İstanbul Finans Merkezi Kanunu yürürlüğe girdi. İFM, Türkiye’nin ekonomik büyüklüğü içinde finansal hizmetlerin payını yüzde 4 civarından gelişmiş ülkelerdeki gibi yüzde 8 ila 10 bandına çekmeyi hedefliyor. Peki bunun için hangi adımlar atılmalı, gelin inceleyelim...
İstanbul Finans Merkezi (İFM) Kanunu 28 Haziran 2022 günkü Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Kanunun gerekçesinde, Türkiye’nin toplam ekonomik büyüklüğü içinde yüzde 4 civarında olan finansal hizmetlerin payının gelişmiş ülkelerdeki gibi yüzde 8 ila 10 bandına ulaşmasının amaçlandığı belirtilmekte.
Kanunda indirim, istisna ve diğer vergi avantajlarından faydalanma imkânı; katılımcı belgesi alarak ofis alanında yer alma ve finansal hizmet ihracatı gerçekleştirme şartlarına bağlanmışken, nitelikli insan kaynağı çekmeye yönelik düzenlemelerden istifade etme imkânı açısından hizmet ihracatı gerçekleştirme şartı aranmamıştır.
Katılımcıların istihdam edecekleri yabancı uyruklu personel ile bakmakla yükümlü oldukları kişilere ilişkin izin ve onay gibi başvuruların yapılabilmesi ve bu başvuru süreçlerinin hızlandırılması amacıyla kamu kurum ve kuruluşlarının ilgili birimlerinin görev alacağı tek durak büro kurulacak. Böylelikle bunların ikamet ve çalışma izni almaları tek durak büroya yapılarak gerçekleşecek.
Kripto para borsaları
Kanun katılımcı olarak, gerçek ve tüzel kişileri, bunların şubeleri ile temsilciliklerini, adi ortaklıkları, irtibat bürolarını, bölgesel yönetim merkezlerini ve ulusal varlık fonlarını tanımlamaktadır.
Ancak bazı yabancı ülkelerde bizim hukuk sistemimizde düzenlenmemiş farklı tüzel kişi ve tüzel kişi benzeri yapılar da mevcuttur.
Katılımcı tanımının, katılımcının kendi ülkesinde özel hukuk süjesi olarak kabul edilmesine yönelik ifade kullanılması gerekirdi. Aksi takdirde, Türk mevzuatına göre “kişi” olarak kabul edilmediğinden, ama kendi ülkesinde “kişi” olarak kabul edilen bir “şirket”, “dernek”, “vakıf” vb yapının İFM’de katılımcı belgesi alması ve faaliyette bulunması mümkün olmayacaktır.
Kanunda düzenlenmesi eksik kalan ve kanunlar çatışmasının kaçınılmaz olduğu, Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 sayılı Karara İlişkin 2008-32/34 No’lu Tebliğ’de yapılan ve 19.04.2022 tarihinde yürürlüğe giren Türkiye’de yerleşik kişilerin dövizle işlem yapma yasağına ilişkin düzenlemedir. Konuyla ilgili uygulama sorunu çıkmadan düzenlenmesi ve İFM’de katılımcı belgesi olanların dövizle işlem yapma yasağından muaf tutulması gerekir.
İFM Kanunu’ndaki bir başka eksiklik, kripto paralarla ilgili bir düzenleme, daha doğrusu kripto para borsası işlemlerinin de diğer finansal faaliyetler arasında sayılmamasıdır.
Bir hüküm eklenebilir
Oysa kanaatimce İFM’in ilk etapta geleceğinin parlaması, dünyada ilk defa kripto para borsaları için bir merkez oluşturmasıyla güçlenecektir.
Bunun için kanuna eklenecek bir hükümle, kripto para borsaları veya platformlarının da İFM’de faaliyet göstermelerine olanak sağlanması ve hizmet ihracatı kapsamına alınmaları iyi olacaktır. Kripto para borsalarının da dahil edilmesi, İFM’yi bütün dünyada özellikle bu yönüyle öne çıkaracaktır, tercih sebebi yapacaktır.
Geçen hafta dünyanın en önemli finans merkezlerinden Londra’da incelemelerde bulundum.
Sürprizler olmamalı, tıkır tıkır işlemeli
Bilindiği gibi, Brexit sonrası Londra’nın uluslararası finans merkezlerinden biri olma özelliği bakımından büyük kayıplar vermesi bekleniyordu. Frankfurt’un, Paris’in, Milano’nun Londra’nın yerini alacağı düşünülüyordu. Ama Londra’yı terk eden finansçılar, Amsterdam’ı tercih etti. Amsterdam renkli yaşamı, bir özgürlükler kenti olması yönüyle diğer aday şehirleri geride bıraktı.
Finans sektörü çok stresli bir iş alanı olup, çalışanların iş sonrası kendilerini rahatlatacak bir yaşam ve kültür ortamına sahip olmaları önemlidir. Amsterdam’daki renkli hayatın Londra’dakinden aşağı kalır bir yanı yoktur. Bu anlamda İstanbul’un da İFM’nin yabancı uyruklu çalışanlarına renkli bir hayat sunacağı açıktır. Artık, “LGBT Onur Yürüyüşü” adlı etkinliklere de başka gözle bakılacağını düşünüyorum.
Özgürlük ve serbestlik
Uluslararası finans aktörleri, özgürlük ve serbestlik isterler. Kuralları belli ve sık sık sürpriz değişikliklerin olmadığı, deyim yerimdeyse, “tıkır tıkır” işleyen sistemin hakim olduğu bir ortam isterler. Rusya - Ukrayna savaşı sonrası Rus vatandaşlarına ve şirketlerine uygulanan yaptırımlar sonucu, mülkiyet hakkının ihlali olmasına rağmen malvarlıklarına el konulmaktadır. Kanaatimce bu yaptırımlar Batı ülke finans merkezlerine güveni sarsıcı niteliktedir. Üstelik Rus vatandaşlarının malvarlığına el konulurken, kamulaştırma dahi yapılmamakta, hiçbir karşılık ödenmemektedir. Bunun sınırı nerededir? Yarın bir başka bahane ile başka ülke vatandaşlarının da malvarlıklarına el konulmayacağının güvencesi var mıdır?
Türkiye’nin Rusya ve Belarus vatandaşlarına yaptırım uygulamaması, İFM’yi özellikle bu iki ülke ve bu iki ülkenin dost ülke olarak sınıflandırdığı ülke finans kuruluşları için cazibe merkezi haline getirebilir. İFM’nin şimdi özellikle Rusya ve Belarus’ta bu yönde tanıtım çalışmaları yapması gerekir. İFM katılımcılarının yaptırımları hangi hukuki formüllerle aşabileceği üzerinde çalışılmalıdır.
Latte’nin halleri...
Latte, “2 numara” Toy Poodle cinsi iki aylık erkek bir köpek. Dört gün önce sahiplendim. Bundan sonra Latte köşemi benimle paylaşacak ve kendi kaleminden izlenimlerini yazacak. Zaman zaman burada yer alıp, hayvan sevgisi ve hayvan haklarının öznesi olacak. Sizler de sahip olduğunuz ya da bakımını üstlendiğiniz sokak hayvanlarıyla ilgili haber ve resimleri benimle paylaşabilirsiniz.
Telefonla görüştüğüm Uzm. Klinik Psikolog Ayşe Aktaş Eroğlu, insanların kendi aralarında kurdukları sevgi ve güven bağlarının yarattığı psikolojik etkilerle, diğer canlılarla kurdukları bağların sonuçlarının hemen hemen aynı olduğunu, hayvanlarla kurulan sevgi bağlarının, öncelikle, insanları yalnızlıktan kurtardığını ve temel duygusal gelişimlerine destek bulduklarını söyledi.
Hiç şüphesiz ki hayvan sevgisi yaşamak için mutlaka bir hayvan sahibi olmak gerekmiyor. Sokaklardaki yüzlerce sahipsiz hayvanla ilgilenerek de hayvan sevgisi tadılmış olur.
Karşılıksız çekle ilgili tespitler
8 Haziran 2022 tarihli karşılıksız çekle ilgili yazım üzerine Ankara Ticaret Odası Başkanı Gürsel Baran ile bir görüşme yaptık.
Baran, üyeleri arasında hem çek alacaklıları, hem de çek borçluları olduğunu, çek ile ödeme sisteminin Türk ekonomisi ve ticari hayatında yerleşmiş olduğunu, çekin ödemeler sistemi dışında bırakılması halinde ticari hayatın büyük sekteye uğrayacağını, yazımda sadece çek borçlularını göz önüne alan bir sonuç çıktığını söyledi.
Oysa ben yazılarımda karşılıksız çekin asıl mağdurunun alacağını alamayan alacaklı olduğunu, ancak hapis cezası verince bu sefer asıl mağdurun özgürlüğü giden borçlu olduğunu belirtmekteyim.
Anayasa ve insan haklarına aykırı bir cezalandırma üzerine kurulmuş bir ödemeler sistemi ve ticari hayat her zaman mağduriyetler yaratır.
Kanaatimce karşılıksız çekte en önemli sorun, dolandırıcılık amacıyla kullanılmasıdır.
Mademki çek ile ödeme artık ticari hayatın vazgeçilmez bir parçası olmuş, o zaman çek alacaklısını koruyucu, ödeme ahlakı zayıf borçlulara karşı hızlı ve etkileyici hukuki önlemlerle çözüm getirilebilir.
Bunun için Sayın Baransel ile mutabık kaldığımız ortak çözüm; bir çekin karşılıksız kalması ile borçlunun çek borcunu ödemeye yetecek kadar malvarlığını derhal ve hemen ihtiyati haciz konulması, geçmiş üç yıla ait üçüncü dereceye kadar yakınlara ve akrabalara yapılan mal devri işlemlerinin iptal edilmesi ve bunların da 1 ay gibi kısa bir sürede sonuçlanması gibi önlemler, çek dolandırıcıları için caydırıcı olacaktır.