Karantina Notları’nda 30’uncu gündeyiz. Geçtiğimiz bir ayda, sadece biz değil tüm dünya olarak hiç alışık olmadığımız ve çok zorlandığımız günler geçirdik. Öyle görünüyor ki, bir süre daha bu böyle gidecek. Umudumuz elbette kötülüklerin bir an önce ortadan kaybolması.
Pek çoğumuz isyan ediyor ya da “yaşamak için neden bu kadar zor bir zamana denk geldik”, diye soruyor olabilir.
Oysa tarihe bakacak olursak insanoğlunun her zaman çok zor, alışılmadık ve tuhaf zamanlardan geçtiğini görebiliriz. Bu da onlardan biri.
Böyle zamanlarda eskinin akıllı insanlarının sığındığı bir şey vardı.
Günümüzün ünlü yazarı Alain de Botton’un kitabının da adını aldığı “felsefenin tesellisi”, zor zamanlarda insanların yanında olmuştur. Binlerce yıl evvelinden gelen sözler şu anda hepimize yol gösterebilir.
Mutsuzluk mutluluğun kardeşi, hatta ikizidir
Azla mutlu olmayan insan hiçbir şeyle mutlu olmaz.
Yaşamın kusurlu yanlarına karşı hazırlıklı olmalıyız.
Mutsuzluk mutluluğun kardeşi, hatta ikizidir. Bu ikisi ya bir arada büyür, ya da birçoğumuzun yaşantısında olduğu gibi hiç büyümez; hep küçük kalır.
Asıl bilgelik, değiştirilemeyecek olanı ne zaman sükûnetle kabulleneceğimizi bilmektir.
Hiç kimse deneyimler yaşamadan büyük işler çıkaramaz, birdenbire iyi bir mevkiye gelemez. Acı çekeriz çünkü mutluluğumuz için gerekli olan şeyleri bir anda doğru oranlarda bir araya getirip harmanlamalıyız.
Yaygın inanca göre bilge kişi acılarını bastırabilen; huzursuzluk, kötümserlik, öfke, kendini hor görme, aşk acısı gibi duygularını denetim altında tutabilen kişidir.
Her şey para, eğitim ve güç değildir. Üniversite rektörlerinden, milyarderlerden daha bilge ve daha mutlu yüzlerce zanaatkar ve çiftçi vardır.
Yaşadığımız zorluklara bahçıvanların bitkilere baktığı gibi bakmamız gerekli. Bitkiler yok olmayla yüz yüze kalabilir ama bitkilerle ilgili bilgi sahibi olan, o köklerin ne güzellikler yaratabileceğini bilen kişi sonunda bitkilerin harika çiçekler açtığını, meyveler verdiğini görür. Yaşamda da böyledir bu. İnsan temelde bazı olumsuzluklar yaşayabilir, ancak bunları bilgelikle aştığında mutlaka büyük başarılar elde edecek, büyük sevinçler yaşayacaktır. İnsan kendi dürtülerine bir bahçıvan gibi yaklaşabilir, öfke, kendine acıma, merak, kibir gibi duyguları üretken bir biçimde kullanarak bunlardan fayda sağlayabilir, tıpkı bir bahçıvanın bir ağacı özenle yetiştirip büyütmesi gibi.
Sokrates, iki büyük hataya düşmemizi önlemeye çalışmıştır; çevremizdekilerin söylediklerini her zaman dinlemek ve hiç dinlememek.
Zenginliğe duyulan arzu her zaman yalnızca lüks bir yaşantı sürme isteği olarak algılanmamalıdır. Büyük servet yapmak istememizin altında, çevremizdekilerin saygı ve ilgisini kazanmak gibi çok basit bir neden de yatıyor olabilir, çünkü bu servete sahip olamazsak çevremizdekiler bizi asla fark etmeyeceklerdir.
Huzurlu olmak için ne yapmamız gerek?
Acaba Alain de Botton koronavirüsün dünyaya etkileri hakkında ne düşünüyor? Haaretz gazetesine konuşan popüler felsefecinin virüse bakışı şu:
“Biz modern insanlar olarak bilim ve teknolojinin doğayı yenebileceğine inanıyoruz. Halbuki bu çok yanlış. Biz doğayı kontrol edemeyiz. Onun bir parçası olduğumuzu kabullenmemiz gerekiyor. Günümüzde pek çok insan, ‘gülümse ve her şeyin iyi olacağını düşün’ diyor, fakat bu bir işkence gibi. Gerçekten huzurlu olmak istiyorsak, en kötü senaryoyu düşünmek gerekli. Çünkü o zaman ne olursa olsun her şeye hazır olursunuz.”