Alman bilim insanı Elisabeth Noelle Neumann, Suskunluk Sarmalı kuramını geliştirdiğinde, bagajında kendisinin de Yahudi karşıtı yayınlarda çalıştığı 2. Dünya Savaşı öncesi ve sonrasında yaşananlar vardı.
Noelle Neuman, toplumdaki hâkim görüşlerin medyada nasıl yer aldığından hareketle, farklı düşünenlerin davranışlarına odaklandı.
Bulduğu sonuçlar etkileşimleri görmek açısından çarpıcıydı.
Toplumda hâkim olan görüşü medyanın da aynı yoğunlukta işlemesi, farklı düşünenlerin giderek sessizliğe dönüşmesine yol açıyordu.
Dışlanma, tepki ve zarar görme endişesi fikirleri baskılıyordu.
Artık özgürlükler dünyası, ağırlıklı olarak, internet ve sosyal medyanın kullanılma kapasitesine göre yorumlanıyor.
Zira bireyler, artık doğrudan düşüncelerini kamusallaştırma imkânı buluyor.
Araştırmalar da ağırlıklı olarak yargının uygulamalarına odaklanıyor.
---
Siyaset, olağanüstü dönemlerde, aykırı ses görmeme eğilimindedir.
İfade özgürlüğünün sınırlarını, herkes açısından, belirlemesi gereken ise yargıdır.
Evrensel hukuk kararları ve Türkiye’deki emsal kararlar, daraltılması gereken alanı açıkça gösteriyor.
Provokatif olmayan, şiddet çağrısı içermeyen fikirler değil, gizlenme eğilimindeki kişilerin şiddet çağrısı içeren yaklaşımları tehlikeli olan.
---
İhraç edilen ve bu nedenle açlık grevine başlayan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça için Yüksel Caddesi’nde aylardır sadece pankart açan insanlar her gün gözaltına alınıp, eylemlerinde suç olmadığından Kabahatler Kanunu’na göre parayla cezalandırıldı.
Talepleri, OHAL Komisyonu’nun bir an önce karar vermesi.
Özakça’nın beraat etmesine, Gülmen’in tahliye edilmesine rağmen komisyon birkaç gün önce başvuruyu reddettiğine yönelik karar verdi.
Gerekçeleri belirsiz bu kararı vereceği belli olmasına ve insanların tam 324 gündür açlık grevinde bulunmasına rağmen, biraz olsun acele etmedi.
Binlerce kişi ise komisyonun kararlarını bekliyor.
---
Kökeni, inancı, mezhebi ve fikrini söylemek zorunda bırakmak suç olmasına rağmen bütün cümleler “Önce şunu söyle” diye başlıyor.
Magazin programları “söyletme mecburiyetine” ayrılıyor.
Bunu eleştiren ve neredeyse kentlere girişi yasaklanan Barış Atay, farklı bir dünya tahayyülü olduğunu açıklayan Mert Fırat gibi sanatçılar tehditlerle boğuşuyor.
Suç içeren kelimesi olmayan gazeteciler için paylaşımları gerekçesiyle gözaltı kararı veriliyor.
Muhalefet dâhil, toplumun yaygın kesimi tarafından desteklenen herhangi bir adım ya da karar “karşı çıkılamaz” ilan ediliyor.
Alanı; kafa kesmekten söz edenler, nefret suçu işleyenler, silahlarla poz verenler kaplıyor.
Sadece fikrini beyan edenlere “medeni ölü” sistemi işletilirken, açıkça suç işleyenlerin tekine dokunulmuyor.
Takiyenin ve sızmanın 15 Temmuz gibi sonuçlara uzanabileceği görülmüşken, olabileceğinden de açık insanlar bir sarmala sokuluyor.
Yargının belirleyici olması gereken alan da burası; bin bir suç işlemiş, binlerce kilometreden dünyadaki birçok ülkeyi paramparça etmiş emperyalistlerin vatandaşlarına sağladığı özgürlükler ortamını bu ülke için kararlılıkla savunması.