İstanbul’un 97 santim uzunluğundaki oy pusulası, seçim günü çok dert oldu.
Bir sürü insan pusulayı zarfa yerleştirmekte sonra da sandığa atmakta zorlandı.
Bu garip durumun sebebi, seçime bağımsız olarak giren büyükşehir belediye başkan adayı sayısının çok yüksek olmasıydı.
Sonuçlara baktım, bağımsız adayların, 14 tanesi 200’den, 5 tanesi 300’den, 9 tanesi 2 binden az oy almış.
Beş bin oya ulaşan bağımsız aday olmamış.
Seçilme hakkı elbette seçme hakkı kadar kutsal bir hak ama buna bir düzenleme yapılabilir.
Mesela bağımsız olarak büyükşehir belediye başkan adayı olacaklardan seçim çevresindeki seçmen sayısının binde 5’i kadar imza getirmeleri talep edilebilir.
Böyle bir önlem alınmadığı takdirde 2029’daki yerel seçimleri kitlemek isteyen birileri, İstanbul’da 150 kişiyi bağımsız aday yaptırsalar, 2 metrelik pusula nedeniyle oy verme işlemi çok uzar, kuyruklar uzayınca geri dönenler olur, seçimlere katılım oranı düşer, kalın zarf sandığa atılırken zarar g
Sandıktan çıkan sonuçlar hem iktidar hem de muhalefet açısından önemli mesajlar içeriyor.
- Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’de etkili olma, geri dönme ihtimali kalmadı. Dün gece paylaştığı mesaj pek emekli olma niyeti olmadığını gösteriyor ama CHP tabanı için Kemal Kılıçdaroğlu dönemi hatırlanmak istenmeyecek bir dönem olarak kalacak.
- Meral Akşener’in İYİ Parti Genel Başkanlığı’nı devam ettirmesi artık çok zor olacak. Dün gece başlayan istifa çağrıları bugünden itibaren artarak devam edecektir.
- Ekrem İmamoğlu, 2028’de muhalefetin cumhurbaşkanı adaylığı konusunda mesafe aldı bu doğru. Ancak Mansur Yavaş da Ankara’da aldığı sonuçla potaya girmiş durumda. Bugüne kadar İmamoğlu kadar belli etmemiş olması, Yavaş’ın gönlünden cumhurbaşkanı adaylığı geçmiyor diye okunmamalı. Bu konuda bir rekabet yaşanması sürpriz olmaz.
- Sandıktan çıkan sonuç, en çok Özgür Özel’i rahatlattı. Özel, aynı anda hem Kılıçdaroğlu hem de İmamoğlu’nun gölgesinden kurtuldu.
Türkiye, savunma sanayiini bilimle buluşturdu, ortaya 5 milyar dolarlık ihracat ve daha önemlisi, silah ithalatı için ödenmeyen on milyarlarca dolar para ülkede kaldı, Türkiye’ye silah ambargosu uygulayan, siyasi şartlar ileri süren ülkelerin ağız kokusundan kurtulduk.
Şimdi yapmamız gereken şey, tarım sektörüyle bilimi buluşturmak.
Seçim günü slogan olsun diye yazdığım bir cümle değil bu.
Bu sene çok konuştuğumuz zeytinden örneklerle açıklayayım iddiamı:
***
Türkiye’de 200 milyon kadar zeytin ağacımız var.
Bu yetmez daha fazla ağacımız olsun diye düşünsek ve bugün harekete geçsek en erken 5 yılda sonuç alabileceğiz.
Oysa bilim vasıtasıyla ağaç başı verime odaklansak ortaya bambaşka bir manzara çıkacak.
Fatih Erbakan, 2028’de, Erdoğan’ın aday olmayacağı bir seçimde Cumhurbaşkanı adayı olmayı planlamış olabilir.
Bu hesap neredeyse tüm muhalefet partilerinde yapılıyor zaten.
Fatih Erbakan’ın nihai hedefi bu olsa bile, bu hedefe hangi yolla ulaşmayı düşündüğü pek belli değil.
Ekrem İmamoğlu, Yeniden Refah Partisi’nin böldüğü oylarla tekrar seçilirse 2028’de Fatih Erbakan’ın rakiplerinden biri olacak.
Aksi senaryoda, yani Ekrem İmamoğlu’nun seçimi kaybetmesi halindeyse, CHP’de yeniden tartışmalı kurultaylar süreci başlayacak.
Eski ve yeni Genel Merkez ekipleri içerisinde İmamoğlu’nu sevmeyenler onu yok etmek için harekete geçecek.
Fatih Erbakan, beklenmeyeni yaptı ve en büyük rakiplerinden birisine can suyu veren bir siyaset anlayışını benimsemeyi seçti.
Siyasi partiler seçimlere girmek için kurulurlar, başkalarının İYİ Parti’ye yaptığı gibi “Kazanamayacağın bir seçime neden giriyorsun?” diye sormam.
Block 30’dan Block 70/72’ye kadar dünyadaki tüm F-16 modelleri aynı sayıda mühimmat taşır.
Tüm F-16’ların uçuş ömrü 8 bin saattir. Türkiye uzun yıllardır F-16’larının gövdelerini yeniliyor ve filosundaki uçakların uçuş ömrünü 12 bin saate çıkarıyor.
Uzun zaman ABD’nin onay vermesini beklediğimiz F-16’ları Block 70/72’ye çıkaracak modernizasyon kitleri bunların dışında.
Bir F-16’nın Block 70/72 seviyesine çıkması demek çok daha gelişmiş bir sistem olan AESA radarına sahip olması ve kokpitte pilotun hava ve yer hedeflerini takip edebileceği bir ekrana sahip olması demek.
Aselsan’ın ürettiği Milli AESA aslında Türkiye’nin uçaklarını kendi başına Block 70/72 seviyesine çıkarabileceği anlamına geliyor.
Bir F-16 kokpiti içerisindeki hemen her malzemeyi üretebilen Türkiye, bundan böyle uçaklarını kendi başına yükseltebilir.
*Alaca karanlık deyimi iki anlam içerir. Bu deyimin birinci anlamı yarı karanlığı, ikinci anlamı da net olmayan, gizem ve sırlarla dolu olayları kapsar. İster birinci ister ikinci anlamı seçelim fark etmez, dünyanın ve özellikle de bölgemizin alaca karanlık zamanlarına şahitlik ediyoruz birlikte. Böyle zamanlarda, haberler kolaylıkla manipülasyon aracına döner, yorumlar, adalet terazisinden uzaklaşır. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nden iki ödül haberi geldi bu hafta. Muhabirimiz Çiğdem Yılmaz, 25 Kasım-13 Aralık tarihleri arasındaki Seçil Erzan haberleri serisiyle Araştırma Ödülü’ne, yazarımız Belma Akçura da “Medya ve çoğulcu cehalet” başlıklı yazısıyla, Köşe Yazısı Ödülü’ne layık görüldüler. Milliyet markasına en çok yakışan iki başlıkta gelen bu ödüller, bizi işimizi daha iyi yapmak için kamçılıyor.
*Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in beklenen Ankara ziyaretinin 23 Nisan’da gerçekleşeceğini Türkiye’ye ilk duyuran yine Milliyet Gazetesi oldu. Programın
Alman Futbol Federasyonu, 2027’den itibaren Adidas ile yollarını ayıracaklarını ve sonraki yıllar için Nike ile anlaştıklarını duyurdu.
Bu anlaşmayla birlikte Alman Futbol Federasyonu, Nike’tan 7 yıl boyunca, yılda 100 milyon Euro para alacak.
Adidas’tan alınan yıllık 50 milyon Euro iki katına çıktı, ticari olarak başarılı bir anlaşma yapıldı ama ortalık karıştı.
Başbakan Yardımcısı’nın da aralarında bulunduğu çok sayıda siyasetçi, bir Alman markasıyla anlaşmanın bozulup, yerine bir ABD firmasıyla anlaşma yapılmasına tepki gösterdi.
Bu küçük bilgiyi, Alman Ordusu’nda görev yapan ve siyasetçilere suikast düzenleyip, suçu göçmenlere yıkmaya çalışan ırkçı askerlerle ya da Alman polis teşkilatı içerisindeki ırkçılık ve ayrımcılıkla ilgili açılan soruşturmayla birleştirelim.
Dünyada milliyetçilik yükseliyor ama Avrupa’da, özellikle de Almanya’da yükselen şey ırkçılık.
★★★
Milliyetçilik ve ırkçılık kavramları zaman zaman birbirine karıştırılır.
Her seçim öncesi yaşanan tartışma bugünlerde yine ısıtıldı.
Konu halkın oylarıyla seçilmiş belediye başkanlarının görevden alınıp, yerine kayyum atanması.
Kötü niyetin arkasına saklandığı “demokrasi” kelimesi meseleyi anlatmaya yetmiyor ama.
Önce Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde tartıştığımız Avrupa Yerel Yönetim Özerklik Şartı’ndan başlayayım: Bu Şart’ın 12. Maddesi taraf ülkelere hükümler arasında seçim yapma hakkı veriyor.
Şart’ı çekinceyle imzalayan tek ülke Türkiye değil. Avrupa Konseyi üyesi, aralarında tam demokrasi örneği olarak adını saydığımız ülkelerin de olduğu tam 31 ülke çeşitli hükümler için çekince koydu.
Türkiye’nin 1988’de imza koyduğu anlaşmayı Fransa çekincelerle birlikte 2007’de uygulamaya koydu.
Türkiye’nin daha demokratik bir ülke olması için mücadele etmekle, Türkiye’de olan biten her şeyi nefretle anmak arasındaki farkı karıştıranlar işin bu kısımlarını anlatmazlar size.