Yapay zekâ sevdiğiniz sanatçının sesini taklit edebilir. Ben anlarım demeyin. Gelecekte sistem oturduğunda artık bunun sıradan kulaklar tarafından anlaşılamayacağı bir zaman da gelecek. O zaman sırf sesi değil sözleri de beğenecek, zaten şarkıyı insan mı, yapay zekâ mı yapmış anlayamayacaksınız. Çünkü yapay zekâ sevdiğiniz bir sanatçı gibi söz de yazabilir. Hatta daha yapay zekâ bir noktada sevdiğiniz sanatçı olabilir. Daha o noktada değil diye bunlar olmayacak sanmayın.
O an geldiğinde muhtemelen 19. YY’da ressamın, fotoğraf makinesinin yaygınlaşmasıyla yediği tokadı ve yaşadığı dramı müzisyenler yaşayacak. Müzikte muhtemel bir yeni dalga başlayacak. (Fotoğraf da 150 yıl önce resme attığı tokadı yapay zekâdan yemek üzere o da ayrı konu.)
Yakın bir gelecekte gerçek olduğunuzu kanıtlamanız için mavi tik gibi sözde resmî işaretler de yetmeyecek. Sanatçıların gerçek olup olmadıklarını kendilerini sahnede kanlı canlı görmeden anlayamayacağız.
Yapay zekâ gündemi muhtelif boyutlarıyla işgal ederken müziğe ne gibi etkileri olabileceğine dair yeni yeni bir fikir oluşuyor. “Ne güzel tez yazdırırım ben buna” gibi bir şey değil hadise. Genelde ‘gerçeğinden ayırt edilemeyecek’ temasıyla gündemde yapay zekâ. Ancak inanın bir süre sonra böyle bir dert kalmayacak. Çünkü gerçek nedir, üretim nedir, fake yani sahte nedir hepsinin yeniden tanımlanacağı bir çağa hızla giriyoruz. Düpedüz yalancıya yalancı değil, post truth dendiği bir dönemde sahte kavramını da kafaya takmayın bence.
Bu gidişi engelleyecek, yavaşlatacak (kara mizah gibi ama öyle) telif haklarını savunacak şirketler, telif kuruluşları ve sorumluluklarından kaçmaması gereken platformlar olacak. Örnek vermem gerekirse, yapay zekâ tarafından bestelenen ve anonim bir kullanıcı tarafından kaçak bir kanala yüklenen mesela Tarkan şarkısına önce Tarkan, “Benim böyle bir şarkım yok” diyerek telif davası açacak. Tarkan’ın şirketi, telif hakları temsilcileri ve bu şarkının yüklendiği platform bu işin peşinde olacak. Bu şekilde belki ‘sahte’lere bir düzen ve ölçü getirilebilir. Ama biliyoruz ki mesela TikTok gibi, YouTube gibi kim kime dum duma uçsuz bucaksız alanlarda saklanmak, atlatmak çok kolay. Neyin sahte neyin gerçek olduğunu bugün bildiğini iddia edenlere de çok gülüyorum zaten.
Sanatçılar ölümsüzleşecek
Geçenlerde anonim bir hesap tarafından platformlara yüklenen Drake ve The Weeknd düetinin (“Heart On My Sleeve”) sahte olduğu anlaşılınca bu içerikler talep üzerine kaldırıldı. Başta bu şekilde gelişecek ama biliyoruz ki büyük şirketlerin kendi yapay zekâ çalışmaları devam ediyor. Neden bunu yapıyorlar, çünkü satan ve bu hayattan göçmüş sanatçıların yeni şarkılar yazması mümkün olacak bu şekilde. Düşünsenize en değerli sanatçınız hayata geri gelmiş, ne derseniz yapıyor, kaprisi yok masrafı yok…
Amy Winehouse yeni albüm çıkarabilecek mesela. Ayrıca günümüz sanatçıları da ölümsüzleşecek. Kataloglarıyla var olan ve stream platformlarının aslında temel direği olan sanatçıların yeni müzikleri ortamlara doluşacak. Yeni Bob Marley ya da John Lennon şarkısının tavan arasındaki kutulardan bulunma dönemi sona erdi, yenisini yapay zekâ ile üretmek mümkün olacak. Tupac? Tabii ki. Peki yeni Bach konçertolarına ne dersiniz?
Bu fake ve deep fake kavramlarını ele alacak açıklayacak, anlatacak bir Baudrillard olsaydı keşke. Keşke Baudrillard sağ olsaydı. Ama bir dakika… Yapay zekâ bu konuda yeni bir Baudrillard kitabı yazabilir değil mi?
Şimdi (-den) tartışmamız gereken konu ne biliyor musunuz? Yapay zekâ ne kadar yapay? İkinci soru: Yapay zekâ ne kadar zeki? Her iki soruya yanıtlarım ters köşeden.
Şu an yapay gelen her şey gelecekte gerçeğin yerini aldığında kimse artık bunu tartışmayacak. Zekâya gelince... Ben ortada bir zekâ görmüyorum. Ortalama insanın sahip olduğu büyük ve can sıkıcı bir tekdüzelik ve kestirilebilirlik belki.
İngiltere’nin bir numaralı albümü hangisi olacak?
21 Nisan’da yayınlanan Enter Shikari’nin yeni albümü “A Kiss For The Whole World” ve yeni Everything But The Girl albümü “Fuse” bu hafta İngiltere’nin bir numarasına çıkmak için yarışıyor. Biri rock diğeri alternatif dans türlerinde bu iki taze albümü mutlaka dinlemenizi öneririm. Benim açımdan şöyle bir güzelliği var bu mücadelenin. Enter Shikari eskiden oturduğum mahallenin, EBTG şu an oturduğum mahallenin ekibi. O yüzden takım tutamıyorum, iyi olan kazansın.
Ne dinlesek?
*Ogün Sanlısoy’un beş şarkılık EP’si “Gel”de “İllallah”,
*Ceza’nın geçen yıl hayatını kaybeden Beta Berk Bayındır’la düeti “Kriminal”,
*Thundercat ve Tame Impala’dan “No More Lies”,
*Batuhan Mutlugil ve Mehmet Güreli’den “Koş Git Bir de Sen Bak”,
*Cihan Mürtezaoğlu ve Deniz Tekin’den “Derde İhanet Edemem”,
*Kum ve grubu Bedeviler’in (muhtemelen King Krule dinliyor birileri ekipte) “Apartmanlar” adlı pırıl pırıl albümünden “Otogar Blues”,
*Adı geçmişken, King Krule’nin, yepisyeni bestesi “Seaforth” dinlenebilir.
Kaçmaz!
4 Haziran’da Küçükçiftlik Bahçe’de Türkiye’nin önde gelen punk grupları sahnede olacak. Radical, Noise, RASHIT, Tampon, The Ayılar, Second, Cemiyette Pişiyorum, Ofisboyz… Punk Riot Day tek günlük punk festivali olarak tasarlanmış. Pek sık karşılaşabileceğiniz bir kadro değil. Kaçmaz.