Korona Notları’nda, dün, “yerli 3D yazıcı” şirketi örneğinden yola çıkarak, ileri teknolojilerin acil ihtiyaçlar karşısında ne denli yararlı olabileceğini anlatmıştım.
Elbette sadece 3D yazıcı değil, Türkiye, “veri merkezi”, “yazılım”, “otonom araçlar”, “sanal gerçeklik”, “biyo teknoloji-genetik” ve “robotlar” gibi birçok farklı alandan bir veya birkaçına odaklanarak, dünya liginde kendisine yer bulmayı başarabilir.
İşte o zaman korona gibi çok bilinmeyenli virüslere karşı aşı ya da ilaç denildiğinde, gündeme sadece dünyanın birkaç ülkesi değil, akıllara Türkiye de gelebilir.
Biraz geçmişe doğru gidelim
“Biz, Batıdan elektrik lambasını, buzdolabını, kent planını alınca artık Batılı ve modern olduk sanıyoruz. Oysa Batılı zihniyet, o ampulden daha iyisini ve daha ilerisini yapmak için savaşan zihniyettir. Bu ilerleyiş dolayısıyla Batıdan harfiyen aldıklarımızda pek geç kalıyoruz. Örneğin, şimendifer yapmaya kalkıştık, siz onu yapıncaya kadar şimendiferin modası geçmiş bulundu ve Batı şose, kamyon ve otobüsü icat etti. Yani biz bir pantolonu taklit ederken, Batılı yeni bir pantolon yaptı. Yıllarca sonra ikmal edilecek kent planları da, bittabi aynı akıbete uğruyacak. Daha iyisini ve ilerisini yapma isteğinin, yani yaratıcı atılışın kökünde tecessüs (günümüzdeki araştırma-geliştirme) ve merak duygusu vardır. Bu duygu, hiçbir pratik sonucu amaç edinmez. Yalnız öğrenmek ister ve araştırır. Pratik sonuç, keşiften çok sonra gelir. Taklit etmemiz gereken bir şey varsa, o da bu araştırma gücüdür. Ve bu araştırma gücüdür ki -bittabi her alanda- özellikle bu bizim Anadolumuzun eski kültürünün gerçeğini çıkarma işini başararak ilerleyişi köstekleyen birçok kompleksleri ortadan kaldırır.”
Üretim çağı...
Bu sözler Cevat Şakir’e, daha çok bilinen ismiyle Halikarnas Balıkçısı’na ait. Bir tarafta 20. yüzyılın ortalarında yazılan sözler, diğer yanda 2020’li yıllarda Batı ve Türkiye…
Artık zaman kaybına tahammül yok.
Virüs belasını atlatır atlatmaz, kafamızı önümüze eğmeliyiz; “Az laf, çok iş ama katma değerli, verimli, yenilikçi, rekabetçi iş” diyerek, doğru hedefler belirleyip, doğru planlamayla enerjimizi “üretime” harcamalıyız.
Küresel koronavirüs salgını, bilimin, teknolojinin, sermayenin, katma değerin gücünü bir kez daha açıkça ortaya koymuş oldu. Türkiye’nin bu saatten itibaren ne yapıp etmesi ve baş döndürücü hızda ilerleyen teknoloji tramvayındaki yerini alması gerekiyor.
Anadolu hazinesini yeniden keşfedelim
Ünlü Şakir Paşa Ailesi’nden gelen Halikarnas Balıkçısı’nın (1890-1973) gerçek ismi Cevat Şakir Kabaağaçlı’dır. Robert Koleji, Oxford Üniversitesi mezunudur ve bir yazısından dolayı -Hapishanede İdama Mahkum Olanlar Bile Bile Asılmağa Nasıl Giderler?- sürgün gittiği Bodrum’u tüm dünyaya tanıtan isim olmuştur.
Anadolu Uygarlığı’nın Yunan Uygarlığı ve Batıya ilham olduğunu kitaplarında anlatan Cevat Şakir, yazılarında Türkiye’nin araştırma ve geliştirmede gitmesi gereken istikameti o tarihlerde net bir dille işaret etmiştir.