Gazze Şeridi’ni bir yıldır kesintisiz bombalayan İsrail, aynı soykırımı Batı Şeria’da da sürdürmeye devam ediyor. İsrail’in 7 Ekim 2023’te Gazze’ye başlayan saldırılarını durduramayan dünya, şimdi aynı bombaların Lübnan ve işgal altındaki Batı Şeria’ya da atılmasına seyirci kalıyor. Hedefler arasında Suriye ve hep var olan İran da bulunuyor. ABD’nin desteğini arkasına alan İsrail azdıkça azıyor ve hiçbir şey yapılamıyor. Bu gelişmelerin hepsinin de önceden planlanmış ve adımları atılmış hamleler olduğu da netleşmiş durumda. Dolayısıyla 7 Ekim’e dönük komplo teorileri de doğrulandı sanki. Neydi en çok tartışılanı? Hamas’ın bu kadar kapsamlı operasyonundan MOSSAD’ın, Şin Bet’in ve CIA’in haberi olmaması mümkün değil. Bu İsrail’in başlatacağı geniş kapsamlı operasyona fırsat yaratma amaçlıdır. Bilerek göz yumulma ya da daha “derin” boyutlar durumu… O günlerde bu teoriye karşılık öne sürülen en popüler tez de şuydu:
İsrail tek bir vatandaşına bile çok değer veren ülkedir. Askerlerinin, sivillerin öldürülmesine, bilerek asla izin vermezler. Hele de bayram gününde...
Dolayısıyla iş dönüp, dolaşıp, istihbarat ve güvenlik zafiyeti noktasına evrilmişti nitekim... Netanyahu da doğrudan onları sorumlu tutmuştu zaten… Ama sonrasında gelen yoğun tepkiler ve baskılar nedeniyle de “hata ettim“ diyerek sarf ettiği sözlerini yalayıp yuttu, özür diledi...
★ ★ ★
Biz de o günlerde bu komplo teorilerinin olasılığını Eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş’e sormuştuk. O da şöyle demişti (9 Ekim 2023 tarihli yazımız):
“Hamas, Filistin direniş örgütleri eylem konusunda çok tecrübeli, kabiliyetli yapılar. MOSSAD, onların sahip olduğu teknik kabiliyetlerin hepsini A’dan Z’ye biliyordur. Ona karşı da önlem almıştır zaten. Ama bu olay Netanyahu’nun durumunu güçlendiren veya içinde bulunduğu çıkmazı kurtarmaya yönelik, işine yarayan bir durum da yaratıyor. Bir göz yumma olayını da göz ardı etmemek lazım.”
“7 Ekim’de yüzlerce İsrailli öldürüldü, hayatını kaybetti, yaralılar, kaçırılanlar da var ama?” diye sorduğumda aldığım yanıt da şuydu:
“Doğrudur. Bunlar Netanyahu için önemli değil fazla. Yani feda edilebilir. Ya da böylesine bir sonuçtan hiçbir dahli olmasa dahi yararlanmak istediği ortada. Maalesef hem bölgesel ülkeler içerisinde hem küresel olarak bu tip siyasetçilerin, toplumun değil kendi çıkarlarını, iktidar çıkarlarını düşünen hareketler, planlamalar olarak karşımıza çıkıyor. Çıkmaya da devam edecek bu durumda..”
★ ★ ★
O günlerden bir yıl sonra geldiğimiz durum ortada… Hamas’la mücadele diye Filistinlileri hedefe koyan Netanyahu’nun rehineler falan umurunda değil. Unutuldular hatta. Hem de ta en başından beri… Rehine yakınlarıyla 7 Ekim’den ancak 1,5 ay sonra görüştü, vakit ayırabildi! Onda da sadece “kalbimiz sizinle” diyerek dalga geçermiş gibi bir hava takındı… İsrailli bakanlar arasında “Rehineleri öyle fazla düşünmemeli, olabildiğince acımasız davranmalıyız” diyenlerin varlığı da malum. Yoksa gerçekten rehineler düşünülseydi, öyle bir niyet olsaydı daha farklı bir siyaset uygulanırdı. Halen devam eden ise rehineleri önceleyen, onları kurtarmaya yönelik bir operasyon asla değil. Netanyahu’nun derdi Gazze’yi Filistinsizleştirmek.. Şimdi de Lübnan’ı Gazzeleştirmek… Bilerek isteyerek çocukları, kadınları hedef seçerek, sivillere korku ve sistematik öldürme siyaseti uyguluyor… Vatanlarını, topraklarını terk etsinler diye... Hatta bu aşağılık taktikle Hamas’ı tahrik ederek elindeki rehineleri öldürmeye zorluyor, tuzağa çekmek istiyor da denilebilir. Kaldı ki o kadar ağır bombardıman, topçu atışında İsrail’in kim rehine, kim değil diye ayırt etmesi mümkün mü? İsrail’in Filistinli sanıp öldürdüğü rehineler bile oldu... Hem de beyaz bayrak sallamalarına rağmen...
★ ★ ★
İsrail’in son dönemde Lübnan, Suriye ve İran’da gerçekleştirdiği suikast ve sabotaj operasyonları, MOSSAD’ın hedefin içine sızma, insana dayalı istihbarat ve teknik haber toplama koordinasyonundaki imkan ve kabiliyetlerini çok net ortaya koydu. Tahran’da Hamas’ın lideri Haniye öldürüldü. Beyrut, Dahiyye’de Hizbullah lideri Şeyh Hasan Nasrallah yer altı sığınağında öldürüldü. Saldırıda İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) Kudüs Gücü’nün Lübnan sorumlusu Tuğgeneral Abbas Nilfuruşan’ın da öldürüldüğü açıklandı. Kassam Tugayları lideri Said Atallah da öyle. Yine Hizbullah’ın bütün komutanlarının bulundukları yerleri biliyor, birçoğu da öldürüldü. Çağrı cihazlarını, telsizleri patlattı. Dolayısıyla üzerinden bir yıl geçtikten ve gelişmeleri gördükten sonra hala İsrail’in, MOSSAD’ın 7 Ekim’den haberdar olmadığını düşünenler varsa onlara söylenecek tek söz de şu: Hadi canım sende...