Mehmet Çelik

Mehmet Çelik

bizans@gmail.com

Tüm Yazıları

Bu sıralar uzun zamandır benimle birlikte birçok kişinin emek verdiği, iki ciltlik büyük boy bir hat kitabının editörlüğünü üstlenmiş durumdayım. İçinde yüzlerce hat eserinin detaylı fotoğrafları var. Yakında prova baskısı yapılacak ve soyuttan somuta geçen büyük bir ilerleme olacak. İğneyle kuyu kazarcasına emek veren herkes gibi ben de heyecanla matbaadan gelecek kitabı bekliyorum. Kitap bitti güya ama daha bugün, yanlış yere konmuş bir virgül üzerine sayfa tasarımcısı “Reis” lakaplı Tuncer Taşdöğen ile konuştuk. (Virgül deyip geçmeyelim bu arada enfes bir dergiydi.)

Haberin Devamı

Efendimiz acemilik, üstadımız meşk

Ressam Şeref Akdik’in çizimiyle babası Hacı Kâmil Efendi.

Prof. Dr. Süleyman Berk hocamızın yazdığı bu eserin sayfalarında gezinirken bir hattatın, resmi olarak Reîsülhattâtîn yani “hattatların reisi” unvanını taşıyan son yazı ustası Ahmed Kâmil Akdik’in sayfasında takıldım kaldım. Ahmed Kâmil Akdik veya hattatlar arasındaki adıyla Hacı Kâmil Efendi hem özgün bir kişilik sahibiymiş hem de yazı sanatına çok derin bir tutkuyla bağlıymış. Öyle ki hastalığı sırasında “Öleceğime gam yemiyorum, lâkin şu yazıyı öğrenemeden gidiyorum!” demiş.

Nur içinde yatsın, bu nasıl bir adanmışlıktır ya hû, deyip Hattat Hacı Kâmil Efendi hakkında daha fazla bir şeyler öğreneyim istedim. Hat sanatı tarihiyle ve hattatlarla ilgili birçok kitap var ama İbnülemin’in “Son Hattatlar” kitabını okumaktan büyük zevk aldığım için ona bir bakayım acaba hakkında ne demiş derken aklıma Turgut Uyar’ın “Efendimiz Acemilik” başlıklı denemesi geldi. (Korkulu Ustalık, YKY, 2009.)

Şairliğinin yanında bir o kadar başarılı bir denemeci olan Turgut Uyar bu ünlü metnin bir yerinde, “Halbuki acemilik. Efendimiz acemilik. Bir taş alacaksınız. Yontmaya başlayacaksınız. Şekillenmeye yüz tutmuşken atacaksınız elinizden. Bir başka taş, bir başka daha. Sonunda bir yığın yarım yamalak biçimler bırakacaksınız. Belki başkaları sever tamamlar. Ama her taşa sarılırken gücünüz, aşkınız, korkunuz yenidir, tazedir. Başaramamak endişesinin zevkiyle çalışacaksınız. Gelin böyle yapın demiyorum. Durduğum yerde kalmaktan korkuyorum.” diyor. Bu çok bilinen kısım elbette önemli ama beni asıl etkileyen cümleler şunlar: “(…) sanat bir ceht işidir, eğitim işidir. Tembel kalabalığın keyfine uymak istemiyorum.” Buradaki “ceht” önemli bir kelime. Misalli Büyük Türkçe Sözlük’e (Kubbealtı Lugatı) göre ceht, “çalışıp çabalama, büyük gayret sarfetme, uğraşma” anlamlarına geliyor. Sözlükte örnek olarak bu maddenin sonuna “Bkz. Hattat Hacı Kâmil Efendi” denebilirdi.

Haberin Devamı

İbnülemin Mahmud Kemal İnal, “Son Hattatlar” (Maarif Vekaleti, 1955) adlı eserinde, Kâmil Akdik ile ilgili bir anısını kendisine mahsus Türkçesiyle şöyle anlatıyor (şiir gibi ağır ağır ve zevkle okuyalım): “Eline meşhur üstadlardan birinin yazısı geçse define bulmuş gibi mesrur olurdu. Bir gün Nurî Osmanî civarından geçerken tesadüf etdim. Koynuna sokduğu bir şeyin düşmemesi, yahud kimsenin görmemesi içün bir eli ile üstüne basdığını ve bir şeye sevinen çocuklar gibi gülümsiyerek arkasından kovalayanlardan kaçarcasına sür’atle yürüdüğünü gördüm. Bir kaç gün sonra görüşdüğümüzde keyfiyeti sordum. Bedestan ittisalindeki Eski Sahhaflar çarşısında Şeyh Hamdullah merhumun bir murakkaını bularak ucuzca aldığını, son derece sevinerek gülümsemeden nefsini men’ edemediğini ve bir müfsid, hale vâkıf olub da satan sahhafe istirdad etdirmemesi içün acele savuşduğunu anlatmışdı.”

Haberin Devamı

Sonrası bence daha mühim, İbnülemin şöyle devam ediyor: “Zahirde tıflâne olan bu haller, hakikatde mesleğe olan aşkın şahididir. Aşkı meşk etmiyenler, maksudlarına kavuşamazlar.” Meşk; ders, talim, çalışma, alıştırma demek. Aziz Nesin, Güzel Sanatlar Akademisi’nde hocası olan Akdik’in, “Ben bir gün meşk etmesem, ertesi gün acemilik çekerim” dediğini aktarır. Öyleyse “meşk” ile “ceht” arasında bir bağ var, çalışma disiplini, gayret, emek, sabır, sebat, temrin…

Bir kez daha tekrar edelim: “Aşkı meşk etmiyenler, maksudlarına kavuşamazlar.”