
Anadolu, konumu dolayısıyla Avrupa, Orta Doğu ve Afrika arasında bir coğrafi kara köprüsüdür ve bu bakımdan insanların yayılımı ve göç yollarının anlaşılması açısından oldukça önemli bir merkezdir. Göç yollarında yer alan Anadolu, her zaman önemli bir kara yolu görevi görmüş ve yaşamaya elverişli coğrafyasıyla milyonlarca yıldır birçok insan türüne ev sahipliği yapmıştır. Bu kapsamda Afrika’dan gelen insanların ilk durakları Hatay’dır ve yapılan yüzey araştırmaları Alt Paleolitik Dönem’den itibaren Hatay’ın insanlar tarafından kullanıldığını göstermiştir. Akdeniz’in doğu kıyısında yer alan Hatay’da Paleolitik Dönem’e (Yontma Taş Çağı/Eski Taş Çağı) ait birçok mağara bulunuyor. Mağaralar, 72-29 bin yıl öncesindeki insanların, deniz kıyısında ya da sahil şeridine yakın yerlerdeki mağaralarda barındıklarını; ellerindeki çeşitli taş aletleri kullanarak hem karasal hem de denizel ürünleri avlayarak bölgeye uyum sağladıklarını kanıtlıyor. Üçağızlı Mağaraları kazıları ile burada yer alan kültürlerin Levant Bölgesi’ne benzer olduğu ortaya çıkarılmıştır. Bu durum insanların, en güneyinden en kuzeyine kadar Levant’ı sürekli olarak kullandıklarını, mevsimsel göç hareketleri gerçekleştirdiklerini gösteriyor. Ülkemizde Paleolitik Dönem kalıntıları sınırlı sayıdadır. Günümüzde bu alanda Üçağızlı I ve Üçağızlı II Mağarası dışında yine merkez konumda olan Antalya’da yer alan Paleolitik çalışmalar ve Kahramanmaraş’taki kazılar geliyor. Çalışmaların bu kadar az olması Türkiye’nin içerdiği potansiyeli ne yazık ki ortaya çıkaramıyor. İlerleyen yıllarda bu alanda yapılacak çalışmaların artması ve Anadolu’da yaşamış olan insanların kim olduklarının ortaya çıkarılması gerekiyor.
Süs objeleri açısından eşsiz
Üçağızlı I Mağarası insanları, toplum içinde kendilerini ifade etmelerini sağlayan süs objelerini bol miktarda kullanmışlar. Dünyada süs objelerinin bu kadar bol bulunduğu ikinci bir mağara yoktur. Bu objelerin neredeyse tamamını yumuşakça kabuklarından üretilmiş boncuklar oluşturuyor. Çoğu denizel olan küçük yumuşakça kabukları, genellikle boncuk ya da kolye ucu yapılmak üzere delinmiş. Çoğunlukla parlak beyaz veya parlayan renklere sahip olan kabuklar seçilmiş, doğal deliklere sahip olmalarına rağmen, çeşitli sivri uçlu aletlerle de delinerek boncuk olarak üretilmişler. Bu kabukların boyutlarının küçük olması, etçil olmaları nedeniyle çok fazla ele geçmemesi ve bir kısmının aşı boyasıyla boyanmış olması bunların süslenme amaçlı boncuk olarak kullanıldığı düşüncesini daha da güçlendiriyor.