Türkiye gelecekte dünyada söz sahibi bir ülke olacak ise bunun yolu “turizm”den geçiyor. Bu cümleyi oldukça iddialı bulabilirsiniz ama turizmin etki gücünü hesap ettiğinizde, bu hesaba diğer öne çıkabileceğimiz alanlardaki zayıflıklarımızı kattığınızda, ülkemiz için bu sektörün farkı ortada.
Açık konuşalım... Bizim doğalgazımız yok, petrolümüz yok, teknolojimiz yok, Ar-Ge gücümüz yok, global markamız yok.
“Peki neyimiz var?” denildiğinde, Türkiye adına öne çıkan alanlardan biri olarak karşımızda “turizm” duruyor.
Turizmde yaptığımız yatırımlarla, yetişmiş insan gücümüzle ve kalite farkıyla dünyanın önemli destinasyonlarından biri olacağımız açık. Başımızın belası “cari açık” korkusunu yenmek için turizm adeta bir panzehir.
TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy’un desteğiyle sektörün “Milliyet”le buluşmasında, “zorlu 2016”nın unutulması ve oluşan yara berenin hızla sarılması için işadamlarımızın seferber olduğunu görmek bizleri mutlu etti. Üstelik, “Bize şunu verin, bunu verin” demek yerine, “Hükümet önümüzü açsın yeter, biz bu günleri atlatırız” söylemi, pozitif bakış noktasında oldukça önemliydi. Aslında turizmcilerin (tüm vatandaşlarımızın) devletten beklentisi açık: Terör belasının ülkemizden bir an evvel uzaklaştırılması.
‘Kalite’ korunmalı
Turizmcilerin en dertli olduğu konuların başında “istihdam” geliyor. Yılların çabaları sonrası (iyi bir turizm çalışanı 5-6 yılda yetiştiriliyor) ulaşılan noktadan geriye doğru gidiş işadamlarının moralini bozuyor.
“Kaliteli hizmetin” turizmde olmazsa olmaz olduğunu bildikleri için, 2016’da yaşanan gerginliklerle birlikte aşağı doğru hızla düşen turizmdeki çalışan sayısında trendin bir an önce yukarı çıkması arzu ediliyor.
İşsiz kalan turizm çalışanlarının başka sektörlerde kendilerine yer bulabildiğini ama yakın gelecekte normale dönüşle birlikte işlerin yeniden hızlanması sonrası bu nitelikli iş gücünün sahada olmamasının sektör için ciddi tehlike doğurmasından endişe ediliyor.
“Turizmci onu, bunu istemiyor” dedik ama en azından rahatlama dönemi adına işverenlerin ödediği SGK primlerinin alınmaması, varolan yatırımların yoluna devam edebilmesi ve mevcut iş gücünün istihdamı noktasında etkili bir adım olabilir. Büyüklerimize duyururuz.
Önceki günkü etkinlikte, iç turizmde ciddi bir sıkıntı olmadığı ancak özellikle Batılı turist noktasında büyük sıkıntı olduğunun altı çizildi.
Bu noktada Turizm Bakanlığı, TÜRSAB ve THY üçlüsü, dünya yıldızlarını bir kampanya çerçevesinde Türkiye’ye tatile davet edebilir, dünyaca ünlü sembol etkinliklere ev sahibi olmamız sağlanabilir.
Ama öncelik belli: “Güvenlik.”
