Bu hafta, ismen kalkacak OHAL’in son ihraç kararnamesi nedeniyle binlerce kişi geçen hafta sonunu bilgisayar başında geçirdi.
Resmi Gazete, yüksek takip rekorları kırdı.
Listede olmadığına sevinenler, arkadaşının ihraç edildiğini öğrendikten sonra bu kez de utanarak geçirmeye başladı günlerini.
İhraç edilenlerden biri de Selçuk Üniversitesi araştırma görevlisi Mustafa Aksoy’du.
Yaklaşık bir yıl önce açığa alınan ve göreve dönmeyi bekleyen Aksoy’un ihraç gerekçesi bilinmiyor.
Birilerinin emeğiyle oynamaya alışmış; torpille girdikleri akademide güllük gülistanlık yaşayan birtakım “hocaların” dar dünyaları dışında bir gerekçe yok.
Aksoy için süreç, bir yıl önce, kaleme aldığı yazılardan, sosyal medya mesajlarından hoşlanmayan birilerinin, “Bu terörist zaten” sözleriyle başladı.
Kanıt yok, küçük bir şüphe bile yok ve bütün yazdıkları şeffaf ama birilerinin çok değerli görüşleri üzerine Aksoy açığa alındı.
Aksoy hakkında elbette soruşturma açıldı.
Ve savcılık, arayıp, tarayıp, bir şey bulamayarak, takipsizlik kararı verdi.
Artık iftirada bulunanların hesap vermesi gerekirdi ama öyle olmadı elbette.
O kişiler ne bir ceza aldı ne küçük bir uyarı.
Onların hayatları, cümleleri istenilen biçimde kurdukları için korunaklıydı.
Aksoy ise yargı kararına rağmen ihraç edildi.
***
Gelin görün ki istenilen cümleleri kurdukları için ne yaparlarsa yapsın atılmayanları da kapsayan bir dosya geçtiğimiz günlerde YÖK’e gönderildi.
İtinayla hazırlanmış, akademinin halini net biçimde ortaya koyan bir dosya.
YÖK’ün bu dosyayla ilgili nasıl bir inceleme süreci yürüteceğini göreceğiz.
Dosyada, Aksoy’un ihraç edilmesine giden süreçte izi olanların, ihraç kararını verenlerin, üniversite üst yönetiminin bir bölümünün de ismi var.
Dosya, bazı akademisyenler yayın yapmak için ter dökerken, bazılarının nasıl kolaylıkla akademik teşvik uygulama-sından faydala-nabildiğini görmek açısından da önemli.
***
Kapsamlı dosyada aktarılan iddialara göre, bir doktora öğrencisi ve danışmanı hoca, her yıl yurt dışında, tanıdıkları vasıtasıyla bilimsel kongre düzenliyor.
Nedense bu etkinlikler kapsamlı ya da herkese açık duyurulmuyor.
Her yıl birbirinden güzel kentlerde düzenleniyor etkinlikler.
Viyana, Roma, Amsterdam, Taşkent.
Programa mutlaka turlar da ekleniyor.
Nasıl “yabancı bilimsel” kongreyse, aynı kişilerin düzenlendiği bu etkinliklere katılanların yüzde 90’ı hep aynı üniversitemizden.
Ve hep aynı isimler ceplerinden bir kuruş ödememeleri için “çağrılı konuşmacı” olarak davet ediliyor.
Kongrelerin organizasyonu hep aynı firmalara veriliyor.
Etkinliklere katılan bütün isimleri aynı kefeye koymak mümkün değil elbette.
Ama iddiaya göre, bu isimlere yakın isimler her yıl mutlaka bir bildiriyle etkinliklere katılıyor.
Yetmiyor, akademisyen olan eşleri de etkinliklerde yer alıyor.
Bildirileri mutlaka kabul ediliyor.
Katılım ücretlerini de elbette Bilimsel Araştırma Projesi (BAP) kapsamında üniversite ödüyor.
Yine iddiaya göre, aslında Konya’da yapılabilecek organizasyonlar için BAP’tan çıkan ücretler, bugünkü kurla yüz binlerce lira.
Ve elbette doğru cümlelerle konuşanlara, üniversitenin de soruşturma açmasına rağmen bir şey yapılmıyor.
Doğru cümlelerle konuşanların soruşturulmalarında ismi geçenler de dosyaya göre bir sene sonraki etkinlikte yer alıyor.
Doğru cümlelerle konuşmak ne mühim!
Dosdoğru ve dürüst biçimde fikirlerini aktaranlar işsiz kalırken, kutsalları kalkan yapanlar için bütün imkânlar seferber ediliyor.