- Gendümü yakarım ülen...
- Yapma baba...
- Yaklaşmayun. Yagarum...
Televizyon haberlerinde şahit olduğum bu diyalogları duyanlar bu adamın işsiz kaldığı veya karısı tarafından terk edildiği için intihar etmek istediğini düşünebilir.
Oysa bu zavallı baba kızını kaset yapma vaadi ile kandırıp parasını elinden alan bir kaset yapımcısını protesto etmek için kendini yakmak istiyordu ve yaktı da.
Zor bela söndürdüler babayı ve hastaneye kaldırdılar.
Çocuğunu ünlü yapmak istiyordu baba.
Sanıyordu ki kızı kaset yaptığında para içinde yüzecek, emekli kuyruklarından kurtulacak, otobüsün terli havası yerine klimalı SLX bir Doğan arabanın havasını soluyacak.
Hep önünden geçerken hayalini kurduğu yangın merdivenli çok katlı sitelerde bir evi olacak.Kızı ünlü olup talk showlar yapacak, bu talk showlara babası olarak katılıp onun ünlü olması için ne fedakarlıklar yaptığını anlatacak, hatta kapanışta kızı ile birlikte "Allı turnam bizim ele varırsan, şeker söyle kaymak söyle bal söyle"yi icra eyleyecek.
Eğer kızı kaset yapsaydı amcam kazın ayağının öyle olmadığını, böyle olduğunu, hatta şöyle olduğunu anlayacaktı aslında.
Çünkü ben her seyredişimde üzülüyorum bu çocuklar için.
Gerdan kırmalarının, göbek atmalarının, bel kıvırmalarının bir süre sonra onları mutsuz edeceğinin farkındayım çünkü.
Piyasaya sahte Irak doları gibi her hafta üç beş tane sürülüyor, sağdan soldan toplanan parçalarla kaset yapan ve çıkartan bu genç popçulardan.
Plak şirketleri aralarından bir tane Tarkan çıkartırım umudu ile habire düş kırıklığı pompalıyor Kral Tivi ve Genç Tivi ekranlarından.
Sonra ne mi oluyor?
İşte bunlar oluyor:Televizyonda arzı endam ettiği için önce mahalle esnafı tarafından keşfedilen genç popçumuz, klibinin tekrar tekrar gösterimi nedeni ile bir anda ünlü oluyor.
Bir hafta önce konfeksiyon atölyesinde ara ütücüyken bir anda genç kızların imza istediği insan haline geliyor.
Artık daha iyi bir evde yaşamak, spor bir araba ile boğazda Pasha'ya gidip haftasonlarında bir country evinde yorgunluk atmak onun da hakkı değil mi?
Hayır hiç de öyle olmuyor.İlk kasetini yapan plak firması ile 2015 yılına kadar para almadan kaset yapmak üzere anlaşan genç kızımız veya oğlumuz zaten ilk kasetten bir kuruş bile para almıyor.
Kaset yüzbinlerce satarsa kaset firmasının yaptığı avanslarla kör topal idare ediyor.
Eğer kaset satmazsa sadece ünlü olduğu ile kalakalıyor.
Ama ünlü olduğu için dolmuşa veya otobüse binemiyor garibim.
Hacılı lahmacunculardan bir lahmacun sardırıp ayranla içmesi de söz konusu değil.
Saçını mahalle berberine fönlettirirse kimse onun star olduğuna inanmaz...
Bu yüzden para harcamak, bir ünlü gibi yaşamak zorunda.
Ama nasıl...
Üstelik klibin rüzgarı dindiğinde onu artık kimse tanımıyor.
İnsanlar ve kaset yapımcıları o arada klipleri yayınlanan yeni "starlarla" ilgilendiklerinden kimse bizim starımızı iplemiyor.
Bakkal veresiyeyi kesiyor, gece binilen taksilerde gündüz tarifesi pazarlıkları yapılıyor.
Önce eldeki üç beş kuruş, sonra umutlar tükeniyor.
Astronomide sönen yıldızlar neye dönüşür bilir misiniz?
Kara deliklere...