Bu güzellik belgeselde kalmasın

28 Ağustos 2022

Uçtuklarında gökyüzünü pembeye boyuyorlar, dansları dillere destan. Ne yazık ki onları korumakta zorlanıyoruz. ABD’den ödülle dönen “Pembe Misafirler” belgeseli bu narin türü bekleyen tehditlere de dikkatleri çekiyor

Hep vurguluyoruz; Türkiye’nin asıl zenginliği biyoçeşitliğinin eşsizliğinde yatıyor. Türler açısından eşsiz bir servete sahibiz. Ama bilinç yetersizliği yüzünden korumakta ve yaşatmakta sınıfta kalıyoruz. Ve bu başarısızlığımız, maalesef coğrafyamızda yaşayan bazı canlı türlerini yok olma tehdidiyle karşı karşıya bırakıyor.

Tuz Gölü’nde geçen yıl bunu çok acı bir şekilde yaşadık. Vahşi sulama ve su kaynaklarına set çekilmesi nedeniyle çölleşen Tuz Gölü havzasında binlerce flamingo can verdi. Oysa flamingo, Türkiye için özel bir tür. Sürülerin uçuşunu izlemek, hassas gözler için, deyim yerimdeyse dünyaya bedel. Çünkü onlar uçarken gökyüzünü pembeye boyuyorlar. Hele güneş ufka

Yazının Devamı

Üveyik ve elmabaş patka yine namlunun ucunda

21 Ağustos 2022

Yeni av sezonu yine tartışmalı başladı. Nesli küresel ölçekte tehdit altında olan; elmabaş patka ve üveyiğin, avlanabilecek hayvanlar listesinde yer alması, yaşam savunucularını bir kez daha hayal kırıklığına uğrattı

Üveyik; kumrudan biraz daha küçük bir kuş. Kısa kuyruklu ve sivri kanatlı. Uçuşu hızlı. Ötüşü huzurlu bir kediyi çağrıştırıyor. Ama o huzur, bugünden itibaren avcıların kurbanı olacak. Çünkü üveyik, tüm itirazlara karşın yine ülkemizde namlunun ucunda. 

Elmabaş patka ise orta boylu dalıcı bir ördek. Erkeğinin başı ve boynu kırmızı, dişisinin ise açık kahverengi. Suda süzülüşü masal karesi gibi. Kesik kesik ötüşü, uzak mesafelerden bile duyulabilyor. Ancak keşke o sesi, avcılar hiç duymasa. Çünkü elmabaş patka da aynı üveyik gibi, bu yılki av listesinde yer alıyor.  

‘Kırmızı liste’deler 

Oysa ki bu 2 tür, Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği’nin (IUCN) ‘kırmızı listesi’nde bulunuyor. Yani, soyları tükenme tehdidiyle karşı

Yazının Devamı

Tatlı mısırın genetik sırrı

14 Ağustos 2022

Piyasada mısırlar tatlı ve tazecik. Nedeni mi? Biz tüketiciler öyle istiyoruz, üretici de ona göre hibrit tohum ithal ediyor.

Mısır, GDO ile en çok anılan gıdalardan. Nedeniyse genetiği değiştirilmiş mısırın ülkemizde hayvan yemi olarak kullanılması. Toplumun belirli bir kesimi, genetiği ile oynandığı için mısırların değiştiğine, şeker gibi tatlı hale geldiğine ve eskisine oranla çok daha hızlı haşlandığına inanıyor. Oysaki mısırdaki tek tip tat, GDO ile alakalı değil! Anlatalım: Mısır, yemlik, nişastalık, çerezlik, patlatmalık ve taze tüketim için üretiliyor. Her bir tüketim amacı için de farklı çeşitleri söz konusu. Genetiği değiştirilmiş (GD) mısır, hayvan yemi amacıyla üretiliyor. Üretimi de Türkiye dışında yapılabiliyor. Çünkü Türkiye’de genetiği değiştirilmiş tohumla tarımsal üretim, Biyogüvenlik Kanunu uyarınca yasak. Kanun, GDO’lu ekim yapana hapis cezası öngörüyor. GD mısırlar, ülkemize hayvan yemi ithalat izniyle sokuluyor ve hayvan beslemesinde kullanılıyor.

Doğrudan insan tüketimine sunulan

Yazının Devamı

Yunusların peşinde bir pazar günü

7 Ağustos 2022

İstanbullu hemşehrimiz 3 yunusumuz var. Adları Afalina, Tırtak ve Mutur. Aslında bu adlar onların türlerini belirtiyor. Onları tanımak isteyenler yunus gözlem teknesine alıyor soluğu.

Gördün mü? Aa! Orada orada… Bak, teknenin hizasında… Çıkacak şimdi! Geçen pazar, İstanbul Boğazı’ndaki “yunus gözlemi” teknemizin güvertesinde sık sık bu sesler yankılandı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Kentsel Ekolojik Sistemler Müdürlüğü’nün kentte ilk kez düzenlediği tura katılan İstanbullular, çok heyecanlıydı. Tekneye binmek için Karaköy İskelesi’ndeki buluşma noktasına gelenlerin beklentisi, birbiri ardına zıplayacak yunus sürüleriyle karşılaşmak, Boğaz’ın kadim konuklarının fotoğraflarını yakından çekebilmekti. Tekneye binenlere önce görevliler kimlik karşılığında dürbün dağıttı. Ardından da Dünya Doğayı Koruma Vakfı (World Wide Fund for Nature-WWF) Türkiye’den Deniz ve Yaban Hayatı Programı Müdürü Ayşe Oruç, yunuslara ilişkin bilgi verdi.

Alman ARD Tv

Yazının Devamı

Az tüket çok yaşa

31 Temmuz 2022

Sakarya’nın bir köyüne yerleşip ekolojik tarım yapan fizik öğretmeni Sevil Çakmak Bilgin’den doğada kendi kendine yeten hayat deneyimini dinliyoruz

Limitimizi yine aştık. Dünyanın 2022 yılı için bize sunduğu doğal kaynakları 3 gün önce tükettik. Artık yıl sonuna kadar 2023 yılının bütçesinden harcayacağız. Zaten uzun zamandır geleceğe borçlanarak yaşıyoruz. Çünkü mevcut yaşam biçimimize dünya yetişemiyor. Bu yüzden küre ısınıyor, iklim değişiyor, felaketler kapımıza dayanıyor. 

Bu gidişatı değiştirebilmek ise ancak yaşam şeklinde gerçekleşecek dönüşümlerle mümkün. “Aman ben ekolojik ayak izimi azaltsam ne olacak? Dünyayı asıl kirletenler gelişmiş ülkeler ve çok uluslu şirketler” diye düşünebilirsiniz. Ama emin olun bireysel değişim onları da dönüşüme zorluyor. O nedenle artık hemen her şirket sürdürülebilirlik planları yapmakla meşgul. Biraz bilinç ve çabayla ekolojik bir yaşamın kapısını aralayabiliriz. Tabii bunun için bize rol modeller de

Yazının Devamı

Sadece 11 yıl kaldı

24 Temmuz 2022

Avrupa’da ölümlere yol açan aşırı sıcak hava dalgası bizi de etkisine alıyor. Türkiye’nin İklim Başmüzakerecisi Prof. Dr. Birpınar, “Ülkeler ortak çıkara göre hareket etmezse gelecek nesillere ne su ne hava ne de toprak kalacak” diye uyarıyor.

Önce yaz selleriyle yaşanan felaketler, ardından aşırı sıcak hava dalgasına bağlı ölümler… “Kapıda” dediğimiz iklim krizi, artık evimizin içinde. Korktuğumuz gelecek her geçen gün yaklaşıyor. Yaşadığımız iklim değişikliğine dayalı felaketler bunun habercisi. Ve maalesef geleceğe dair umutlar da azalıyor. Çünkü dünyayı ısıtarak iklim krizine neden olan sera gazı emisyonlarının salınımı hız kesmeden sürüyor. Emisyonları azaltmak adına tüm ülkelere yükümlülükler veren Paris Antlaşması bile umut verici değil!

Bunu ben söylemiyorum. Paris Antlaşması’na imza atan Türkiye’nin İklim Başmüzakerecisi Mehmet Emin Birpınar dile getiriyor: “Paris Antlaşması’na umut bağlamamız durumunda dahi sonuçlar pek iç açıcı

Yazının Devamı

Yatan limon değere biniyor

17 Temmuz 2022

Limon hasadı eylülde başladığı için Mersin’deki soğuk hava depoları ile Ürgüp’teki yer altı depolarında yatan, dinlenen limonlar piyasaya sürülmeye başlanıyor.

Çok değil daha 4-5 ay önce, “para etmiyor” diye limon ağaçları sökülürken, bugün pazarda limonun kilosu 20 lirayı aştı. Maalesef bu tablo bizim büyük çaresizliğimiz! Sadece limonda da yaşanmıyor bu durum. Birçok tarım ürününde ciddi fiyat dengesizliğiyle karşı karşıya kalıyoruz. Çiftçinin 2-3 liraya zar zor sattığı domatesi, pazardan 15-20 liraya alıyor; mevsiminde ve yerel tüketmediğimiz için üreticiden çok aracıya, halciye, tüccara kazandırıyoruz.

Limonda da durum farksız değil. Limonun hasat dönemi eylülde başladığı için şu an limon hasadı yok. Dolayısıyla pazara gelen limonlar, “yatak” ve “dinlenme” olarak adlandırılan limonlar. Dinlenme limonlar da Mersin’deki soğuk hava depoları ile Nevşehir Ürgüp’teki yer altı depolarından geliyor. Kış sezonunda TIR’larla depolara

Yazının Devamı

Şehri yesek!

10 Temmuz 2022

Büyükşehirler gıda ormanı olabilecek potansiyele sahip. Parklar, bahçeler, korular, mesire alanları göze hitap eden peyzaj yerine hem göze hem de damağa hitap eden yenilebilir peyzajla süslenemez mi?

Şehirdeki ağaçların meyvelerini neden çürümeye terk ediyoruz? Üstelik gıdanın el yaktığı böylesi bir dönemde. Geçtiğimiz günlerde Altunizade’de yürürken burnuma keskin bir ıhlamur kokusu çalındığında geldi bu soru aklıma. Ağaç baştan aşağı ıhlamur çiçeğiyle donanmıştı. Ve belli ki o bölgede yaşayanlar sadece o ağacın kokusuyla yetiniyorlardı. 

Belki siz de fark etmişsinizdir. Bu aylarda bazı kaldırımlardan yürürken ayakkabınızın altı yapış yapış olur. Güzelim dutlar yerlere dökülüp çürür, posaları da ayağımıza yapışır. Üstelik pazarda, markette 300 gramı 20-30 liraya satılırken. Keza incirler de öyle, erikler de... Çoğu çürüyüp yerlere dökülür. Oysaki çocukluğumuzda erik ağaçlarına dalmak yaz alışkanlığıydı. Şimdiki çocuklar ise

Yazının Devamı