Hayatımıza 2000’li yıllarla birlikte hızla giren teknolojinin başlangıçtan bu yana bizi getirdiği noktayı basit dille ifade etmek gerekirse sanırım şu beşli yeterli olacaktır.
Gelecek internette...
Gelecek mobilde...
Gelecek sosyal medyada...
Gelecek yapay zekada...
Gelecek robotların elinde!..
Analistlerin ve geleceği okuyan dahi işadamlarının “2050’ye kadar üretimde neredeyse hiçbir insan kalmayacak, tüm işi robotlar üstlenecek. Herkes şimdiden önlemini alsın” söylemi sonrası, belli etmeseler de herkeste bir korku var ancak bununla ilgili ne yapılacağından henüz pek kimsenin haberi yok.
“Dijital dönüşüm” adı altında uluslararası danışmanlık şirketlerine ve teknoloji devlerine bol bol para harcamak acaba yeterli olacak mı? Yoksa kendimiz de teknoloji anlamında bir şeyler yapıp, bu işten bir çıkış yolu bulabilecek miyiz?
Bu sorular CEO’ların, patronların hatta devletlerin kafasında yanıt ararken bu noktada kimi örneklere bakmakta fayda var.
Yeni nesil Don Kişot!
Türkiye’de 90’lı yıllarda yıldızı parlayan, 2000’lerle birlikte gerileme rüzgârından nasibini alan tekstil sektörü, üretim gücünü şimdilerde Çin, Vietnam hatta Etiyopya’ya kaptırmamanın mücadelesini veriyor.
Bırakın Türkiye’den bu ülkelere üretimini kaydıran yabancıları, anlı şanlı pek çok Türk markası üretimini artık bu bölgelerden sağlıyor.
Bu ortamda sektörde hazır giyim tarafında rol alan ve markalaşan oyuncularımız global arenada kendilerine yer bulmak için adım atmanın yollarını arıyor.
Hükümet ise Turquality programı aracılığıyla Türk markalarının küresel yolculuğunda onlara kol kanat germiş durumda. Gelin görün ki, uluslararası arenayı sallayan bir markamız henüz çıkmış değil.
Elbette bu sorun bize özgü değil. Geçmişte üretim gücünü kullanarak sermaye yaratan ardından iddialı markalarla dünyaya yayılan Fransa, 90’larda 451 bin kişiye ulaşan, 2018’e gelindiğinde 50 bin çalışan seviyeleriyle dip yapan tekstil sektöründe “geleceğin oyuncusu” olmanın yollarını arıyor.
Sarayın adamları
Bu yolculukta Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Elysée Sarayı’nda oluşturduğu A takımındaki akıl hocalarından biri oldukça ilginç bir isim. 32 yaşındaki genç girişimci Guillaume Gibault... Bundan 7 yıl önce “Made in France” (Fransız malı) etiketi ve “Le Slip Français” markasıyla özel üretim erkek iç çamaşırları yapıp satmaya başlayan Gibault, ulaştığı başarının ardından ülkesinin rol modeli olmuş durumda. 29 euro’luk ürünleriyle gerek e-ticaret, gerek mağazaları yoluyla milyon dolarlık cirolara ulaşan ardından bir girişim sermayedarını ortak alarak alan Gibault, Fransa’nın bu dönüşümü yapacağına inananlardan...
Sloganı da hazır: “Değişim; şimdi tam zamanı.”
Panzerler evlerine dönüyor!
Sonda söyleyeceğimizi, başa alalım; “Otomobil, uçak ve elektronik cihaz üretiminde aktif rol oynayan robotlar, endüstrinin önemli kalelerinden birini daha fethe hazırlanıyor.”
Spor dünyasının Alman yıldızı Adidas, iddialı bir hamle peşinde. Çin, Vietnam, Tayvan, Tayland, Güney Kore, Kamboçya, Pakistan ve Türkiye’nin de içinde bulunduğu ülkelerde 100’ün üzerinde fabrikada üretim yapan şirket, bu yolla yılda 23 milyar dolar gelir yazıyor.
Kod adı: Speedfactory
Dikkat ederseniz Adidas’ın tüm dünyadaki fabrikaları içinde Almanya’nın adı bile geçmiyor. Maliyet avantajı, global rekâbet ve kâr hırsı yüzünden kendi ülkesinde üretim yapmayı uzun yıllardan bu yana unutan Adidas için artık iş değişti.
Dünya devi, robotların hayatımıza gireceği fikrinden yola çıkarak ülkesine dönüş hazırlığı yapıyor.
Robotlar sayesinde hem ucuz işgücüne hem de lojistik avantaja yeniden sahip olacağını keşfeden Adidas, “Speedfactory” girişimiyle ülkesinde spor ayakkabı üretecek.
Geleneksel yöntemle şu anda 1 ayakkabıyı 60 günde üreten Adidas, robotların işbaşı yapacağı fabrikada bu süreyi 6 güne çekecek.
3D yazıcılar ve robotların hakim olacağı bu fabrikada, online verilen özel sipariş ayakkabının üretiminin de seri üretimle aynı zaman diliminde tüketicinin ayağına ulaştırılması hedefleniyor.
Örnekler saymakla bitmez... Ama ana konu ortak.
Sanayi devriminin büyük oyuncuları dijital devrimde kendilerine bir çıkış yolu bulmaya çalışıyor. Sanayi devrimini kaçıran ve yarışa çok geriden başlayan Türkiye dijital yarışta nerede olacak? İşte, geleceğimizi etkileyecek soru bu!