Galatasaray, bir maç mükemmel oynuyor, rakibe baskı ve pres yapıyor, taraftarı mutlu oluyor, ilerisi için ümit veriyor. Karagümrük karşısında dün ise o kadar kötü bir futbol oynadı ki, sahada tanıyamayacağımız kadar etkisiz bir Galatasaray vardı. Bunun sebebini anlamakta güçlük çekiyorum.
Hiç anlayamadığım bir konu ise, bu takımın iki tane santrforu var. Biri Mustafa, diğeri Diagne... İkisi de kulübede oturuyor. Herhalde takım yenik duruma düşmese, Mustafa da, Diagne de, Feghouli de, Morutan da oyuna girmeyecek. Mustafa gol kaçırabilir ama şu an hocanın elindeki en etkili santrfor Mısırlı futbolcu... Oyuna girdi, Karagümrük ceza sahasını karıştırmaya başladı. Gol attı, bir de Pesic’in yüzde yüz gol pozisyonunda yakaladığı fırsatı bozarak takımının gol yemesini önledi.
Tabii bizim Fatih Terim’e söyleyecek lafımız yok... Florya’nın patronu o... İstediğini oynatır, istediğini oynatmaz. Ne var ki kesin olan bir şey var: Mustafa’nın oynamadığı maçlarda sarı-kırmızılılar gol yollarında etkisiz kalıyor. Attığı gole bakın... Sonradan
Nef Stadyumu dün gece uzun bir aradan sonra gerçekten bayram yeri gibiydi. Taraftarın müthiş tezahüratı takımı da etkiledi. Bilhassa ilk yarı, sahanın her yerinde baskı kuran, pres yapan müthiş bir Galatasaray vardı.
Feghouli, tek gol bulmasına rağmen bu sayıyı artırabilirdi. Maç eksikliği, özellikle Cezayirli futbolcunun son vuruşlardaki isabet oranını çok düşürdü. Rahatlıkla üç gol daha atıp maçın kahramanı olabilirdi.
Yabancı takımlarla maç oynamak kolay değil... Bir kere fizik gücün en üst seviyede olmak mecburiyetinde. Beraberlik golü gelmeden önce bilhassa orta sahada Feghouli, Morutan, Van Aanholt’un yorulduklarını, tempolarının düştüğünü hepimiz gördük. Değişiklikler keşke gol yemeden önce yapılsaydı.
70. dakikadan sonra top bir Lokomotiv kalesinde bir Galatasaray kalesinde gitti geldi. Burada iki takım da gol atabilirdi. Son vuruşlarda sarı-kırmızılı futbolcuların biraz daha çabuk olmaları lazım. Rakip, kaleyi gördüğü anda topa vuruyor. Galatasaraylı futbolcular ise pozisyonu netleştirmek için
Gaziantep maçı belki de bu sezon Galatasaray’ın en önemli karşılaşmasıydı. Fenerbahçe ve Beşiktaş puan kaybederken, sen galip gelip dokuz puan birden kazanıyor, rakiplerinle puan farkını kapatıyorsun. Gerçekten müthiş bir galibiyet...
Terim bütün futbolcuları kullanmak istiyor. Bunda da haklı... İlk yarı etkili olamayan Barış Alper Yılmaz’ın yerine hepimizin unuttuğu Feghouli’yi ikinci yarının başında oyuna aldı. Cezayirli futbolcu da karşılaşmaya damgasını vurdu. Futbol aklı olarak şu an Cim-Bom’un kadrosu içinde ilk sırada gelen oyuncu Feghouli’dir.
Morutan harika bir gol attı. Elinle atsan, topu oradan gol yapamazsın. Bilhassa sol ayağı müthiş. Kendisi genç bir futbolcu. Maç oynadıkça bu yeteneklerini daha çok geliştirecek.
Şu an defansa bakıyorum. Marcao ve Nelsson’un anlaşmaları, hamleleri, tek kelimeyle harika. Hele Marcao dün gecenin kesinlikle yıldızıydı. Kalesini öyle bir savunuyor ki, bravo... Helal olsun demek lazım. Nelsson da daha yeni yeni alışıyor. Her hafta üzerine koyarak gidiyor. Muslera da toparlandı, yani savunmada bir sorun kalmadı.
Galatasaray iyi transferler yapıyor ama bu futbolcular maalesef belli bir zaman sonra çöp oluyor. Fakat sarı-kırmızılı kulüpten ayrılıp başka takımlara gittikleri zaman yine yıldızlaşıyorlar. Bunun sebebi ne bilemiyorum, çözemiyorum da...
Önceki akşam çöp yapıp gönderilen Falcao, attığı golle Barcelona gibi bir devi yıktı. Emre Akbaba... Sakatlıktan sonra bir türlü dikiş tutturamadı Galatasaray’da... Sezon başında Alanyaspor’a kiralandı. Şimdi bakıyorum bilhassa Fenerbahçe maçında onu dikkatle takip ettim, takımının en önemli yıldızı olmuş. Yunus Akgün’ü de izleyin Adana Demirspor’da neler yapıyor?
Dönüp tekrar Galatasaray’a baktığımızda Emre Kılınç’a çok üzülüyorum. Bu çocuk sol çizgide oynuyor. Sivas’ta iken Fenerbahçe maçında Kadıköy’de inanın tek başına takımını galibiyete götürmüştü. Trabzonspor-Galatasaray maçında ise sarı-kırmızılı forma ile iki gol attı. O günden beri sahada yok. Ayrıca asıl başarılı olduğu yerde bir tek karşılaşmaya
Galatasaray, geçen sezonun şampiyonu Beşiktaş ile deplasmanda oynuyor. Rakibin taraftar desteği var. Üstelik sarı-kırmızılılar Rusya’dan cuma sabahı altıda Türkiye’ye geldi. Buna rağmen ezeli rakibi karşısında kesinlikle yenilgiyi hak eden futbol oynamadı Galatasaray...
Cicaldau ile golü buldular. Kerem pası veriyor, o da güzel bir vuruşla takımını öne geçiriyor. Burada sorun yok. Sorun, yenilen gollerde... Morutan’ın takip etmesi gereken Umut topu sürüyor, harika bir orta yapıyor, Larin kafayı vuruyor, Muslera boşa çıkıyor. Morutan da hatalı, Muslera da... Böyle goller yersen, deplasmanda galip gelemezsin. Morutan iyi futbolcu ona sözüm yok. Ama o da eşleştiği Umut’a o ortayı yaptırmaması lazım...
İkinci gol de hatadan... Kornerden top geliyor. Larin direğin dibinde bomboş. Yedlin bir metre arkasında kalıyor. Top Larin’e gelince o da golünü atıyor. Yedlin’e sormazlar mı, “Arkadaş sen rakibinin gerisinde ne yapıyorsun?” diye.
Hadi bunları da geçtim. Maçın son 10 dakikası penaltı kazanıyorsun. Mustafa Muhammed topun başına geçiyor. O
Rakip kim olursa olsun deplasmanda galip gelmek müthiş bir şey. Hep söylüyorum, Galatasaray Türkiye’de ayrı futbol oynuyor, Avrupa arenasında ise daha farklı…
Fatih Terim, Beşiktaş ile oynanacak derbiyi de düşünerek Lokomotiv karşısına ‘Önce beraberlik, daha sonra atabilirsek bir gol atıp galip geliriz’ düşüncesiyle takımını sahaya sürdü, bunda da başarılı oldu.
Uzun süredir gol yollarında bu kadar az pozisyon üreten bir Galatasaray’ı ilk kez seyrediyorum. İki bek Van Aanholt ile Yedlin sahada kaldıkları müddetçe tek bir hücuma çıkmadılar. Bırakın hücuma çıkmayı, orta sahaya bile gelmediler.
Son 20 dakika ise, Fatih Terim’in maçı kazanmak için Kerem, Morutan ve Diagne’yi oyuna alışı bir anda karşılaşmanın gidişatını değiştirdi. Takım gol pozisyonuna girmeye, rakip kalede tehlikeler yaratmaya başladı. Kerem ilk vuruşunda topu kaleciye teslim etti. Ama ikinci vuruşunda filelere gönderdi.
Morutan bu takımın hakikaten çok önemli bir futbolcusu. Futbolu iyi biliyor, ayağına hakim, hele kanatta oynamayıp ortada
Kendi sahanda veya deplasmanda kötü futbol da oynasan, üç puanı alıyorsan söyleyecek fazla laf yok. Sahaya neden çıkılıyor? Kazanmak için... Galatasaray da, bilhassa ikinci yarı çok kötü futbol oynamasına rağmen galip gelerek puanları cebine koydu.
Peki bu futbol yakışıyor mu? Veya şöyle diyelim, bu soğukta taraftar çoluğunu çocuğunu evinde bırakıp maça geliyor. Kayıtsız şartsız hepsinin armanın peşinde koştuğunu biliyorum ama güzel futbol seyretmek, maçtan biraz keyif almak onların da hakkı. İlk yarı Mustafa’nın sürati, takipçiliği golü de getirdi. Halil’in son vuruşa kadarki hamlelerine de sözüm yok. Ancak topu kalecinin kucağına vereceğine, Mustafa’ya pas olarak gönderip garantiye gidebilirdi.
Halil genç bir futbolcu. Dilerim bu hatalarını bir an önce telafi eder. Kerem de kendisini bize sevdiren futbolunun çok gerisinde. İnşallah farkındadır. Benim anlayamadığım Galatasaray’ın iki tane beki Yedlin ve Van Aanholt bir kere doğru dürüst hücuma çıkmadılar. Bu nasıl iş anlayamadım. İkinci yarı
Her zaman söylüyorum, Galatasaray çok büyük camia. Bu camia kendi değerlerine sahip çıksa kulüp uçup gidecek. Ama maalesef kim faydalı iş yapıyorsa, kulübüne yardım etmek istiyorsa bir takım insanlar çıkıp onu aforoz ediyorlar...
Erdem Timur, NEF’in sahibi… Hayatı boyunca Galatasaray ile yatıp, kalkmış. Her maça gider, kulübüne elinden geldiği kadar destek olur.
Son olarak basketbola sponsorluk desteği verdi. En büyük fedakarlığı da hiçbir yabancı şirketin vermediği bedeli ödeyerek, sarı-kırmızılıların stadyumuna isim sponsoru oldu. Çok büyük bir fedakarlık ve cesaret gösterdi.
Bu tür insanların kulübe tekrar yaklaşması, sadece ve sadece Başkan Burak Elmas’ın güven vermesi, pozitif olması neticesinde gerçekleşti. Galatasaray camiasında Nef örneğinde olduğu gibi birçok insan var.
Hepsinin isimlerini biliyoruz. Milyar dolarları var. Neden Erdem Timur’un gösterdiği cesareti ortaya koyup, kulüplerine yardımcı olmuyorlar? Bunun tek sebebi, bir takım insanlar, kulübe bugüne kadar