Suç diye bir kategori var ya. Hani stream platformlarında izleyecek film ararken sıkça tıklayıp karıştırdığımız başlık. Edebiyatta ve eğlence endüstrisinde en popüler kategorilerden biri bu biliyor muydunuz?
Londra’daki kitapçılara gittiğimde de büyüleniyorum “suç” (crime) başlığı altında sunulan çeşitliliğe. İnanılmaz geniş bir yelpazede suç hikâyeleri anlatan yüzlerce, binlerce kitaba her gün yenileri ekleniyor. Mafyadan, sıradan cinayetlere, örgüt işlerinden dolandırıcılığa, kaçakçılıktan uyuşturucu işlerine karanlık alemlerde ne varsa inanılmaz ilgimizi çekiyor. Bu karanlık kirli ortamlara kafamızı sokup incelemek çok cazip geliyor. Elbette beyaz perdede 70’li yıllarda “Baba” filminin açtığı kapıdan 90’ların sonunda geçen ve televizyonu değiştiren “Sopranos” dizisinin ve onun gibi “anti-hero” kahramanları öne çıkaran yapımların bu popülerleşmedeki önemi büyüktür. Onlar olmadan herhalde bu talep de olamazdı.
Kanun içinde kalan uysal ve güvenli alanla değil, kanunların dışında kalan tekinsiz alanla çok ilgiliyiz ve haksız da değiliz, çünkü suçun analizinde, anlatılmasında, sergilenmesinde inanılmaz bir keyif var. Kurallara uymamanın cazibesinin yanında, vicdansızlığın, acımasızlığın bir tür “her şey iş için, kişisel değil” şemsiyesi altında normalleştirilip savunulması da herhalde insanoğlunun ilkel güdülerinde saklı ama körelmiş eğilimleri tetikliyor. Tetikliyor olmalı ki işin içinde şeytanlık oldu mu akan sular duruyor.
Belgeseller de çok değişti ve biliyorsunuz yapımcılar çoktandır suça eğildiler. Son yılların ödüllü belgesellerinin neredeyse tamamı seri katilleri, hırsızları, karısını/kocasını öldürüp servetine konmak için dolaplar çevirenleri ya da büyük dolandırıcıları anlatıyor. Gerçek hayatın cidden kurgudan daha acayip olduğunu bu sayede tekrar tekrar anladık. Gerçek suç (true crime) adı altındaki bu alt kategoride de inanılmaz bir arz ve talep var. Televizyonların yayın saatlerinin büyük bir kısmını bu tip yapımlar kapsadığı gibi true crime temalı kanallar da var bildiğiniz gibi.
Son 10 - 15 yılda “crime” endüstrisi hızla değişmiş, büyümüş, gelişmiş olabilir ama kesin olan şu ki insanoğlunun suça merakı sır değil. Yeni de değil.
Çok sevgili Nejat İşler’in Twitter’daki bir sorum üzerine okumamı önerdiği “Kanun Dışında” adlı kitabı merakla, heyecanla ve sabırsızlıkla karıştırmamın nedeni de herhalde bütün bunlar olmalı.
Cengiz Erdinç ve Murat Toklucu’nun hazırladığı kitap tarihimizdeki serserileri, gangsterleri, dolandırıcıları, soyguncuları anlatıyor. Suçluların hikâyeleri, derin bir araştırmanın sonucunda hızla ve heyecanla okunan hikâyeler haline gelmiş. Hepsi elbette gerçek olaylar, gerçek kişiler.
“Bu kitap, yaptığı işi parlak bir sanata dönüştürmeye çalışan suç insanlarını, akla hayale gelmeyecek yöntemlerini, gazetelerde, kitaplarda, eski belgelerde, dava dosyalarında yitip gitmiş öykülerini bir araya getirmeye, silik bir siyah beyaz fotoğrafı renklendirmeye çalışıyor” diyer anlatıyorlar girişte. Sanırım en doğru tanım bu.
“True Crime” sevenler için yerli ve mili bir eser. Yaz okumaları arasında yerini alsın.
(“Kanun Dışında - Serseriler, gangsterler, dolandırıcılar, soyguncular” Cengiz Erdinç, Murat Toklucu, Doğan Kitap.)