Fenerbahçe, Van Persie ve Nani transferiyle şampiyon ilan edildi. Sezona, lig bitmiş ve şampiyon gibi başladı...
Acaba Nani nasıl çalım atacak? Uçan Hollandalı gerçekten uçuyor muydu? İnsanlar bunları merak ederek stada gitti ya da ekran başına geçti. Oysa kadronun yarısı değişmiş, ortada ne bir sistem ne de bir takım vardı. Kimse kimseyi tanımıyordu. Sıfırdan bir yapı oluşturulacaktı.
Beşiktaş ise sadece bu sezonki başarısıyla mı şampiyonluğa ulaştı? Önce Samat Aybaba, ardından Özen-Biliç ikilisi ve son olarak ligin en tecrübeli teknik adamlarından biri Şenol Güneş’in katkılarıyla bu noktaya geldi. Hem de stadı olmadan... Teknik adamlar değişse de hep aynı doğrular üzerine takviyeler yapıldı.
Özetle Fenerbahçe, dört yıllık bir birikime, 7-8 aylık bir çalışma ve bu ligi hiç tanımayan bir teknik adam ile karşılık vermeye çalıştı. Sonuç bu açıdan şaşırtıcı değil. Fenerbahçe başarılı ya da başarısız... Bu baktığınız açıya göre değişir. Ama benim açımdan fotoğraf bu. Ne başarılı ne de başarısız...
Yıldız isimler ya da harcadığınız para sizi şampiyon yapmaya yeterli olmuyor. Tarih bunun örnekleriyle dolu... Bu isimlerden takım yaratırsanız zaten gerisi geliyor. Bir sistem kurup bunda
İlk maçı 3-0 kazanan Fenerbahçe, ikinci yarıda bulduğu golle son 45 dakikayı formaliteye çevirdi ve final biletini cebine koydu.
O yüzden maçtan çok maç içinde dikkatimi çeken başka bir konuyla ilgili birkaç tespit yazmakta fayda var.
Gözlerim Van Persie ve Nani’yi aradı. İki futbolcunun zekası ve önemi, olmadıkları zaman daha net gözüküyor.
Son maçlardaki pas trafiği, yer değiştirme, hızlı oyun dün gece yoktu. Bunun temel sebebi de bu iki yıldızın olmamasıydı. Fernandao gol atıyor ama yapabilecekleri sınırlı ve belli. Sürprizi yok. Van Persie ise tam tersi. Üstüne bir de sürekli gezip, oyun kuruyor. Topa dokunuyor. Oyunu açıyor. Skor yapmasa bile skor üretilmesine bir şekilde katkı sağlıyor.
Nani de basit oynadığında durdurulması çok zor. Fenerbahçe’nin hücumdaki lokomotiflerinden biri konumunda. Diego ile kıyaslanmayacak derecede farklı bir profil çiziyor.
Dün geceki maç bu açıdan önemliydi. Bu iki futbolcunun doğru oynatıldığında takımı ne kadar değiştirdiğinin kanıtıydı. 11 yıldır Fenerbahçe’nin hemen hemen her maçını yerinden izlemiş biri olarak Alex’ten sonra gördüğüm en zeki oyuncu diyebilirim Van Persie için. Bunu da bir golcü için söylüyorum. Benzer şekilde Nani de Van Persie
Fenerbahçe’ye bir maçta üç gol atmak kolay iş değil. Hem de Pereira’nın takımı ve sistemine karşı. İdeal kadrosu ile çıkmasa da ilk maçtaki sonuç dünkü maçı sarı-lacivertliler için daha ciddi kıldı. 3-3’lük skor, konsantrasyon bozukluğunu ya da ciddiyetsizliği kaldırmazdı. Bu sebeple Fenerbahçe daha ilk dakikadan itibaren maça nasıl hazırlandığını gösterdi. İlk 20 dakikada fark olabilirdi.
En kolay pozisyonlar kaçarken en zoru gol oldu ve ardından da gelen ikinci golle ilk yarıda Fenerbahçe maçı bitirdi. Geniş kadronun olanaklarını dün de kullanmaya devam etti Pereira. Nani ve Fernandao gibi isimlerin hırsı ve performansı takımdaki forma rekabetinin hangi seviyede olduğunu gösteriyordu. Bir de genç oyuncular vardı. Ziraat Türkiye Kupası onlar için büyük fırsat. Fenerbahçe’de bu sezon bu şansı en iyi değerlendiren isim Ramazan Civelek oldu. İlk turdaki gençlerden dün sahada sadece kendisi vardı. Ramazan, tüm arkaşlarından bir adım öndeydi kupa maçları boyunca. Çeyrek final maçında ilk 11’de oynaması da bu yüzden tesadüf ya da mecburiyet değildi. Pereira güvendi ve dün formayı sadece ona verdi. Net fırsat kaçırdı. Fernandao’nun tepkisini çekti ama yine de hep etkili bölgenin
Diyarbakır’ın gündemini futbol değiştirdi.
Fenerbahçe’nin şehre gelişi herkesi heyecanlandırdı. Acaba hangi yıldızlar geliyordu? Merak edilen soru buydu.
Tribünde yer alamayacak olmalarına rağmen Diyarbakırlı futbolseverler, Fenerbahçe’nin şehirlerinde bulunmasından çok mutluydu.
Takımlarının bu önemli yıldızlara karşı mücadele edecek olmasının heyecanını yaşıyordu.
Aslında dünkü maç, Diyarbakır’daki havayı yumuşattı, değiştirdi.
Bu vesileyle sporun ne kadar önemli bir unsur sayılması gerektiğini, 90 dakikalık bir maçın sadece futbol müsabakasından ibaret olmadığını bir kez daha anladık, gördük.
Sarı-lacivertliler, iki saatlik bir yolculuğun ardından maça çıktı. Haliyle takım yorgundu.
Pereira, önceki kupa maçlarından farklı olarak dünkü mücadaleye lig maçı gibi yaklaşıp ideale yakın bir kadro sürdü sahaya...
Fenerbahçe, yine pozisyon vermedi rakibine. Bireysel çabayla fırsatlar da yakalandı. Ancak farklı olan oyunuydu. Gereksiz bir panik havası vardı ilk yarıda... Bir türlü pas trafiği kuramadı. Oyunu kontrol edemedi. Topu alan hep tek başına bir çaba içine girdi. Bu görevi yapması gereken orta sahada değişikliğe gidildi.
Maç zaten bu dakikadan sonra sarı-lacivertliler lehine döndü. Ozan’ın çıkması, Fernandao ile Van Persie’nin birlikte oynaması ve Markovic hamlesinin ardından biraz daha kendi çizgisine yaklaştı sarı lacivertliler... Kayserispor, karşılaştığı bu baskıya rağmen disiplinini bozmadı. Zor olanı yapıp Kadıköy’de 90 dakika gol yemedi. Bu durum doğal olarak konuk ekibin direncini ve motivasyonunu arttırdı. Hamlelerini zamanında yapan Pereira son hamlesini uzatma bölümünde Diego ile gerçekleştirdi ve turu geçti. Fenerbahçe, kötü başladığı maçı doğru stratejilerle kazanmayı başardı.
Sürekli zirveye oynayan ve başarı için mücadele eden üst seviye takımlarda her geçen sezon genç futbolcuların kendini göstermesi zorlaşıyor. Büyük takımların altyapısında mücadele etmek başlangıçta havalı olup ve kulağa hoşgelse de uzun vadede tam tersi bir etki yapıyor. Gerekli şans bulunamadığı için çoğu gencin hayali başlamadan bitiyor.
Dünkü maçı izlerken de aklıma gelen soru “Bu gençlerin kaçı A Takıma yükselebilir?” oldu. Daha önce yeteneği ne olursa olsun “Hiçbiri” derdim. Finansal Fair Play (FFP) ile artık düzen değişecek gibi duruyor. Kulüplerin mali harcamaları takip edilip, gelir gider dengesi aranıyor. Şartlar sağlanamadığı taktirde doğal olarak bu durum transfer harcamalarının azaltılması ve devamında “mecburen” altyapıya dönüşü beraberinde getirecek.
İşte bu sebeple dün sahaya çıkan gençler, kendilerinden önceki jenerasyona göre daha şanslı. Fırsatları değerlendirdikleri taktirde bu formayı sadece kupa maçlarında değil uzun yıllar giyecek bir ya da iki isim çıkabilir. Yine büyük isimler gelecek, yine pahalı transferler olacak ama tüm iddialı takımların altyapıdan desteğe ihtiyacı olacak. Bir de onlara Pereira gibi bakan teknik adamların olması da önemli. 8 ay
Sayısal anlamda söylemiyorum bunu ama Fenerbahçe dünkü maçı aslında bir kişi eksik oynadı. Çünkü ileri uçta bir golcüsü yoktu. Van Persie müthiş golcü ama sürekli sakatlanıyor. Dayanıklılık anlamında sıkıntı yaşıyor. Sadece bu ay içinde iki kez sakatlandı. Gerçek anlamda güvenebileceğin “sağlam” tek santrafor Fernandao. Pereira dün bir şey olur, sakatlanır diye Brezilyalı’yı kadroya dahi almadı. Elinde Sow ya da Kuyt tipinde oyuncun varsa o zaman üçüncü bir forvete ihtiyaç duymayabilirsin. Ama şu an kadroda bu tip bir oyuncu yok. Geçen sezon Emenike, Webo, Kuyt ve Sow ile dört golcüsü olan takımın, bu sezon iki golcüsü var.
Burada bir hesap hatası söz konusu. Gruptan çıkmayı garantilemiş sarı lacivertliler. Bu sebeple dünkü maçta sıkıntı yaratmadı bu durum. Ama yarın? Kritik bir lig maçı ya da Avrupa Ligi’nde tur mücadelesi belki de final maçı… Üç kulvarda iki forvetle mücadele etmek çok zor. Üstelik ilk forvetin hâlâ fizik anlamda kendini bulamamışsa.
Diğer konu Ozan Tufan. Tam 24 maç oldu. Ama hâlâ bir fark ortaya koyamadı. Hep aynı. Ne geriye gidiyor ne de ileriye. Ortalama bir tempo ile oynuyor. Tüm maçlarını seyrettim. Sadece deplasmandaki Giresunspor maçı biraz umut verdi.
Van Persie attığı iki golün yanısıra dünkü oyunu ve ciddiyeti ile profesyonellik dersi verdi. Maç seçmedi. Oyun içinde bencillik yapmadı. Pasları ve oyun görüşü ile de takıma önemli fırsatlar sundu. İkinci yarı takıma daha çok katkı yapacak gibi duruyor. İlk yarıdaki geçiş ve alışma süreci tamamlamışa benziyor. Tam kapasite ile takıma dahil olması şampiyonluk yarışında Fenerbahçe’yi en önemli favori yapar.
Eskişehir maçında Alves ve Ba’nın yokluğunda Kadlec kritik öneme sahip. Bu yüzden dünkü maçta oynaması önemliydi. Ozan’ın biraz daha rahatladığını gördüm. Daha cesur oynadı. Hatalar yapsa da o eski tedirginlik yoktu üzerinde. Belki de tribünlerin boş olması bunda etkendi. Son 25 dakikada Pereira çift forveti de deneme şansı buldu. En önemlisi de sarı lacivertlilerin kazanma alışkanlığını sürdürmesi oldu. Maçı ilk yarıda kazanmasına rağmen durmadı, farkı daha da açmaya çalıştı.
Oyundan keyif alarak oynadı sarı lacivertliler. Ama bunların dışında iki önemli detay daha vardı. Ramazan ve Uygar. Ramazan daha iyi ve etkiliydi. Attığı golün yanısıra oyunuyla da rakibi zorladı. Uygar ise daha basit oynamalı ve sahadaki takım arkadaşlarını biraz daha izlemeli. Özellikle kendisine yapılan