İngiltere’de yaz mevsiminin geldiğini anlamanın tek yolu, takvime bakmak. Aylardan haziran oldu mu? Evet. E o zaman yaz! Yani yaz gelmiş olmalı.
Britanya hükümeti hafta sonu sıcaklıkların 30 dereceleri bulacak olması üzerine sarı alarm ilan etti. Sarı alarm demek, her yaştan insan etkilenebilir, sağlık sistemine çok vaka başvurabilir ve sistem kilitlenebilir demek. Korunun demek. Öte yandan, sel, hortum gibi doğa olaylarına karşı da uyarılar geldi. Çok ciddiye alnıyor 30 derece burada. Bizim için sıradan bir ısı olan 30 derece, İngiltere’de insanların sağda solda “Çöl sıcakları geliyor” kıvamında muhabbetini yaptığı endişe verici bir durum. Uzmanlar uyarıyor, küresel ısınmadan bahsediyor ve mevsim normallerinin 10 derece üzeri diye konuşuyor. Yani İngiliz yazının en fazla 20 derecelik bir mevsim olduğu uzmanlar tarafından da teyit edilmiş oluyor.
Bol su içme uyarıları yapanlar, şapka, gözlük tavsiyeleri, eczaneler ve muhtelif marketlerde güneşten korunma ürünlerinin özel raflarla kapılara konması… Kafelerin, restoranların sokaklara taşması. İnsanların güneşten korunmak şöyle dursun, güneşli sandalyeler için rekabete girmeleri.
12 derecede gömlekle dolaşabilen İngilizler için 15 derece üstü şort demek.
İngilizlerin bu sıcak uyarıları karşısında içten içe sevinmesi ve adeta kutlamalara girişmeleri bambaşka bir gerçeklik. Burada yazlık kıyafet giymek için sınırlı bir zamanınız var. Hava 17 derece olunca caddeler hemen Marmaris gibi oluyor. Mesela geçen pazar Londra’da gençliğin içecek ve cips dolu poşetlerle akın ettiği onlarca parktan biri olan Primrose Hill’de iğne atsan yere düşmüyordu. Güneş demek Londra’da çoğu zaman toplaşmak, müzik çalmak, güneşlenmek, soyunmak, bağırmak ve içmek demek.
Öte yandan, dört bir yanda parklarda yer alan fıskiyeler de bu mevsimde çalışmaya başlıyor. Küçük çocuklar mayoyla ya da donla dalıyorlar suların arasına… Tam Türk annelerinin “Dondu çocuk dondu” diye elinde havluyla bağıracağı ortamlar.
Bütün bunlar olurken, ben, mesela geçen sabah evden çıkıp kahve almaya paltoyla yürüdüm. Çünkü İngiltere yazında sabahları sert oluyor. 11 dereceden başlayıp gün içinde 25’lere kadar çıkıyorsunuz. Biz Türkler üşüyen milletiz, illa kalın giyiniriz falan diyordum ama baktım coğrafya hakikaten kader. Mısırlı dostum da aynı. Filistinli arkadaşım da aynı. Birader bizim ülkede hava sıcaksa sıcaktır, soğuksa da soğuk diye dırdırlanıyorduk geçen gün okulun kapısında. İngiltere’de aynı gün içinde dört mevsim yaşanıyor. Ya donarak ya oflaya puflaya terleyerek dolaşıyorsun günün bir bölümünde. Kalın ya da ince giyinmiş oluyorsun illa ki.
İngiliz yazı sokaklarda farklı yorumlanıyor. Paltoyla gezenin yanında şortlu var. Yalınayak gezenin yanında kazaklı dolaşıyor. Ama gerçek İngilizleri hemen anlıyorum. Onlar her havada en ince giyinenler. İngiltere’ye gelince etrafınıza bakın. En ince giyinen kişi, her türlü etnik geri plandan, kültürden bağımsız en hakiki İngiliz’dir.
Sıcak bir hafta sonunu geçirmenin en güzel yolu gölge bir ağaç altı bulmak, piknik örtüsünü serip dolu poşet, bol kitap ve müzikle serilmek. Bir iki dostunuz da olursa çevrenizde, işlem tamam.