Metin Uyar

Metin Uyar

metin.uyar@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Prof. Dr. Ayşe Bilge Selçuk, elektronik ortamda artsa da yüz yüze azalan insan iletişiminin sosyal becerilerimizi gerilettiğine dikkat çekiyor.

Koç Üniversitesi Psikoloji Bölümü öğretim üyesi, Çocuk ve Aile Çalışmaları Laboratuvarı Direktörü Prof. Dr. Ayşe Bilge Selçuk’la Destek Yayınları’ndan çıkan kitabı “İnsan Her Koşulda”yı konuşmak üzere bir araya geldik. Ebeveyn psikologluğu da yapan Selçuk, kitabında insanın doğasını anlamaya ve anlatmaya çalışıyor. İnsanın bilişsel, sosyal, duygusal, dil becerisi gibi gelişimsel alanlarını; farklı koşullarda insanların düşünce ve davranışlarının nasıl değişebileceğini, gelişimlerinin nasıl farklı yollar izleyebileceğini açıklıyor. Bilimsel çalışmaların yanında edebiyat, sinema ve güncel hayattan örneklere de yer veren

Haberin Devamı

Selçuk, kitapta toplumun içindeyken kendi olabilmek, kendinden başlayarak diğerlerini anlamak ve çocuk yetiştirmek gibi konularda da ipuçları veriyor.

“İçi boş sosyallik cama toslatır”

Prof. Dr. Selçuk, çocuk yetiştirirken toplumun iyi diye ortaya koyduğu sınırlı sayıdaki özelliğin ideal olduğu düşünüldüğünü söylüyor. Örneğin dışadönüklük, sosyallik… “İnsanın sosyal becerisinin kuvvetli olması ile sosyal olması aynı şey değil” diyen Selçuk,  “Çocuklarla konuştuğunuzda hayalleri YouTuber olmak. Çaba sarf etmeden, birkaç şey yaparak milyoner olmayı hayal ediyorlar. Temeli zayıf, içi boş bir sosyallik insanı cama toslatır. Emek sarf etmeden elde ettiğiniz başarı sizi ancak bir yere kadar getirir. Önemli olan işini iyi yapmak ve beceride ustalaşmak için emek vermek” değerlendirmesinde bulunuyor.

İnsanı insan yapan özelliklerimizi yitiriyoruz

Bir diğer konuysa birbirimizle ve dünyayla bağlantılıymışız gibi görünsek de ilişkilerimizin giderek zayıflaması. “Araştırmalar gösteriyor ki insan iletişiminin yüzde 60’ı vücut dili ve ses tonunuz, yüzde 30’u yüz ifadeniz, söylediklerinizin içeriği iletişimin sadece yüzde 10’u. İnsan bilişsel, duygusal, dil becerisi gibi tüm becerilerini ilişki sırasında öğrenir. Birbirimizle yüz yüze iletişim kurmayı azalttıkça bu becerilerde gerileme görülmeye başlandı. Sosyal becerilerimizi kaybediyor, birbirimizden uzaklaşıyoruz. İnsanı insan yapan özelliklerimizi yitiriyoruz. Örneğin zihin anlama becerisi: Ben sizin ne düşündüğünüzü, niyetinizi doğru şekilde anlayabilirsem size yardımcı olabilirim. İşte elektronik ortamdaki ilişki sırasında bunları kaybediyoruz…”

Haberin Devamı

Yalnızlık ve depresyon  artıyor, sosyal  destek şart

Prof. Dr. Ayşe Bilge Selçuk, teknolojinin gelişmesiyle kişilerin kendini kıyasladığı insanların, yaşantıların sayısındaki artış ve etkilerine dikkati çekiyor. Bu çeşitliliğin yaratıcılığı geliştirici, olumlu sonuçları olsa da günümüzdeki bir probleme de işaret ediyor: “Sürekli bilgi bombardımanı, yeni üretilenler ve bir yetişememe hissi var. Bu da kaygıyı çok artırıyor. Dünya büyüdükçe insanın içindeki boşluk hissi ve yabancılaşma hissi arttı. Yalnızlık ve depresyon artıyor. Bunu Türkiye’deki pek çok üniversite için de söyleyebilirim. Farklı üniversitelerin rehberlik servisleri birbirleriyle iletişim halinde ve biliyoruz ki kaygı problemi, depresyon ile başvuran öğrenci sayısında her sene maalesef artış var. İnsanların yeni beceriler geliştirmesi gerekiyor. İnsanların sosyal desteğe ihtiyacı var. Bu hiçbir zaman bitmeyecek. Kitabımda da insan kendi yarattığı problemlerin hepsinin çözümünü yine kendi doğasında bulacaktır diyorum.”

Haberin Devamı

İnsanı insan yapan özelliklerimizi yitiriyoruz

Anlama becerimizi en çok kimlere karşı kullanıyoruz?

Kitabında, Koç Üniversitesi Çocuk ve Aile Çalışmaları Laboratuvarı’nın araştırmalarına da kısaca yer veren Selçuk, laboratuvarda bir kısmı uluslararası olmak üzere çok sayıda araştırmaya imza attıklarını anlatıyor. Yakın zamanda yayımlanan, Türkiye’de yaptıkları bir araştırma göstermiş ki, “Bilişsel kapasitemiz, başka birinin zihnini anlama becerimiz ne kadar gelişmiş olursa olsun, bunu en çok kendimiz ve kendimizden gördüklerimiz için kullanıyoruz.” Şu sıralar ise yayına kabul edilen yeni makaleleri için heyecanlılar: “Yeni Zelanda’daki meslektaşım Ted Ruffman ile beraber, çocukluklarda otoriter kişiliği ölçen bir ölçek geliştirdik. Ne kadar erken fark edersek, gereken çalışmaları yapmak o kadar mümkün.”