Son 3 aydır yaşananları bize daha önceden söyleseler hiçbirimiz inanmazdık. Kapanan sınırlar, biten uluslararası uçuşlar, karantinaya alınan ülkeler ve kaybedilen binlerce hayat.
İçinde yaşarken bile çoğumuza inanılmaz gelen bu gerçeklik aslında kimileri için hiç de sürpriz değil.
Sene 2007. Kitabın adı; “Dünyamızı Değiştiren 12 Hastalık.”
Biyolojide Hocaların hocası Irwin W. Sherman (California Üniversitesi) şu uyarıyı yapıyor;
“Yeni bir grip salgını kaçınılmaz. Modern ulaşım imkanları -uçaklar- sayesinde virüs, enfekte bir yolcuyla saatler veya bir gün içinde tüm dünyaya yayılabilir.”
Bilim kurgu değil gerçek
Sherman, o tarihte yazdığı kitapta bir de bilim kurgu senaryosundan bahsediyor;
“Eğer “Bir Sonraki Pandemi” adlı bir film olsaydı, bu tüyler ürpertici bir gerilim filmi olurdu. Yeni virüs kuş ve insandan ortaya çıkardı ve filmin açılış sahnesi Çin’de bir yerde başlardı. Virüs kuşların proteinlerinde gizlendiği ve daha önce insanın bağışıklık sistemi tarafından hiç görülmediği için, enfekte ettiklerindeki ateş, baş ağrısı, bulantı ve bitkinlik gibi şikayetler dışında kendini gizler. Sonrasında ortaya çıksa da ölen birkaç Asyalı ile dünyanın geri kalanı pek az ilgilenir. Ancak vakalar kıtalararası uçuşlarla Asya’nın dışına yayılmaya başlar. Bir anda Avrupa ve ABD’ye ulaşır. Binlerce kişi, “akciğerlerinin sıvı ve cerahatle dolmasıyla” ölmeye başlayınca büyük bir panik havası yaşanır. İnsanlar, ’Sıradaki kim?’, ‘Enfekte olanları karantinaya alabilir miyiz?’, ‘Aşı ve ilaçlar nerede?’ diye sormaya başlar. Ancak, hızlı çözüm bulmak kolay değildir. Karantina sınırlıdır ve istenen sonucu vermez. Hastaneler hücuma uğrar. İnsanlar yüzlerine maske takar, kalabalığa karışmaktan kaçarlar ve hatta el tokalaşmaz olurlar. Borsalar çakılır, ekonomiler ağır yara alır. 18 ay sonra epidemi gider. Fakat ölü sayısı muazzamdır. 1 milyardan fazla insan hastalanmış ve…”
Devamını getirmiyorum, umarız bir kurgu olan ama günümüze çok benzeyen bu senaryo gerçek olmaz. Ancak şu bilinmeli ki, farklı virüsler bir araya geldikçe salgınlar, insanlığın başına bela olmaya devam edecek.
Şoka nasıl hazırlanılmalı?
Elbette Sherman tüm bunları bir kurgu olarak yazmıyor.
Dünya tarihi boyunca yaşanan salgınları bilimsel olarak inceleyen bir bilim insanı olarak bizlere yol haritası çiziyor.
Yazarın “Gelecek Şoku” olarak bahsettiği, bizim ise şu anda içinde bulunduğumuz durumda acaba ne yapılmalı? Bu şoka nasıl hazırlanılmalı? Krizden çıkış yolu ne?
Buna yanıt Sherman’in son cümlesinde yer alıyor;
“Dünya olarak (1) antimikrobik ilaçları stoklamak, (2) aşı geliştirmeyi teşvik etmek ve (3) gözlem yöntemlerini arttırmak etkileri azaltmaya yarayabilir, ancak ne yazık ki bu önlemlerin hiçbiri bu etkileri yok etmez.”
Yeni virüse yeni aşı şart!
Bir pandemi (salgın) virütük bir ‘kusursuz fırtınaya’ benzer. Oluşabilmesi için olanaksız ve öngörülmeyen 3 koşulun bir araya gelmesi gerekir. Birincisi; ‘yeni’ bir grip virüsü ortaya çıkmalıdır, yani insanın bağışıklığının hiç olmadığı bir virüs.
İkincisi, virüs hastalık oluşturmalıdır.
Üçüncüsü, virüs öksürme, hapşırma ve el sıkışmakla kolay hızlı bulaşabilmelidir. Virüsün nötralize edilememesi, aşı bulunsa bile, bir önceki yıl koruyucu olan bir aşının ertesi yıl etkisiz olmasına yol açar. Böylece aşı işlevini yerine getiremez. Her oluşan yeni virüse bu yüzden yeni bir aşı bulunmalıdır.
Salgınlar ne zaman başladı?
Tıbbın babası Hippokrates, MÖ 412 gibi hayli erken bir tarihte bir grip salgınından bahseder. 15. yüzyılda, soğuk bir rüzgarın bir salgın etkisi yarattığına inanılan İtalya’da hastalık influenza di fredo (soğuğun etkisi) olarak adlandırılmıştır. Detaylı kayıtlarına ulaşılabilen ilk salgın 1580 tarihlidir; bu salgın Asya’da (!) başlamış daha sonra şehirlerde çok sayıda ölümün görüldüğü Avrupa’ya geçmiştir.
1918 grip salgını ise halen dünyanın en büyük toplum sağlığı felaketlerinden biri olarak kabul edilir. Kimilerine göre bu, 20. yüzyıldaki kitle imha silahıdır.