Şu sıralar yeniden tartışmaya başladığımız Necip Hablemitoğlu suikastının Bergama’daki altın madenlerinden Londra’ya uzanan karmaşık bir arka planı daha var.
Hablemitoğlu, FETÖ’yü askeri casusluk ekseninde inceleyen ilk isimdi. FETÖ’den sonra uğraştığı ikinci odak ise Türkiye’deki sözde çevre eylemlerinin arkasında olduğunu iddia ettiği Alman vakıflarıydı. FETÖ’nün radarına girmesi tam da bu iki sebepten dolayı oldu. Hablemitoğlu “Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası” adlı kitabında, Bergama’daki zengin altın rezervlerinin çıkarılmasına karşı çıkan STK’ların, Alman gizli servisinin desteklediği bazı vakıflar tarafından fonlandığını kanıtlamış ve “Bu açıklamaları yaptığım için beni öldürecekler” demişti.
Bergama’daki çevre eylemlerinin Hablemitoğlu’nun ölümünden sonra bıçak gibi kesilmesi ve altın madenlerinin Akın İpek’in kontrolüne geçmesi suikastın en çok FETÖ’ye yaradığını gösteriyor. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 14 Temmuz 2016’da FETÖ elebaşı ve 73 kişi hakkında açtığı davanın iddianamesindeki şu tespit de bunu doğruluyor: “Hablemitoğlu cinayetinin bütün sonuçlarından FETÖ yararlanmıştır. Bergama’daki altın madenleri FETÖ finansörü Akın İpek’in eline geçerek işletilmeye başlanmıştır. Hablemitoğlu’nun öldürül-mesinden yalnızca FETÖ’nün çıkarı bulunmaktadır.”
Bu girişin ardından, 2002 yılına dönelim. Tarih 27 Ekim 2002... Dönemin Ege Ordu Komutanı Hurşit Tolon, Bergama’daki Ovacık altın madenini ziyaret eder. Madeni işleten yabancı firmanın yetkililerinden bilgi alır. Türkiye’de tahmini 100 milyar doların üzerinde altın rezervinin olduğunu ancak devletin bu zenginliği çıkarmak yerine yılda 200 ton altın ithal ettiğini şaşkınlıkla dinler.
Üstelik altın çıkarmak isteyen özel sektörün önü de çevre eylemleriyle kesilmektedir. Bu eylemlerin simge ismi ‘Hopdediks’ lakaplı Bayram Kuzu ve arkadaşlarıdır. Yerin altındaki servet öylece dururken, birileri Türkiye’yi, Bergamalı köylülerin yaptıkları renkli çevre eylemleriyle oyalamaktadır. Hablemitoğlu ise o köylüler ve onlara destek çıkan sözde çevrecilerin bir Alman komplosunun parçası olduklarını düşünmektedir. Zengin altın rezervlerine sahip olan Almanya rekabet kaygısıyla Türkiye gibi zengin rezervlere sahip ülkelerin altın çıkarmasını istememektedir.
Tolon’un ziyaretinden sadece 1.5 ay sonra Hablemitoğlu öldürülür. Sonra ne mi olur? Çevre eylemleri sebebiyle bir türlü tam kapasite çalışamayan Kanadalı firma Bergama’daki altın madenlerini 44.5 milyon dolar gibi komik bir bedelle FETÖ’nün finansörü Akın İpek’e satar.
İlginçtir, madenlerin FETÖ’ye geçmesiyle çevre eylemleri de biter. Altın işine girmeden önce Ankara’da küçük bir matbaası olan Akın İpek bir anda sektörünün en büyüklerinden biri haline gelir. Bergama’daki sahayı yok pahasına İpek’e satan firma bir süre sonra Türkiye’den çekilme kararı alır. İşletme hakkına sahip olduğu 63 sahayı ve araştırma verilerini de 8.5 milyon dolara yine İpek’e devreder! Halen Londra’da firari durumda olan FETÖ’cü İpek, MASAK raporuna göre sadece Bahreyn, Malta ve Kıbrıs’taki hesaplara usulsüz olarak 7 milyar 40 milyon dolar transfer etmiştir. Yani yerin altından çıkardıklarını örgütü finanse etmek için kullanmıştır.
Hablemitoğlu suikastının tüm yönleriyle aydınlatılması ancak Bergama’daki altın madenlerinde dönen dolapların ortaya çıkarılmasıyla mümkün olabilir. Bu vesileyle belki de çevrecilik maskesiyle Türkiye’nin önünü tıkayan bazı fonlu STK’ların maskesi de düşmüş olur. Kim bilir...
Kılıçdaroğlu’na kusursuz operasyon
CHP’ye ve İyi Parti’ye yakın gazeteciler...
Kamuoyu araştırmacıları... Akademisyenler...
Bazı milletvekilleri... Parti yöneticileri ve troller... Hepsi Kılıçdaroğlu aday olmasın diye çırpınıyor.
CHP’lilerin en çok okuduğu gazeteci durup dururken partinin liderine “Ne işin var İzmir’de, git memleketin Tunceli’den aday ol” diye çıkışıyor! Bir tane genel merkez yöneticisi, milletvekili çıkıp “Sen kim oluyorsun da CHP Genel Başkanı’na istikamet çiziyorsun” diyemiyor!
Ve asıl bomba... Evinin mutfağından çektiği videolardan sonra Kemal Bey’i İstanbul’da Boğaz’a nazır bir otelde kamera karşısına geçirdiler.
Otelin 1 gecelik fiyatı 5 bin 493 euro. Yaklaşık 80 bin lira. Kemal Bey aslında İstanbul’da hep Anadolu yakasında mütevazı otellerde konaklıyor. Ya da kızının evinde. O gece onu o otele götüren, kamera karşısına geçiren, sonra o fotoğrafı sosyal medyadan paylaşan kim acaba?
Her kimse kusursuz bir operasyona imza attı. Kılıçdaroğlu bu saatten sonra istediği kadar evin mutfağından video çeksin. Karşısına hep bu lüks oteli çıkaracaklar. Tıpkı İmamoğlu’nun karşısına İngiliz Büyükelçi’yle yediği 48 bin liralık yemek faturasını çıkaracakları gibi.
İmamoğlu demişken... Aynı haftada CHP’nin en güçlü iki cumhurbaşkanı adayının başına gelenler sizce tesadüf olabilir mi?
Ya da Kemal Bey’in ifadesiyle, “Sarayın trolleri” yapabilir mi bu operasyonları.
Taş uzaktan gelmez, hep en yakınından gelir demiş eskiler.
Pek de güzel demişler.
Bir de “Elmanın kurdu içindedir” diye bir söz var. CHP’deki son durumu en iyi hangisi anlatıyor sizce?