Şanghay
Çin, art arda imza attığı çift haneli yıllık büyüme rakamlarıyla sadece Türkiye’nin değil bu alanda global ekonominin merkezine oturmuş durumda. Büyümeden Türkiye’nin daha çok iş çıkarması adına TÜSİAD’ın Başkanı Muharrem Yılmaz ve beraberindeki üyeler Pekin, Chengdu ve Şanghay’da bir dizi görüşmelere imza attı.
Şanghay’daki görüşmeler sonrasında Başkan Yılmaz’la, Waldorf Astoria otelinin restoranında, bir grup ekonomi gazetecisi olarak bir araya geldik.
Çin temaslarıyla başlayan sohbette konu Türkiye gündemine taşındığında öncelikli alan Cumhurbaşkanlığı seçimleri oldu. TÜSİAD Başkanı Yılmaz, görüşmede Soma faciası, Gezi olaylarının birinci yılı ve Merkez Bankası’nın faiz indirimiyle ilgili görüşlerini de ortaya koydu.
Parlamenter sistemde ‘temsili’
Gelelim öncelikli konumuza...
“Yeni Cumhurbaşkanı kim olacak?”
Söze “Şu andaki parlamenter sistemimiz temsili bir Cumhurbaşkanı gerektiriyor” diyerek başlayan Yılmaz, şunları söylüyor:
“Öncelikle toplumu kucaklayan, uzlaştıran bir Cumhurbaşkanı olmalı. 2010 yılında Anayasa paketi hazırlanırken Cumhurbaşkanının artırılan yetkilerine karşı çıktık. Uzun süredir de bu noktada duruyoruz. Şu anda Cumhurbaşkanını halkın seçeceği bir noktadayız. Bütün sıkıntılı konuları bir Anayasa hazırlamadan halkın seçeceği bir Cumhurbaşkanına doğru gidiyoruz. Burada önemli olan uzlaştırmacı, toplumu kucaklayan, hepimizi temsil eden bir Cumhurbaşkanı seçmek.”
Yürütmenin başı kim olacak?
Peki yeni dönemde seçilecek olan Cumhurbaşkanı, Başkan Yılmaz’ın tarif ettiği gibi ‘temsili’ olarak kalacak mı?
İşte bu noktada Başkan Yılmaz’a, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın nisan ayının başında söylediği, “Bu seçimden sonra sorumluluklar daha da farklı olacak. Protokol Cumhurbaşkanı değil, terleyen, koşan, koşturan Cumhurbaşkanı...” sözlerini hatırlatıyoruz.
Yılmaz’ın yanıtı, “Toplumun nabzını tutan, problemleri kavrayan, uzlaşma yolunu seçen, bunun için de gezen, koşan bir Cumhurbaşkanı bekliyorum. Ama Cumhurbaşkanı yürütmenin başı değildir. O şekilde davranmamalı. Zaten böylesine bir durum çelişki yaratır. Uzlaşmanın peşinden koşan, koşarken de dinleyen bir Cumhurbaşkanı istiyoruz” şeklinde oluyor.
Muharrem Yılmaz Çin’deki temasları sonrası, “Türkiye olarak itibarımız yüksek burada. Ancak bu ülke ile olan dış ticaret açığının -21 milyar dolar- kısa sürede azalacağı beklentisi içinde olmamak lazım. Ancak Türkiye’nin büyük projelerine adaylar. Türk yatırımcılar Çin’deki işlerini geliştirsinler aman geri gelmesinler” dedi.
‘Faiz yüksek dersek enflasyona eziliriz...’
Merkez Bankası’nın faiz indirimini çok düşük tuttuğu gerekçesiyle Başkan Erdem Başçı’yı hedef tahtasına koyan Başbakan Tayyip Erdoğan’ın bu tutumunu sorduğumuzda, Muharrem Yılmaz, şunları söylüyor: “Merkez Bankası’nın bağımsızlığı ilkesel bir konu. Bunun ülke ekonomisinin itibar meselesi olduğunun görülmesi lazım. Merkez Bankası sorumluluk taşımaz demek istemiyorum. Kendi amaçlarını yerine getirirken hata yapmak başka, bağımsız davranmak başka. Neden bağımsızlık istiyoruz? Bu tür kurumlarla ülkenin itibarını güvence altına alalım.... Merkez Bankası yaptığı çalışmalarda faiz aracını kullanırken onun işine karışmayacağız. O aracı kullanmakta bağımsız olması bizim itibarımızdır.”
TÜSİAD Başkanı Yılmaz ayrıca, “Piyasa ekonomisinin sağlıklı bir şekilde çalışmasını bekliyoruz. Günübirlik kararlarla olmaz. Merkez Bankası’nı destekleyecek söylemler itibarımızı artırır. Geçmiş kötü tecrübelerimizi unutup da faiz oranı yüksek dersek, yarın enflasyonun altında eziliriz” diyor.
‘2 yıl için seçildim, uzatmak gündemimde değil’
Son yıllarda TÜSİAD’da başkanlar, seçildikleri görev süresi olan 2 yıla, bir yıl daha eklenerek görev yaptı. “Peki Muharrem Yılmaz, 2015’te ne yapacak. Tamam mı, devam mı?”
Yılmaz bu konuda, “2 yıllık süre için seçildim. Kesinlikle uzatmak gündemimde değil. Bayrağı devretmek isterim. TÜSİAD’da ikinci doktoramı yapmış gibi oldum. Kim TÜSİAD’a Başkan olursa olsun üstlendiği sorumluluğun gereğini yerine getirebilir” diyor.
Ford Otosan karşılaşması
Yerel seçimler öncesinde TÜSİAD ve hükümet arasında ‘vatan hainliğine’ kadar uzanan bir tartışma yaşanmıştı. O tarihten sonra Başbakan Erdoğan’la ilk kez Ford Otosan’ın açılışında karşılaştıklarını ifade eden Muharrem Yılmaz, bu konuyla ilgili şunları söylüyor: “TÜSİAD gibi kurumların hükümetlerle çalışması gerekir. Hükümetlerin de bizim gibi kurumlarla çalışması gerekir. Gelişmiş toplumlarda STK’lar karar alma süreçlerinde önemli katkılarda bulunabilirler.”
DEMOKRASİYE ŞİDDET GÖLGESİ
Muharrem Yılmaz, Gezi olaylarının birinci yılında gelinen noktayı şöyle değerlendiriyor: “Katılımcı demokrasi talebi bizim gibi toplumların geleceği ile ilgili umut olması gereken bir anlayıştır. Toplumun bu talebini ortaya koyma şeklinin şiddetle gölgelenmemesi gerekir. Talepleri ortaya koyanlar da şiddet yolunu seçmemeli. Türkiye’nin olgunlaştığını görmek isteriz. Her yıl Gezi’deki acı hatıralarımızı, katılımcı demokrasiyi geliştirdik diyerek hatırlayalım.”
Soma’dan büyük bir ders mi olur?
Soma faciasında hükümetin, ilgili kamu kurumlarının, özel sektörün ihmali gündemden hiç düşmedi. Peki TÜSİAD olarak bu konuda bir çalışma yapılıyor mu?
Yılmaz’ın bu konuya bakışı şu şekilde oluyor: “Daha ne çalışalım. Bundan büyük ders mi olur? İnsan hayatının üzerinden çok acı bir ders aldık. Bir de olsa 301 de olsa kaybımız bu bize verilebilen en büyük ders. Herkes sorumluluğu üstlenmeli. Sorumluluğu birbirimizin üzerine atmaya çalışmayalım. Bunu herkesin sorumluluğu olarak görüyorum. İş güvenliği açısından, mevzuat bakımından eksiğimiz yok. Ancak layıkıyla uygulamamız lazım.”