Bossa ve Sasa... Sabancı grubu Bossa’yı kuruluşundan 57 yıl sonra -2008- Akkardan grubuna satmıştı.
Sasa’yı 48 yılın ardından -önceki hafta- Taylandlı Indorama’ya satmak için imza attı.
Bu iki şirket Sabancı topluluğunun büyümesinin ana kaynakları oldu. Bossa’nın kuruluş tarihi, 1951. Şirket uzun yıllar tekstil sektöründe özel ürünleriyle önde koştu.
Özdemir Sabancı İngiltere’de kimya tahsili yaparken Türkiye’de bir sentetik fabrikası kurmaya aklına takmıştı. Ardından 1966’de Adana’da Sasa kuruldu. Uzun yıllar değişik petrokimya ürünlerinin -mesela pet şişe- üretiminde ilki gerçekleştirdi.
Türkiye’de hızlı gelişme hızlı değişim getiriyor. Bossa’nın da Sasa’nın da zamanla üretim konularında rakipleri çıktı. Piyasa şartları değişti.
Tüm bu gelişmelerin sonucunda Sabancı’nın büyümesinde motor görevi görmüş iki şirket satıldı.
‘SA’ların temeli
Geçen cuma Sabancı Center’daki Sakıp Sabancı’nın onuncu anma yılı töreni öncesinde Akbank’ın Yönetim Kurulu Başkanı Erol Sabancı ile yan yanayız.
Konu o günlerde satılan Sasa’ya uzanıyor.
Hemen aklına Özdemir Sabancı geliyor.
“Sabancı’nın temeli Bossa ve Sasa’dır. O zaman Akbank’ta hissemiz azdı, şimdiki gibi değildi. Grupta Sasa ve Bossa ön plandaydı” diyen Erol Bey, bu iki şirketin topluluğun ilk dönemlerinde yenilikçi ve rekabetçi gücü sayesinde, rakiplerinin açık ara önünde koşmalarına aracılık ettiğini söylüyor.
“Hatta rakiplerimiz bir dönem birlik olup Sasa’ya karşı bir şirket kurdular. 1970’lerin Türkiye’si. Hep yeni işler yapıyorduk. Ama kimse Özdemir’in hızına yetişemiyordu. Bu yüzden Sasa hep rakipsiz kaldı” sözleriyle o dönemi hatırlatıyor. (Sasa kurulurken İstanbul’da Koç ve Edin aileleri KEK adı altında bir şirket kurarak polyester iplik tesisi yapma arayışında idi. Ama Sasa Türkiye’de ilk ve tek sentetik fabrikası olarak faaliyete geçti.)
‘Özdemir olsa...’
“Sasa o tarihte grubumuz için stratejikti” diyen Erol Bey, aslında Sasa’nın bugün neden satıldığının yanıtını da bizlere vermiş oluyor.
Markanın yaşaması, tesislerin verimliliği, bölgede -Adana- istihdamın sürmesi, yani ekonomik gerçeklik...
Ben bunları düşünürken, aklımdaki soruyu duymuşçasına Erol Bey cevaplıyor.
“Özdemir olsa sattırmazdı...”
O an göz göze geliyoruz, “Özdemir, Toyota’yı da sattırmazdı” diyor.
Sasa ve Toyotasa, 1996 yılının başında uğradığı silahlı saldırıda yaşamını yitiren Özdemir Bey’in gözbebeğiydi.
Sabancı ile Japon Toyota’nın 1994’te başlayan üretimdeki ortaklığı 2000’de son bulmuştu.
Sabancı soyadının ağırlığı
Erol Sabancı ve Sakıp Ağa.
Topluluğun buralara gelmesinde Sakıp Sabancı’nın büyük emeği olduğunu anlatan Erol Bey, “Bugün neyimiz varsa, ne yaptıksak O’nun sayesinde” diyor.
Üstelik bunu sadece Sabancı Holding için söylemiyor.
Sabancı Ailesini temsil eden tüm bireylerin yaptıkları işlere bakınca Sabancı soyadıyla önemli yerlerde olduklarını gördüğünü ifade ediyor ve devam ediyor: “Adlarının sonunda Sabancı olmasaydı, yapabilirler miydi?”
Bilindiği gibi Sabancı Ailesi’nde birçok isim holding dışında farklı girişimlere imza atmış durumda. Bu isimlerin çoğu topluluk şirketlerinde halen hissedar, bazılarının ise grupla bağı koptu.
TÜSİAD ve Başbakan...
TÜSİAD’da bugün YİK -Yüksek İstişare Kurulu- günü.
TÜSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz’la Sabancı Center’daki konuşmamız Ankara’daki YİK toplantısı öncesine denk geliyor.
Seçim öncesinde Başbakan Erdoğan ve TÜSİAD arasında vatan hainliğine kadar uzanan bir gerginlik yaşanmıştı.
Peki şimdiki durum ne?
Muharrem Yılmaz, kutuplaşmanın kalkması adına çağrısını yinelerken, yaşanan gerginliği noktalamak adına kendilerinin adım attığı bilgisini veriyor ve beklenildiğini söylüyor.
Peki, Başbakan cephesinden bir yanıt gelmezse?
‘Canımız sağolsun...’
TÜSİAD’ın gündeminde şu sıralar yurtdışı tarafında ciddi hareketlilik var. Yunanistan’a yapılan ziyaret yeni bitti. Edindiğim izlenim, TÜSİAD cephesinde arzu edilen heyecan karşı taraftan pek gelmemiş gibi duruyor.
Sıradaki ziyaret ABD’ye, Washington’a...
Birkaç hafta sonraki bu ziyarette ABD Ticaret Bakanının da içinde bulunduğu önemli randevular var. Seçim sonrası Türkiye’yi konuşmak, ABD’nin nabzını tutmak için zamanlama olarak da önemli bir tur olacak gibi duruyor. Yunanistan’ın aksine bu kez karşı tarafın heyecanının daha yüksek olması bekleniyor.
ABD sonrası bir önemli noktaya daha ziyaret olacak.
O da mayıs sonunda Çin’e...