ArkeolojiOsmanlı istanbul’unda gezici satıcılar: Sokakların hafızası

Osmanlı istanbul’unda gezici satıcılar: Sokakların hafızası

16.05.2025 - 02:30 | Son Güncellenme:

Osmanlı İstanbul’unda sokak satıcıları, gündelik hayatın ritmini belirleyen, sokakları canlı ve işlevsel kılan birer aktördü. Renkli taş baskı kartpostallar, bu satıcıların sadece yüzünü değil; kıyafetini, duruşunu, hatta onun mesleğine dair saygısını da yansıtır.

Osmanlı istanbul’unda gezici satıcılar: Sokakların hafızası

Mehmet Günyeli- Bir zamanlar İstanbul’un sokaklarında, sabahın ilk ışıklarıyla birlikte başlayan bir müzik yükselirdi. Bu müzik, sadece kuşların ötüşü ya da denizin kıyıya vuruşu değil; sokak satıcılarının seslerinden, adımlarından, çağrılarından oluşan bir senfoniydi. Şehir, yalnızca sarayların, camilerin ya da çarşıların değil; sokak aralarındaki hareketin, mahalleye adım adım ulaşan satıcıların şehriydi. Osmanlı İstanbul’unda sokak satıcıları, gündelik hayatın ritmini belirleyen, sokakları canlı ve işlevsel kılan birer aktördü. Onlar sadece mal satan değil; sokaklara anlam ve karakter katan, bir dönemin hafızasında yer etmiş halk figürleriydi.

Haberin Devamı

Osmanlı istanbul’unda gezici satıcılar: Sokakların hafızası

Ayı oynatıcısı, ayısını zurna ve davul eşliğinde oynatarak sokakta seyirlik bir şenlik sunardı.

Sokak satıcılığı, aynı zamanda şehir ile halk arasındaki doğrudan temasın bir biçimiydi. Mahalle halkının pazara gitmesine gerek kalmadan; taze ciğerden süte, yumurtadan dondurmaya, muhallebiden süpürgeye kadar pek çok ihtiyaç, adım adım kapılarına kadar getirilirdi. Satıcılar çoğu zaman omuzlarında, sırıklarında ya da sırtta taşınan bir tabla eşliğinde dolaşır, ürünlerini yüksek sesle anons ederek duyururlardı. Bu anonslar sadece ticari bir çağrı değil; aynı zamanda o sokağın hafızasına kazınan melodilerdi.

Kartpostallardaki detaylar

Renkli taş baskı kartpostallarda karşımıza çıkan bu satıcılar, dönemin ruhunu fotoğrafla değil, çizimle yakalamış gibidir. Çünkü her bir kartpostal, satıcının sadece yüzünü değil; kıyafetini, duruşunu, hatta onun mesleğine dair saygısını da yansıtır. Ciğerciler, yan yana dizilmiş et parçalarıyla sırıklarını omuzlayıp mahalle mahalle dolaşırken, sıcak bir tebessümle müşterisine yaklaşır. Süpürgeciler, vücuduna sardığı rengârenk süpürgelerle neredeyse bir sanatçı gibi poz verirken görülür. Dondurmacılar, geleneksel giysileri içinde yaz sıcaklarını ferahlatan buzu ve meyve şerbetini taşır; bir hanımefendiye nezaketle ikram ederken mahallenin zarif sessizliğini bozar.

Haberin Devamı

Osmanlı istanbul’unda gezici satıcılar: Sokakların hafızası

Ciğerciler, et parçalarının dizildiği sırıklarını omuzlayıp mahalle mahalle dolaşırdı.

Bazen bu satıcılık sadece alışverişle sınırlı kalmazdı. Eğlence de sokaklara taşardı. Ayı oynatıcısı, yoldaş ayısını zurna ve davul eşliğinde oynatarak sokakta hem çocuklara hem de yetişkinlere seyirlik bir şenlik sunardı. Bu tür gösteriler, bugünün sokak sanatçılarının öncülü sayılabilir. Aynı zamanda taşra kültürünün İstanbul’a taşınması, folklorun kentle buluşması anlamına da gelirdi. Yumurtacılar ise dağ köylerinden getirdikleri sepetler dolusu yumurtaları taşırken, kılı kırk yararcasına her bir yumurtaya göz kulak olurlardı. Kartpostalda ellerinde tek bir yumurtayı dikkatle inceleyen bir satıcının bakışı, sanki yalnızca ürünü değil; o mesleğin ciddiyetini de yansıtır.

Osmanlı istanbul’unda gezici satıcılar: Sokakların hafızası

Dondurmacılar, geleneksel giysileri içinde yaz sıcaklarını ferahlatan buzu ve meyve şerbetini taşırdı.

Seyyar satıcıların her biri, aslında kendi zamanının hikâye anlatıcısıydı. Onların çağrıları, beden dilleri, giyim tarzları, taşıdıkları ürünler; sadece bir mesleği değil, bir dönemin sosyo-kültürel yapısını da dışa vuruyordu. Satıcının giydiği yün çorap, kullandığı deri kemer, işlemeli gömlek ya da başına sardığı fes; hem sınıfsal hem coğrafi bir kimlik sunuyordu. Bu detaylar, bugün elimizde kalan kartpostallarda canlı birer görsel arşiv niteliği taşır.

Haberin Devamı

Osmanlı istanbul’unda gezici satıcılar: Sokakların hafızası

Süpürgeciler, vücutlarına sardıkları rengârenk süpürgelerle neredeyse bir sanatçı gibi poz verirken görülür.

O satıcılar artık sokaklarda değil. Ama onların ayak sesleri hâlâ taş kaldırımların altında bir yerlerde yankılanıyor olabilir. Belki bir ciğerci nidası, belki bir muhallebicinin tabla sesi, belki bir simitçinin “taze simit” haykırışı… İstanbul’un belleğinde hâlâ canlı. Ve bu kartpostallar, o belleğe açılan renkli pencereler gibi… Her biri bir zamanlar İstanbul sokaklarında yaşamış, ter dökmüş, ses bırakmış insanların sessiz tanıklarıdır. Onlara baktıkça yalnızca geçmişi değil; kaybolan bir şehrin ruhunu da hatırlarız.

Not: Bu kartpostallar 1890-1910 arası döneme aittir.

Değişmeyen kültür: Simitçiler

Ve elbette simitçiler… İstanbul’un simitsiz bir sabahı düşünülemez. Bir zamanlar tepsilerle başlarında taşıyanlar, daha sonra küçük sehpalarla sokağın uygun bir köşesine yerleşip halkı bekleyenler… Onlar sadece açlık gideren değil, sokağa sabahın başladığını haber veren kişilerdi. Kokusu bile bir mahallenin ritmini değiştirebilirdi. Simit, çay, peynir üçlemesi; sadece bir kahvaltı değil, bir kültürün özeti gibiydi.

Haberin Devamı

Osmanlı istanbul’unda gezici satıcılar: Sokakların hafızası

Likya Yolu’nda güvenli rota

Tarihi Likya Yolu’nun yönlendirme tabelaları yenilenecek, yol rota üzerinden takip edilebilecek.

Antalya Valisi Hulusi Şahin, Phaselis Antik Kenti’nde yürütülen restorasyon ve tarihi Likya Yolu üzerinde yapılacak çalışmaları inceledi. Vali Şahin, burada yaptığı açıklamada, Likya Yolu’nun önemli bir kısmının Antalya’da yer aldığını belirterek “700 kilometrenin üzerinde bir uzunluğa sahip olan antik Likya Yolu’nun trekking rotalarını yenileme projesi kapsamında, rota üzerindeki tüm yönlendirme işaretlerini yenileyerek daha sistemli ve sağlıklı bir doğa turizmi, trekking altyapısı oluşturmayı hedefliyoruz” dedi. Şahin, Valilik koordinesinde bir mobil uygulama geliştirme çalışması da yaptıklarını ifade etti.

Haberin Devamı

Likya Yolu’nun yönlendirme levhalarının yenilenmesine yönelik projeye SunExpress Havayolları, Avrupa Kültür Rotaları Enstitüsü ve Kültür Rotaları Derneği de destek veriyor. Projenin tamamlanmasıyla, Likya Yolu yürüyüşçüler için daha güvenli, bilgilendirici ve erişilebilir hale gelecek. Ayrıca yürüyüş güzergâhı üzerinde yer alan yerleşim yerlerine de ekonomik anlamda önemli katkı sağlanacak.