Göztepe ile Gaziantep, Gürsel Aksel Stadı’nda ikinci randevusuna çıktı. Pozisyonu bol, heyecanı yüksek müthiş maçın ilk yarısında gol sesi çıkmadı ama taraftarlar hop oturup hop kalktı. İkinci yarıda da aynı heyecan devam etti. Havada gol kokusu vardı ama ortada gol yoktu. Beklenen gol, bitime sadece 18 dakika kala Jerome’den geldi. Ancak Jerome’nin attığı golün sevinci kursaklarda kaldı. Hem de yine bitime dakikalar kala 90+2’de yenen golle Göztepeliler yıkıldı.
Göztepe bu, her şeyi yaşatıyor insana. Sonuç olarak ligin en iyi futbol oynayan, en tehlikeli ekibi Gaziantep FK’yı elinden kaçırdı. İlhan Palut’lu Göztepe, savaşan kimliğiyle taraftarını kazanmayı alıştırdı. Kazanamasa da kaybetmeyeceklerini biliyoruz artık. Daha önlerinde 12 maç var. 7’si ‘Göztepe Gürsel Aksel cehennemi’ 5’i ise deplasmanda. Ben Göztepe’nin böylesine coşkulu taraftarıyla daha fazla inanç ve kenetlenme ile Avrupa hayalini gerçekleştirebileceğine inananlardanım.
Taraftar olmak; “Sporcunun veya sporcuların temsil ettikleri renklere, kulübe veya bayrağa bağlı kimse” olarak tanımlanır sözlüklerde. Oysa taraftar olmak bir aileye katılmaktır aslında. Birlikte omuz omuza yollara düşmek, sesin kısılana kadar marşlar söylemektir. Sadece maçlarda değil, her zaman sana destek olan birilerinin var olduğunu bilmektir. Şampiyonluk için yılmadan sabretmek, sabrın sonunda selameti coşkuyla kutlamak, kaybetsen de vazgeçmemektir. Göztepe’nin muhteşem taraftarı üzerine düşenin fazlasını yapıyor ve takımına itici güç olmaya devam ediyor.
Aralarında öyle bir taraftar var ki tribünlerin maskotu, sevgilisi, kısacası vazgeçilmezi. Aşığı olduğu sarı kırmızılı renkleri gönül gözüyle yürekten seviyor. Bütün taraftarların tanıdığı, takımın içeride ve dışarıda bütün maçlarına giden Zeki Sergen Hasçetin’den bahsediyorum. Sergen ikiz doğdu. Dokuz-on aylıkken ikizi hareket etmeye başladığında o hareket edemedi. Doktorlar ‘Gözleri az görüyor, zekada problem var. Fakat yıllar geçtikçe zekası açılabilir’ dedi. Öyle de oldu. Zekası eskiye göre açıldı ama gözleri hala çok az görüyor. Birçok şeyi seçemiyor. İçerideki maç bittiğinde Sergen’de deplasman telaşı başlıyor. ‘Gidecek miyiz?’ diye devamlı soruyor. Deplasman otobüsünün vazgeçilmezi Sergen.
Herkes Sergen’e sahip çıkıyor. Hatta kucaklarında uyutuyorlar. Yolculuk yapmak Sergen’in çok hoşuna gidiyor. Otobüsü coşturmak da en sevdiği şey. Sergen, bir tek polisden korkuyor. Tribüne girene kadar asabi oluyor. Yıllar önce bir maçta çıkan kavgada polisler ayırmak için araya girdiğinde biraz zor kullanılmış, o korku içine yerleşmiş...
Uzun lafın kısası, Göztepe’ye adanmış hayattır Zeki Sergen Hasçetin...
Birçoğunun gidemediği en uzak deplasmanlara giden, Adıyaman deplasmanında şampiyonluk sevinicini gören, Göztepe sevdasının en saf, en temiz halini kalbinde yaşayan ve yaşatan. Kendi has üslubuyla tribündeki çoğu kişiden daha iyi davul çalan, Göztepe mağlup olduğunda üzüntüsünden evde yatmadan önce her gün çaldığı davulu çalamayacak kadar derinden etkilenen bir sevdadır Zeki Sergen Hasçetin...
Göztepe Spor Kulübü’den bu karşılaşmada muhteşem bir jest geldi! Ne mi oldu? Tribünlerin sevilen ismi Zeki Sergen Hasçetin, Gaziantep FK maçı öncesinde Göztepe Sportif Menajeri İlhan Şahin’le sahaya girip topu filelere gönderdi. “Bu statta engel yok, sevgi var” sloganıyla karşılaşmanın ilk golünü attı.
Çok da güzel oldu. Böylesine bu muhteşem görüntülere öncülük edenlerin emeklerine sağlık.
Türkiye’de futbol, futboldan başka her şeydir. Hakkı, adaleti, vicdanı, dürüstlüğü ve kısacası, insana insan olduğunu dahi unutturur. Ancak Göztepe Spor Kulübü bizlere bu anlamlı etkinlik ile insanlığımızı tekrar hatırlattı. Alkışlar Göztepe’ye, alkışlar Göztepe’nin koca yürekli “Sergen Reis’ine....