Sevgili dostlar, ağır bir sağlık sorununu usta hekimlerin mahareti ve gazetemin de desteğiyle geride bıraktım... Yaklaşık üç haftadır ara verdiğim yazılarıma önümüzdeki günlerde tekrar başlayacağım... Bu süreçte bana destek olan, geçmiş olsun dileklerini ileten, beni özleyen tüm okurlara şükranlarımı sunuyor, sonsuz teşekkürler ediyorum...
Pek yakında sütunumda buluşmak üzere...
Anlatacağımız bir başarı öyküsüdür, kahramanı Ramazan Aslan’dır.
1967’de yoksul bir ailenin çocuğu olarak Adıyaman Kâhta’da doğdu. İlkokul son sınıftayken Kâhta’daki bir otelde bellboy olarak çalışmaya başladı. O sırada ilçede “İsyan” adlı bir film çekiliyordu. Çalıştığı otelde konaklayan Güler Ökten, Kadir İnanır, Erol Taş gibi sanatçılarla tanıştı. Ağır valizler taşımaktan kamburu çıkmaya başlamıştı. Güler Ökten’in tavsiyesi üzerine kollarına arkadan geçirdiği sopa ile spor yaparak kamburunu yok etti. “Matematik takviye dersleri”ni de “Güler hoca”sından aldı.
Lise sondayken otelin restoranını işletmeye başladı. Kâhta’daki otelin müdürü Alanya’ya taşınmış, otelciliği genel müdür olarak orada sürdürüyordu. Onun çağrısıyla 1985’te geldiği Alanya’da işe yine en aşağıdan başladı. Ardından şeflik, bölüm müdürlüğü vs. derken 24 yaşında genel müdürlük geldi.
Otel sahipliği önce kiralama ile başladı. Finansörü Almanya’daki dayısıydı. Sonra ortaklıklar, ardından tek başına sahiplikler... Şu anda Antalya’da 5 yıldızlı Aska Lara Resort olmak üzere mülkü kendisine ait üç, iki tanesi de kiralık olmak üzere beş oteli bulunuyor. Ha, bir oteli de Berlin’de var. İngilizce, Almancayı kendi çabasıyla
Başbakan Binali Yıldırım, TÜSİAD toplantısında Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın yaşadığı emir komuta zincirindeki itaatsizliği şöyle anlattı.
“Bana Genelkurmay Başkanı anlatıyor diyor ki ‘Albaya bir talimat veriyorum, albaydan çıt yok… Adam bir şey söylemiyor, tamam başüstüne felan demiyor. Merak ediyorum neden böyle yaptı? Gidiyor bir astsubay, şeyi oymuş abisi, amiri daha doğrusu… Astsubaydan olur alırsa dönüp peki komutanım yapayım diyormuş’ böyle bir anlayış olur mu? Bu çok tehlikeli bir örgüttür.”
Özetle albay, Genelkurmay Başkanı’ndan emir alınca “tamam, başüstüne” falan demiyormuş...
Ama cemaat abisi astsubay ona emir verince emri yerine getiriyormuş.
Emekli general Nejat Eslen bu hikâyeyi dinleyince merak etmiş, bize sordu:
- Peki albay Genelkurmay Başkanı’nın emrini dinlemediğinde Genelkurmay Başkanı ne yapmış?
Bir şey yapmadığı, durumu olağan karşıladığı anlaşılıyor.
Dün bu köşede Atatürkçü Düşünce Derneği, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ve Birleşik Kamu İş Federasyonu çağrısıyla bir araya gelen demokratik kitle örgütlerinin önümüzdeki pazar günü Ankara Tandoğan Meydanı’nda başkanlık sistemine karşı “Cumhuriyetimiz ve Parlamenter Sistem için Halk Buluşması” adıyla miting yapacaklarını duyurmuştuk.
Bugünkü duyurumuz... Ankara Valiliği söz konusu mitinge izin vermedi. Gerekçe mi? İster inan ister inanmayın, şöyle:
“İl Emniyet Müdürlüğü’nün ilgili yazısıyla terör örgütlerinin bu tür toplantılara yönelik eylem istihbaratını bildirmesi nedeniyle bahse konu toplantının yapılması kamu düzenliği, esenliği, güvenliği açısından uygun görünmemiştir...”
Bu arada biz de Ankara Valiliği’ne bir haber verelim; mitingin düzenleyicileri evet, yasak kararına uyacaklar, miting yapmayacaklar ama aynı gün aynı saatte Tandoğan’da toplanıp Anıtkabir’e yürüyecekler.
***
Aslında başkanlık sistemini halka anlatmak (tabii anlamak isterse) çok da zor değil... Bugün uygulamadaki OHAL sistemi neyse Türk Tipi Başkanlık sistemi odur. Meclisi olacak, bazı yasaları çıkartacak, ancak başkan, kanunlara ve anayasaya uyma şartı olmayan kararnameler çıkartarak istediği
Mimarlık profesörü Ernst Egli Ankara’ya davet üzerine 1927 yılında gelir. Kendisine verilen ilk görev Mimar Kemalettin Bey’in başlattığı öğretmen okulunu (Gazi Eğitim Enstitüsü) gezip görmesidir. Birkaç gün sonra Atatürk tarafından kabul edildiğinde ona şu soru sorulur:
- Bu proje modern bir okul olarak görülebilir mi?
Prof. Egli bu soruya olumlu yanıt veremez. Bunun üzerine proje Kemalettin Bey’den alınır, kendisine verilir. Egli daha sonra yurt gezisine çıkar. Halkın yaşayış biçimini ve yapı malzemelerini inceler.
Egli dönüşte Türkiye koşullarına uygun ilkokul mimari modelleri hazırlar. Bu projeleri Ankara’da sergiler. Bu modele uygun çok sayıda ilkokul inşa edilir. Egli daha sonra Ankara’da Ticaret Mektebi ile Cebeci’deki Musiki Muallim Mektebi’nin çizimlerini yapar. Müzik okulu bittiğinde Kemal Paşa gelir binayı denetler, değişiklik önerilerinde bulunur.
Avusturyalı mimar İsmetpaşa Kız Enstitüsü, Yüksek Ziraat Enstitüsü, Ziraat ve Veterinerlik fakülteleri, Etimesgut Yatı Mektebi, Mülkiye Mektebi gibi okulların da mimarıdır...
Özetle Cumhuriyet yönetimi gençlerin çağdaş koşullar içinde yetişmelerini amaçlamış, kısıtlı imkânlara rağmen onlara sağlam, güvenli, işlevsel
Turizmde kara bir yıl yaşıyoruz. Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın önceki gün Antalya’da yapılan 6. Uluslararası Resort Turizm Kongresi’nde verdiği bilgiye göre sadece ülkemize gelen Alman turist sayısı 2015’te 5.5 milyon iken, bu yılın ilk 9 ayında %28 azalmayla 3.1 milyona düşmüş. Aynı dönemde Antalya’ya gelen Alman turist sayısındaki düşüş %35’i bulmuş. Bakan Avcı’ya göre bu denli hızlı düşüşün en önemli sebeplerinden biri küresel hale gelen terör ve Türkiye söz konusu olduğunda uluslararası medya kuruluşlarının ve turizm firmalarının bunu kasıtlı şekilde abartması.
Bakanın bu sözleriyle ne dediğini Almanya’da turizmcilik yapan kongre katılımcısı yurttaşımıza sorduk:
- Öncelikle şunu söyleyeyim teröre bağlamıyorum. Almanya’da hemen herkes gazete okur. Şu sıralar hemen her gün her ciddi gazetenin 1. sayfasında kimi zaman da manşetinde Türkiye var. Ama hep olumsuz haberlerle. Çocuklara cinsel tacizcileri affetmeyi ön gören yasa tasarısı bütün bunların üstüne tüy dikti. Zaten çok iyi olmayan algımıza adeta dip yaptırdı. Ve bu tasarı bana göre 10-15 terör olayından çok daha olumsuz oldu bizim için. Bana ve firmamıza bizzat gelip “Küçük çocuğumla Türkiye’ye gitmek tehlikeli olmaz
Anayasalar bir ülkede iktidarların yetkilerini sınırlamak, vatandaşların haklarını güvenceye almak için mümkün olan en geniş katılımla yapılır. Şu sırada Ankara’da dört partiden ikisinin birkaç temsilcisi anayasa yapıyor. Partiler ve kamuoyu tartışmaların dışında kalıyor.
Taslağın kesinleşmeye yakın en kritik maddesi cumhurbaşkanına kararname çıkarma yetkisidir.
Cumhurbaşkanı buna göre anayasaya aykırı kanun gücünde kararname dahi çıkartabilecektir.
AKP’nin 2012’de Meclis’e verdiği teklifte kararnamelerin Anayasa Mahkemesi’nce denetlenmesi öngörülüyordu.
Yine böyle bir mekanizma kurulabilir. Ancak sonucu değiştirmez.
Çünkü kararname Anayasa Mahkemesi’ne Meclis tarafından gönderilecektir. Meclis’te çoğunluk çok büyük ihtimalle iktidar partisinde olacağı için Meclis kolay kolay kararnameleri Anayasa Mahkemesi’ne göndermez.
Kaldı ki Anayasa Mahkemesi’nin üyelerinin de yarısı (veya biraz daha azı) cumhurbaşkanı tarafından, geri kalanı iktidarın çoğunlukta olacağı Meclis tarafından seçilecektir ki...
Bu durumda Anayasa Mahkemesi’nin başkanlık kararnamesini bozması düşünülemez.
Küba devriminin lideri, tarihin en büyük devrimcilerinden olan Fidel Castro 90 yaşında hayata gözlerini yumdu.
ABD’nin burnu dibinde komünist bir devlet kuran Fidel Castro, uygulanan ambargoya rağmen o devleti 50 yıldan fazla yaşatmayı başardı, bu sürede 9 ABD Başkanı göreve geldi gitti... Küba fakir bir ülke olarak kaldı ancak fakirliği herkes paylaştığı için isyan çıkmadı.
Eğitim ve sağlıkta standart, gelişmiş ülkeler düzeyindeydi.
Onun kayıtlara geçen sözleri kimliğini ve kişiliğini bize açıkça anlatıyor:
“Kapitalizmi iğrenç buluyorum... Kirli, hantal ve yabancı... Çünkü savaşlara, iki yüzlülüğe ve rekabete yol açıyor.”
“Devrim, gelecek ile geçmiş arasında ölümüne mücadeledir.”
“Küba devlet kuruluşlarının tamamı onların sahibi olan halk için kullanılacaktır.”
“Kapitalist sistem ne ABD, ne de dünyanın iyiliği için çalışmaktadır. Dünyayı krizden krize sürüklüyor ve krizler gittikçe ağırlaşıyor.”