Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, ayrıca Yunan Başbakanı Miçotakis ile Kıbrıs Rum Lideri Anastasiadis’in son açıklamalarından sonra, Mart ayı için planlanan Kıbrıs toplantısının gerçekleşip gerçekleşmeyeceği büyük bir soru işareti...
BM Genel Sekreteri Guterres’in önerdiği bu “beşli gayri resmi toplantı” yapılabilecekse dahi, Türkiye, KKTC, İngiltere, Yunanistan ve Güney Kıbrıs temsilcilerinin, neleri konuşup konuşmayacakları belli değil.
Diğer bir deyişle, taraflar arasında, daha masaya oturmadan, gündem ve usul ile ilgili o kadar büyük bir anlaşmazlık ortaya çıktı ki, bu gayri resmi beşli toplantının gerçekleşebileceği dahi şüpheli...
Bu şartlar altında BM Genel Sekreterinin her şeyden önce iki tarafın da kabul edeceği bir gündem üzerinde uzlaştırıcı bir formül bulması gerek.
Bu da imkânsız denecek kadar zor bir misyon olarak gözüküyor. Zira iki tarafın, esas müzakere sürecinde, nelerin konuşulup konuşulmayacağı konusundaki görüşleri taban tabana zıt...
Her kafadan bir ses...
Aslında BM Genel Sekreteri, Kıbrıs
Son günlerde Türkiye’de sıkça tartışılan dış politika konularından biri de, Çin’in Sincan özerk bölgesinde yaşayan Uygur Türklerinin durumuyla ilgilidir.
Halk arasında Doğu Türkistan diye de bilinen Sincan’daki Uygurların Çin yönetimi tarafından tabi tutuldukları politika ve bu arada bu bölgedeki milliyetçi, İslamcı kesimin hedef olduğu ağır baskılar Türkiye’de de hassasiyetle izlenmektedir.
Aslında bu mesele son zamanlarda özellikle ABD’nin Batı’da yankı bulan birtakım çıkışlarıyla uluslararası platforma taşınmıştır. Washington’un bu meseleye bu kadar ilgi göstermesi rakip olarak gördüğü Çin’e karşı politikasının son bir hamlesi olarak gözüküyor.
Ancak Türkiye’de, kamuoyundaki hassasiyet, Uygur Türkleriyle ortak tarihi, etnik, dinsel, kültürel nedenlere dayanıyor. Dolayısıyla, Sincan’da olup bitenlerin, oradaki soydaşların yaşadığı sıkıntıların Türkiye’de endişeyle izlenmesi doğaldır.
Nitekim, son günlerde Türkiye’de kamuoyundan ve özellikle
Benzer bir başlık altında bu köşede 15 Ocak’ta yayımlanan yazımda, Türkiye’nin Ege’den Kafkasya’ya kadar iki komşu bölgeyle ilişkilerinde “yeni bir sayfa” açma arzusu üzerinde durmuştum.
Şimdi benzer bir niyet ve umut ABD’den AB’ye kadar iki önemli bölge için de söz konusu.
Bu da, Türk diplomasisinin yeni yılla beraber ortaya koyduğu, “dış ilişkilerimizde yeni bir sayfa” hedefinin bir unsurunu oluşturuyor.
Buna son günlerde Mısır’dan Birleşik Arap Emirlikleri’ne kadar, Orta Doğu ülkeleriyle sürdürüldüğü bildirilen “arka kapı diplomasisi” ile ilişkilerde “yeni bir sayfa açma” hedefini de eklemek gerek.
Bu yeni atılım beklenen sonuçları verirse, Ankara’nın dış ilişkilerinde son zamanlarda görülen birçok sorun hal yoluna girmiş olacak.
***
Son günlerde ABD ve AB ile ilişkiler dış politikanın yeni gündeminin başında yer almıştır.
- ABD ile ilişkiler
ABD başkenti Washington hiç böyle bir görüntü sergilememişti.
Kentin merkezi silahlı 20 bin askerin kontrolünde. Beyaz Saray’dan Kongre’ye kadar bütün kamu binalarının etrafı demir bariyerlerle çevrili. Birçok cadde trafiğe kapalı, yayalar da denetime tabi.
“Washington Post”un deyişiyle, başkent bir “savaş alanı”nı andırıyor.
Yeni Başkan Joe Biden’ın yarın göreve başlaması münasebetiyle düzenlenecek tören öncesinde, başkentin bu hali yürekler acısı.
Bu kadar sıkı güvenlik tedbirlerine rağmen, ABD’deki iktidar değişikliğinin olaylı mı, olaysız mı geçeceğini Amerikalılar gibi bütün dünya merakla bekliyor.
Bu hale nasıl gelindiği ise malum: 6 Ocak’ta ABD’nin çeşitli bölgelerinden gelen birkaç bin militan, Başkanlık seçimlerinin sonucunu protesto etmek için Washington’da toplanıp Kongre binasını bastı. Güvenlikteki zaaf ve yetersizlik sonucu protestocuların bu beklenmedik eyleminin bir “kalkışma” girişimine dönüşmesi, ABD’yi derinden sarstı. Bu
Bu hafta, son zamanlarda çatışma ve gerginliklere sahne olan Türkiye’ye komşu iki bölgeyle ilgili bazı umut verici haberler geldi.
Bu bölgelerden biri, Azerbaycan ile Ermenistan askeri güçlerinin çatıştığı Dağlık Karabağ’ın yer aldığı “Kafkasya cephesi”dir. Azeri zaferinden ve ateşkesten sonra iki hısım ülkenin liderleri, Aliyev ile Paşinyan, Rusya Devlet Başkanı Putin’in ev sahipliği yaptığı bir zirvede, ilk kez yan yana masaya oturup bundan sonraki süreçle ilgili meseleleri görüştüler.
Diğer bölge ise, haftalardır tansiyonun tırmandığı, Türk ve Yunan güçlerinin çatışma noktasına geldiği “Ege cephesi”dir.
Bu krizi yatıştırmak için devreye giren AB ve NATO’nun başarısız kalan çabalarından sonra, nihayet Türk ve Yunan hükümetleri, anlaşmazlıklarını görüşmeye karar verdiler.
“İstikşafi” denilen bu müzakere süreci 25 Ocak’ta İstanbul’da başlayacak.
***
Moskova’daki üçlü zirvenin amacı, savaşan iki tarafın liderlerini bir araya getirmek, bu arada
ABD Kongresi’nin baskına uğradığı 6 Ocak’tan beri hep Amerika ile kalkıyor, Amerika ile yatıyoruz.
Dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi, bizde de bu dramatik olayın ışığında, ABD’deki gelişmeler, sabah akşam, bütün detaylarıyla konuşuluyor.
Bir kalkışma olarak algılanan bu beklenmedik hadiseye yol açan koşullar, Başkan Trump’ın kışkırtmalarının rolü, saldırganların kimliği ve amaçları, bu teşebbüsün ABD’nin imajına etkileri enine boyuna değerlendiriliyor.
Daha bitmedi: Konu aynı hararetle gündemde. Yeni Başkan Joe Biden’ın iş başına geçeceği 20 Ocak’a kadar daha çok şey bekleniyor. Özellikle Trump’ın siyasi akıbeti, azledilmesi olasılığı devam eden ilginin odak noktası.
Bazıları bu ilgiyi aşırı buluyor; “Bunlardan bize ne?” diye kızanlar dahi var.
İlk bakışta, dıştaki olayların yüzeysel şekilde izlendiği bir ortamda, ABD’deki seçimlere ve seçim sonrası gelişmelere bu kadar odaklanmış olmak şaşırtıcı gelebilir. Amerika olunca, iş başka oluyor sanki. Bunun nedeni de incelenmeye değer.
Kongre baskınının olağanüstü ilgi
6 Ocak 2021 ABD tarihine bir “kara gün” olarak geçecek.
O gün, ABD’nin demokrasi beşiği ünlü Kongre binası binlerce göstericinin saldırısına uğradı.
Demokrasi ve özgürlük sorunu yaşayan ülkelerde meclisin zaman zaman protestocular tarafından basıldığı görülmüştür. Washington’da Kongre’ye karşı böyle bir eylemin ilk kez gerçekleşmiş olması, saldırganların güvenlik hattını aşıp kapıları, camları kırarak toplantı salonunu işgal etmesi, gerçekten ABD için çok trajik bir olay.
Olayın en anlamlı yanı ise, bunun ülkenin çok köklü bir değişikliğe sahne olması, diğer bir deyişle, artık “başka bir ABD” realitesinin ortaya çıkmasıdır.
Aslında bir süreden beri Amerika Birleşik Devletleri’nin eskisinden farklı bir yola girmekte olduğu görülüyordu. Özellikle Donald Trump’ın başkanlığında ülkede ve Washington’un politikalarında çok şey değişmiştir. Geçen yılın sonlarında “seçim sathı mailine” giren ABD’de Trump’ın davranışı bu
Türkiye yeni yıla ilişkilerde geniş kapsamlı bir açılım hazırlığı içinde girdi.
Ankara son zamanlarda yaptığı değerlendirmelerde, aralarında müttefiklerinin de bulunduğu birçok ülkeyle münasebetlerinin kötüye gittiği ve ortaya çıkan sorunların ciddi gerginliklere yol açtığı noktasından hareket ederek, ilişkilerin düzeltilmesi için, artık yeni bir girişime ihtiyaç olduğuna karar vermiştir.
Bu konuyla ilgili eylem planı, yeni yılın ilk günlerinden itibaren hayata geçirilecek. Türk diplomasisi, bir yandan Batılı müttefikleri nezdinde atağa kalkarken, diğer yandan yakın bölgesinden de birtakım açılımlarda bulunmayı planlıyor.
Ankara’nın bu dış politika hamlesinin önümüzdeki günlerde ve haftalarda nasıl gelişeceğini şimdiden kestirmek zor, ancak böyle yeni bir çabaya başvurulması dahi önem taşıyor.
Batı cephesinde
Yeni açılımın ilk adresi, ABD’yi ve AB’yi kapsayan “Batı cephesi”dir.
Ankara, 20 Ocak’ta iş başına gelecek olan Biden yönetimiyle yapıcı bir müzakere sürecine