Konyaspor maçındaki futboldan sonra dün gece Galatasaray’ın oynadığı futbol, o karşılaşmaya göre tamamen farklıydı. Nou Camp’ta başta kaleci, defans, orta saha olmak üzere takım resmen bütünleşti.
Bilhassa Inaki Pena, Nelsson, Marcao, solda Van Aanholt ve sağda Sacha Boey hayatlarının futbolunu oynadılar, hiç hata yapmadılar. Neden Süper Lig’de bu futbolu ortaya koyamıyorlar, resmen şaşkınım. Karşılarındaki takım Barcelona, bir yıldızlar topluluğu.
Bütün futbolcuları birbirinden kaliteli. Bilhassa forveti hangi takım olursa olsun, hemen cezayı keser. Nelsson hava toplarında Marcao ise yerden hamleleriyle sırf bizi değil, Barçalılar’ı da şaşkına çevirdi.
Pena, Barcelona’nın üçüncü kalecisiydi.
Peki dünkü mücadelenin yıldızı kimdi? Pena’dan başkası değildi. Herhalde Xavi, gelecek sezon Pena’yı birinci kaleci yapar. Orta sahada çok eleştirdiğimiz Taylan ve Berkan zaman zaman pas hatası yapmalarına rağmen olağanüstü başarılı bir 90 dakika çıkardılar.
Kolay değil en zor mevki orta sahadır. Ve bu iki futbolcu bu
Rizespor maçındaki o müthiş mücadeleden sonra bu takım toparlanıyor diye taraftar ümitlenmişti. Ama dün gece Konyaspor karşısındaki 60 dakikalık o kötü futbolu gördükten sonra ben bile ‘eller yukarı’ dedim.
Her gün gazetelerde okuyoruz; Kerem’e 30 milyon, 50 milyon euro veriyorlar. Kimse kusura bakmasın, genç futbolcu, kendisini de seviyorum ama devamlılığı olmazsa kaybolur gider. Bu kadar top kaybıyla oynama lüksü yok, bir kere bunu kafasına koyacak. Galatasaray’ın geleceği dediler, Cicaldau alındı, Sacha Boey alındı. Hakikaten bu futbolculara verilen paraya yazık günah. Hele Boey tamamen geriye gitmiş. Konyaspor Fransız futbolcunun kanadını resmen otobana çevirdi.
Yeşil-beyazlılar atak yapıyor, üç dört oyuncuyla rakibinin ceza sahasına giriyorlar. Top ama direkten dönüyor ama orta olarak giriyor, hiç farketmez. Sarı-kırmızılı hiçbir futbolcu rakip kontrolü yapmıyor. Pulgar 6 numara diye alındı, yenen ilk goldeki pozisyona bakın… Sen nasıl o topa vurmalarına müsaade edersin! Tamam Pulgar, kulübüne ödeme
Galatasaray’da yaşananlara inanın çok üzülüyorum. 30 milyon taraftarı olan bu büyük kulüp resmen bölünme yaşıyor...
Önce şunu söyleyeyim; Metin Oktay, Gündüz Kılıç, Turgay Şeren, Coşkun Özarı ve Fatih Terim bu kulübün temel taşlarıdır. Hiçbir zaman unutulmazlar, hiç kimse de bu insanları itibarsızlaştıramaz. Dönem dönem hepsi sarı-kırmızılıları çalıştırdı, başarısız olduklarında ayrıldılar, gene Galatasaray’a gelip hizmet ettiler. Bu böyle biline.
Fatih Terim de son Giresunspor maçında taraftarın tepkisini aldı ve görevinden ayrıldı. Yerine Domenec Torrent getirildi. Torrent, Terim’in ayağını kaydırmadı. Kendisine teklif yapıldı, ‘Takım kötü gidiyor, gel bu takımı toparla’ dendi. O da Galatasaray’a hizmet etmek için görevi kabul etti. Başarılı olursa 1.5 senelik mukavelesinin sonuna kadar görevine devam eder. Olamazsa sezon sonu gider. Ama şu an Göztepe karşılaşmasının ikinci yarısı ve Rizespor maçının tamamında, takımın toparlanma sürecine girdiğini, bilhassa Rize
Galatasaraylı futbolcular oynadıkları her maçı kazanmak istiyorlar. Bunun için de panik yapıyorlar, hırs yapıyorlar, bu da top alışverişlerini kötü anlamda etkiliyor.
Dün akşam ilk yarı tek taraflı bir maç oldu. Gedson Fernandes’in 8 .dakikada o mucize vuruşundan gol olmasa Rizespor’un tek atağı yok diyebiliriz. Galatasaray zorluyor, en çabuk yoldan kaleye gidiyor, onlar da son vuruşlarında, gol pozisyonlarında etkisiz kalıyor. Futbolcular hani derler ya ölümüne mücadele, müthiş bir karakter ortaya koyuyorlar, hepsi savaşıyor. Ama futbolda bazı şeyler var olmayınca olmuyor.
İlk yarının sonunda Van Aanholt’un harika vuruşu skoru eşitledi. Bu da sarı-kırmızılı takım için moral oldu. İkinci yarı yine maçı daha çok kazanmak isteyen takım ev sahibi ekipti. Ancak golü yiyen taraf da onlar oldu. Boyd’un harika vuruşuna kaleci Pena bir şey yapamadı.
Torrent’in değişiklikleri, bilhassa Gomis’in oyuna girişi hücum anlamında geçen hafta Göztepe karşısında olduğu gibi sarı-kırmızılıları gol yollarında rahatlattı.
Sonuçta kalecinin, Bafetimbi
Galatasaray’da sorunlar ve tartışmalar bitmez. Önce Başkan Burak Elmas’ın menajer paralarıyla ilgili açıklamalarından başlayalım…
Ne diyor Elmas, menajerlere çok büyük paralar ödenmiş. Yerden göğe kadar haklı. Ama önce şunu söyleyeyim; başkan kulüp zarar görmesin diye tam açıklama yapamıyor. UEFA’dan transfer kısıtlaması döneminde her şeyine güvendiğim, saygı duyduğum Dursun Özbek ve Mustafa Cengiz başkanlar o zamanın şartlarıyla futbolculara ödenecek paraların bir kısmını menajerlere ödediler. UEFA’nın radarından kaçmak için, böyle bir yol tercih ettiler.
Bütün takımlar da bu yolu seçiyor. Bunun için de menajer paraları yüksek çıkıyor. Esas burada başkanın söylemek istediği, “Dört senede 55 futbolcu transfer edildi. Çok büyük paralar harcandı ve sınırlı başarı geldi. Biz bundan sonra böyle bir yol tercih etmeyeceğiz” demek istiyor.
Bu kadar büyük harcamaya karşılık oynadığı futbolla ses getiren bir Galatasaray olması gerektiğini ifade
Puan cetvelinde iki takım da öyle bir durumda ki, kaybeden kırmızı çizgiye yapışacak, kazanan takım nefes alacak.
Göztepe ilk yarı galibiyeti düşünen, hücumu düşünen, daha çok pas yapan takımdı. Hiç kusura basmasın Torrent, sahaya sürdüğü ilk on birle bırakın Göztepe gibi güçlü bir ekibi, hiç bir takımı yenemez.
Bu Babel hastalığı nedir sarı-kırmızılı teknik direktörlerin? Emre Kılıç kulübede, neden tercih ısrarla Babel için kullanılıyor. Cicaldau gibi iyi bir futbolcun var elinde... Neden Halil Dervişoğlu ile maça başlıyorsun? Torrent, ikinci yarı Gomis’i, Cicaldau’yu, Emre’yi oyuna aldı takım öyle kendine geldi.
Orta saha koca bir 45 dakika top yapamadı. İşin ilginç yanı Torrent de bunu seyretti. Berkan iyidir, kötüdür onu tartışabiliriz ama şu an mevcut kadroda oynaması gereken bir futbolcu... İki beke bakıyorsun; Omar elinden geldiğince bir şeyler yapmaya uğraşıyor ama fazlası olmaz. Ömer saçmasapan bir top kaybetti dönen top Taylan’ın eline çarptı penaltı oldu. Daha sonra
Puan cetveline baktığı zaman Galatasaray’ı düşme hattının yalnızca üç puan üstünde gören taraftar çıldırıyor! Galatasaray’da yaşananın özeti bu...
Fatih Terim son Giresun maçına kadar eleştirildi, ‘Hoca neden bu takıma iyi futbol oynatmıyorsun’ diye tribünlerden tepki geldi. Bu gayet doğal. Ardından Torrent ‘takımı düzelteceğim’ diye geldi, o da şu ana kadar başarılı olamadı ve eleştiriler artarak devam ediyor. Ve takım maç kazanıncaya kadar da bu süreç devam edecek. Kadroda sıkıntı var, bunu kabul ediyorum ama bu durum temcit pilavı gibi hep önümüze konmamalı. Olan olmuş artık, bundan sonrasına bakmak lazım.
Benim en çok üzüldüğüm Galatasaray’a hizmet eden herkes itibarsızlaştırılıyor. Şu an bakıyorum bir kısım insanlar Terim’i desteklerken, diğerleri ‘bu enkazı sen yarattın’ diyorlar. Aynısı Başkan Burak Elmas için de geçerli. Altı ay önce ‘kahraman’ ilan edilmişti, bugün ise ‘istenmeyen adam’ konumunda. Bu doğru bir şey değil. Fatih Terim de
Galatasaray toparlanmak adına her şeyi yapıyor. Futbolculara, “Koşmuyor, mücadele etmiyor” diyemeyiz. Kayseri karşısında dün gece de maçı kazanmak için her şeylerini ortaya koydular. Bu sefer de karşılarına, Kayserispor’un kalecisi Bilal çıktı. Kalesinde devleşti. En az yüzde yüz dört gol vuruşunu çıkardı. Bu da sarı-kırmızılıların şanssızlığıydı.
Galatasaray çok mu iyi oynuyor? Hayır. Sadece ve sadece bütün futbolcular kötü gidişatı çevirmek için iyi mücadele ediyorlar ama kalite sınırlı... Fatih Terim de, Torrent de Cim Bom’u büyük takım gibi oynatmak istiyorlardı. Ama bu kadroyla daha fazlası olmuyor. Orta sahada yaratıcılık hiç yok. Bilhassa Taylan... 30. dakikada tribünlerden protestoyu görünce hepten dağıldı.
Pulgar yabancı sınırına takıldığı için ilk 11’de oynayamadı. Halbuki takımın en önemli sıkıntısı altı numarada...
Torrent ilk önce defans ve orta saha kurgusunu kuracak, ondan sonra hücumu. Gomis tam hazır olmamasına rağmen devamlı gol koklayan bir futbolcu. Feghouli, Kerem, Babel