Yıllar boyunca söylenebilecek ne varsa söylendi. Kâh dinlediler, kâh dinlemediler...
Ama davranışları hiç bu kadar sorumsuzca, hatta düşmanca olmadı...
ABD Temsilciler Meclisi’nin 1915 olaylarını Ermeni soykırımı olarak tanımlayan ve Türkiye’yi suçlu sandalyesine oturtan bir karar tasarısını bu hafta ezici bir çoğunlukla onaylaması, hangi açıdan bakılırsa bakılsın, çok ters ve kötü niyetli bir hareket olarak görünüyor.
Birincisi, zaman açısından: Ermeni soykırımıyla ilgili bu tür çıkışlar genelde 1915 olaylarının yıl dönümü olarak anılan 24 Nisan tarihine yakın günlerde yapılır. Oysa şimdi, bayram değil, seyran değil, konu birdenbire ABD Meclisi’ne taşındı. Üstelik bu karar tasarısı, bizim Cumhuriyet Bayramı’nda yani 29 Ekim’de görüşülerek kabul edildi. Üstelik bu çıkış Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 13 Kasım’da Başkan Trump ile görüşmek üzere Washington’a yapacağı resmi ziyarete günler kala yapıldı...
İkincisi, mekân açısından: Nerdeyse yarım yüzyıla yakın bir zamandır, hep söylenen şey, şu soykırım iddialarının görüşüleceği yerin ABD Kongresi veya herhangi bir ülkenin parlamentosu olmadığıdır. Buna karar verecek olan merci, politikacılar değil, tarihçilerdir, bilim adamlarıdır. Dolayısıyla, Temsilciler Meclisi’nin bu kararı, sembolik anlamı dışında, fazla bir değer taşımaz.
Üçüncüsü, yarar açısından: Evet, bu karar belirli çevreleri memnun eder, ama aslında ne Türkiye-ABD, ne de Ankara ile Erivan ve Ermeni diasporası ile ilişkilere bir yarar sağlar, aksine bu ilişkilerde daha çok husumet ve gerginlik yaratır...
Neden şimdi?
Soykırım tasarısının durup dururken şimdi Temsilciler Meclisi’ne getirilmesinin nedenini anlamak için, bunun Türkiye’ye karşı, Suriye’deki askeri harekât nedeniyle ağır yaptırımlar uygulanmasını öngören diğer bir karar tasarısıyla aynı gün ele alındığını ve onaylandığını hatırlamak yeter. Belli ki bu tasarıyı hazırlayanlar ve onaylayanlar, Türkiye’ye bir nevi ceza kesmek, hatta intikam almak düşüncesiyle hareket etmişlerdir.
Kuşkusuz bu çıkışın dikkat çekici tarafı, iki tasarının da gerek Demokrat, gerekse Cumhuriyetçi temsilcilerin ezici çoğunluğuyla kabul edilmiş olmasıdır. (Ermeni soykırımında 11’e karşı 405, yaptırım tasarısında 16’ya karşı 403 oyla... İlginç bir nokta da meclisteki Türk-ABD Dostluk Grubu’na mensup 106 üyeden 102’sinin soykırım tasarısını destekleyenlerin arasından yer almasıdır)...
Bütün bu veriler, hoşunuza gitmese de, şu gerçeği ortaya koyuyor. ABD’de, birçok çevrelerde ve kurumlarda olduğu gibi, Kongre’de de şimdiye kadar pek görülmeyen ölçüde Türkiye aleyhinde bir hava esiyor. Geçmiş yıllarda benzer girişimler yapıldığında, ya bizzat Başkan ve yönetimi, ya önde gelen, etkin lobiler ve de düşünce kuruluşları harekete geçer ve Kongre’den Türkiye’ye karşı bir karar çıkmasını önlerdi. Ne yazık ki son olayda, bunun artık pek söz konusu olmadığı, hatta etkin lobilerin ve medyanın bu çıkışları desteklediği görüldü.
Nasıl düzelir?
Türkiye böyle bir tabloyla karşı karşıya bulunmasının infiali içindedir. Ankara haklı tepkisini sert şekilde göstermektedir.
Ancak mesele sadece Kongre yoluyla soykırım suçlamasının yapılmasından ibaret değildir. Asıl mesele, ABD’de Türkiye’ye karşı dostluğa sığmayan ve sonuçta ilişkileri de geren olumsuz bir havanın esmesidir. Esas bunun nedenlerini iyi teşhis etmeli ve ona göre öfkeyle değil, sağduyuyla gerekli adımlar atılmalıdır.