Kürt meselesi, dört nala, tekinsiz bir çözümsüzlüğe doğru savruluyor. Bu konuda, herkes mutabık. Ancak iş bu konuda mutabakatla bitmiyor. Hele konu, ‘Ergenekon-Kandil işbirliği’ mazeretine yaslanarak hiç bitmiyor.
Mevcut iktidar, başını ağırtan her konuyu ‘Ergenekon’ diye yaftalayarak, yok sayarak, baskılayarak bugünlere geldi. ‘İleri demokrasi’, ‘vesayet düzeninin sonu’ denilenin Türkçesi bu. ‘Muhafazakâr demokratlar’ ve ‘muhafazakâr olmayan demokratlar’ın çoğu da, ‘fareleri köyün kavalcısı’nın ardına takılan fareler gibi, bu masalın ardına takılıp, hepimizi bir uçurumun eşiğine getirdiler! Hâlâ aynı türküyü söylüyorlar. ‘Majestelerinin muhalifleri’, olanlardan ‘Sayın Başbakan’ın hiç memnun olmadığı’nın altını çizmekten bir türlü vazgeçemiyorlar. İktidarı sorumlu görmek istemedikleri noktada, fatura ‘Ergenekon’a, onun ‘PKK bağlantısı’na çıkıyor.
Milliyetçi oy peşinde...
Her şeyden önce, olanlardan Başbakan veya mevcut iktidar ‘memnun’ diyen yok, ‘sorumlu’ diyen var. ‘Memnun’ mu değil mi diye analizlere girişileceğine, ne kadar ‘sorumlu’, ne şekilde ‘sorumlu’ diye sorgulanması gerekmez mi? Seçim meydanlarında milliyetçi oy peşine düşen iktidar, ‘Kürt meselesi yok’ noktasına geldi. Bu ifade altında ezilip, kem küm eleştiriye girişenler, hâlâ lafı dolaştırıp sorumluluğu iktidar dışına yükleme çabasındalar. Oysa, ‘emri kim verdi?’ sorusunun ötesinde, ‘askeri operasyonlara iktidar nasıl bakıyor?’ sorusunu sormak gerekmez mi?
Aslında, Başbakan bunun cevabını meydanlarda gayet net biçimde veriyor, ‘utangaç destekçiler’i duymak ve bilmek istemiyor. ‘Asker-polis silah bırakmaz’ diyor, ‘üç beş çapulcunun işi diyor’. Başbakan’ın konuya böyle baktığı bir ülkede, operasyonların ardında başka güç aramak ancak taammüden körlük ile olur. Mevcut iktidar ucu kendine dokunan işlerde, askere basbayağı söz geçirebildiğini defalarca gösterdi, ama iş Kürt meselesine gelince, destekçi korusu hep bir ağızdan ‘askerin işi, iktidarın kontrolünün dışında’ masalını üfürmeye girişiyor. Kusura bakmayın ama, bu masala ancak ahmaklar ve vicdansızlar inanır.
Yüzleşme zamanı
Külahımızı önümüze koyalım, ‘Kürt meselesi var’ noktasını da çoktan aştık; ‘Kürt meselesi var’, ‘Kürt siyasal hareketi var’, bu siyasal hareketin bir ucunda da ‘gerilla mücadelesine girişmiş bir direniş örgütü var’. Kürt meselesinin çözümünde ilk adım, ‘terörle mücadele’ mantığından tamamıyla vazgeçip, toplumsal tabanı giderek genişleyen bu ‘direniş hareketi’ ile yüzleşmekten başlıyor.
Biz yüzleşmemekte ısrar ettikçe, gerçekler yüzümüze vuruluyor. Sabırlar taşıyor. Askeri operasyonlar nasıl sınır ötesinde taşabiliyorsa, artık sabırlar da sınır ötesine taşıyor. Gidiş kötü bir gidiş, Allah hepimize yardımcı olsun.