Türkiye’nin Kuzey Suriye’de başlattığı askeri harekâttan yaklaşık bir ay sonra, sınır boyunca fiilen bir güvenli bölge oluşuyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan BM Genel Kurulu’ndaki konuşmasında “Fırat Kalkanı” harekâtının amacının bir güvenlik bölgesinin oluşmasını sağlamak olduğunu hatırlatarak şimdi bunun gerçekleştiğini belirtti ve böylece fiili durumu uluslararası platformda tescil etti.
Türkiye’nin Kuzey Suriye’de bir güvenli bölge kurmak amacının birkaç boyutu var. Birincisi, sınıra yakın bölgelere yerleşen ve Türkiye için güvenlik tehdidi oluşturan IŞİD’i buralardan söküp atmak, bu güçleri mümkün olduğu kadar Türkiye sınırından uzaklaştırmaktır. İkinci önemli amaç, PYD/YPG güçlerinin Kuzey Suriye’ye hakim olmalarını ve Fırat’ın batısına doğru yayılmalarını önlemektir. Üçüncü amaç ise bu bölgeye savaştan kaçan Suriyeli mültecilerin güvenli bir şekilde yerleşmelerini sağlamak, böylece savaştan sonra onların kendi topraklarında kalmalarına yardımcı olmaktır.
Bu arada “ Fırat Kalkanı” harekâtında güdülen siyasi amaç, Türkiye’nin Suriye krizinin çözümünde söz sahibi etkin bir aktör olmasını, “arazide” olduğu gibi “masada” da varlığını göstermesini sağlamaktır.
Ne zamana kadar?
Kısa zamanda ulaşılan bu amacın, bütün bu boyutlarıyla sürdürebilir hale getirilmesi için, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) daha uzunca bir süre Kuzey Suriye’de kalması ve oluşturulacak güvenli bölgenin gerçekten güvenli olması için uçuş yasağı düzenini getirmesi gerekmektedir.
TSK bu harekât, Özgür Suriye Ordusu’na (ÖSO) aktif destek vermekle yürütüyor. Şimdi IŞİD’den temizlenen bölgenin kontrolünün sürdürülmesi ve hâlâ tehdit oluşturduğu düşünülen El Bab ve benzeri yerlerin de ele geçirilmesi söz konusu.
Bunun ÖSO’nun tek başına başarabileceği bir iş olmadığı açık. Bu nedenle son günlerde TSK’nın daha geniş sorumluluklar yüklenmesi, hatta bazı piyade birliklerimizin oralara sevk edilmesi olasılığı tartışılıyor...
Anlaşacaklar mı?
Bu arada fiilen oluşan güvenli bölgenin esas amaçlarına hizmet edecek şekle sokulması gerekiyor.
Bunun ilk şartlarında biri de bölgenin uçuşa yasak hale getirilmesi için uluslararası bir anlaşmaya varılmasıdır.
Şimdiye kadar ABD ve Rusya bu konuyu gündeme getirmekten çekiniyor, Ankara’ya beklediği desteği vermiyordu.
Şimdi konjonktürde bir değişiklik görülüyor. En azından ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin Güvenlik Konseyi’ndeki konuşmasında Esad güçlerine bağlı uçakların belirli bölgelere girmemesi yönündeki çağrısı Washington’un tutumunun Ankara’nın pozisyona yaklaştığı şeklinde değerlendiriliyor.
Şimdi mesele Esad’ın ve onun arkasındaki Rusya’nın bunu kabul edip etmeyeceğidir.
Ateşkesin çöktüğü ve hava-kara saldırılarının kızıştığı bugünkü ortamda böyle bir konsensüs beklemek zor…
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek?
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024