Şirket batık, borcunu ödeyemiyor. Ama ortaklarının malı mülkü haydi haydi borçlarını ödemeye yeter... O zaman şirketin tüzel kişilik perdesini kaldırma yoluna gidilir. Alacaklar böylece ortaklardan tahsil edilir
Türkiye’de ticaret en fazla limited şirket ve anonim şirket kurularak yapılıyor. Bunun en önemli nedeni, kişilerin mal varlıklarının tümünü riske atarak ticaret yapmak istememeleri.
Eğer şahısla, bir sermaye şirketi kurmadan ticaret yapsalar, mal varlıklarının sadece ticarete ayırdıkları kısmını değil, tamamını riske atarlar.
Mesela bir kişi otel işletmeye karar verse, otelin borçlarından sadece otel ve oteldeki eşyalarla değil, bankadaki şahsi parası, yazlık evi, anne babadan miras kalan tarlası ve sair tüm sahip olduklarıyla sorumlu olur. Çünkü tacirler işlettikleri şahıs ticari işletmelerin borçlarından, tüm özel mal varlıklarıyla da sınırsız bir şekilde sorumlu olurlar.
Ticaret yapan okuyucularım bilir. Bir anonim veya limited şirkete mal veya hizmet satar, vade yapar, çek veya senet alırlar. Vadesinde kötü bir sürprizle karşılaşırlar; şu veya bu nedenle borçlu şirket borcunu ödeyememektedir. Bir şirket borcunu ödeyemiyorsa ne yapalım? Hukuk bize hiç mi çare sunmuyor?
Elbette hukuk bazı çözüm yolları sunuyor. Şirketten alacağımızı alamazsak, bu yollardan birini deneyebiliriz.
Örneğin, tüzel kişilik perdesinin aralanması. Bakıyorsunuz, şirket batık, borcunu ödeyemiyor ama ortaklarının malı mülkü haydi haydi borçlarını ödemeye yeter. O zaman, şirketin borcunu ödeyemeyen tüzel kişiliği bir perde, bir örtü gibi kabul edilir. Bu tüzel kişilik örtüsü veya perdesi kaldırılarak, perdenin arkasına saklanmış ortaklar varsa, onlardan şirketten alınamayan alacakların tahsil edilmesi yoluna gidilebilir.
Tüzel kişilik perdesinin aralanması, kolay bir yol değildir. Ama hukuk, şirket alacaklılarını, kötü niyetli ortaklara karşı koruma amacıyla kabul etmiştir. Yargıtay birçok kararında, şirketlerin borçlarını ödeyemediği durumlarda, şirketin tüzel kişilik perdesini aralayarak, şirketin kötü niyetli hakim ortaklarına şirketin borcunu ödettirmiştir. Kimsenin hukuk sisteminin verdiği avantajları kötüye kullanarak hukuku kötülüğe karşı çaresiz bırakma hakkı yoktur.
Perde nasıl aralanır?
Eğer şirketin hakim ortağı, kendisini şirketin tüzel kişisiyle özdeşleştirmiş ise... Yani, şirketle iş yapanlar, şirketle değil de şirketin yönetici ortağıyla iş yaptıkları algısına kapılmışsa... Daha doğrusu, müşteriler, hukuken şirketle iş yapmalarına rağmen, öyle yanıltıcı ve aldatıcı davranışlar vardır ki müşteri şirketle değil de doğrudan şirketin ortağıyla iş yaptığını zanneder. Bir başka durum, şirketin hakim ortağının şahsi mal varlığı ile şirketin mal varlığı arasındaki sınırı kaldırmış olması, şirketin mal varlığı ile şahsi mal varlığını birbirine karıştırmasıdır.
Örneğin, şirketin banka hesabı ile şahsi banka hesabı aynı ise... Şirketin sattığı malların parası, ortağın şahsi hesabına havale ediliyorsa. Bu olaylarda şirketin hakim ortakları, şirketin mal varlığını böyle usulsüz yollarla kendi şahsi mal varlıklarına aktarmaktadırlar. Kimin zararına? Elbette iyi niyetli mal satan alacaklılar zararına.
Üçüncü durum ise, şirketin sermaye yetersizliği halidir. Ama bu basitçe her sermaye yetersizliği halinde ortakların sorumluluğunu gerektiren bir şey değildir. Uygulaması oldukça zor ve hassastır, hiç kolay değildir. Örneğin, şirketin sermaye yetersizliği içinde olduğunu, borcunu ödeyecek durumu olmadığını bilmesine rağmen, müşterilerden şirket adına mal alıp, parasını ödeyemeyen yönetici ortakların sorumluluğudur.
Böyle durumlarda, anonim veya limitet şirketin borçlarından, bu şirketlerin tüzel kişiliklerinin arkasına kötü niyetli olarak saklananlar, şirketin borçlarından dolayı alacaklılara karşı sorumlu olurlar.
Hukukumuz o kadar da çaresiz değil. Yeter ki haklarımızı bilelim.
Şirketin borcunu ortakların ödemesi
Şirketin borcunu ortakların ödeyeceği bir başka durum daha vardır. Aslında burada şirketin borcunu ortaklar ödemiyor, şirket ödeyecekleri sermayeyi şirkete değil, şirketin alacaklılarına ödüyor. Efektif olarak nihayetinde, şirketin alacaklıları alacaklarını ortaklardan tahsil etmiş oluyor.
Bunun şartı da, limited şirket ortaklarının, anonim şirket ortaklarının şirkete koyacakları sermayeyi henüz ödememiş olmalarıdır. Yani ortakların henüz yerine getirmedikleri şirkete sermaye koyma borçları olmalıdır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da böyle düşünmektedir. Mesela, limited şirketlerde, şirket ortağının şirket tüzel kişiliğine sermaye koyma borcu olması, şirket tüzel kişiliğinin, şirket ortağında mal, hak ve alacağının bulunması halinde, bu alacak kalemleri, şirketin şahsi alacaklıları tarafından İcra ve İflâs Kanunu 89. maddesi uyarınca haczedilebilir.
Ortak, şirket tüzel kişiliğine göre üçüncü kişidir ve ortaklığın, ortaklardan alacağının bulunması halinde, şirket alacaklıları, şirket ortağına bu alacaklar için üçüncü kişi sıfatıyla haciz ihbarnamesi gönderebilir. Yani, eğer ortaklar cari hesabında şirket ortağının şirkete bir borcu varsa, şirketten alacağı olanlar, şirketin kendi ortağından olan alacağını dahi haczettirebilirler. O halde iyice araştırmak gerekir: Şirketin ortaklarının şirkete sermaye koyma borçları var mı? Devamla, ortakların şirkete ortaklar cari hesabında kayıtlı bir borçları var mı?
Cevap evetse, alacaklarımızı şirketin ortağından tahsil için ortağa hemen haciz ihbarnamesi göndermek mümkündür.
Kadir’in durumu ne olacak?
Konya’da Kadir Şeker isimli gencin akşamüzeri bir parktan geçerken, duyduğu bir tartışmaya müdahale etmesi sonucu bir kişinin ölümüyle sonuçlanan olayı artık herkes biliyor.
Kadir, dışarıdan bakıldığında, yüksek sesli bir tartışmanın olduğunu ve tartışmanın taraflarından birisinin kadın olduğunu görünce, muhtemelen kadını koruma amaçlı araya girmek istiyor.
Son zamanlarda artan kadın cinayetleri, kadınlara karşı kötü muameleyle yaşıyoruz. Elbette her gün kadına şiddeti konu alan haberlerle yaşamak, bu tür olumsuz haberlere maruz kalmak, herkesin, kadınları şiddete karşı koruma içgüdüsünü güçlendirir.
Mahkemenin işi çok zor
Bu olayın görüleceği mahkemenin işi gerçekten çok zor.
Çünkü verecekleri karar, toplumuzdaki temel bir yaklaşımı etkileyecek; dışarıdan bakıldığında, bir kadın ve erkeğin tartışmasında araya girmeli mi, müdahale etmeli mi? Müdahale edilince, bunun sınırı nerede bitmeli.
Eğer mahkeme Kadir hakkında beraat kararı verirse, artık herkes kendisinde kadınlar ve erkekler arasındaki tartışmaya müdahil olma ve gerektiğinde “meşru savunma” kapsamında hareket etme hakkı olduğunu düşünecek ve sonuç aynı veya yaralamayla bitebilecek bu tür müdahaleler artacak.
Eğer mahkeme Kadir’i taksirle adam öldürmekten suçlu bulursa, bu seferde vatandaşlar hiçbir şekilde müdahil olmamayı tercih edecekler.
Mahkemenin vereceği karar çok hassas, sosyolojik sonuçları çok önemli olacak. Her davayı sırf hukuk açısından çözmemeli, bazen sosyologlara, toplum psikolojisi uzmanlara da danışmalı.