İTALYAN mallarına karşı boykot çığ gibi büyüyor.
Halkım eline geçirdiği tüm İtalyan mallarını İtalyan büyükelçilikleri önünde yakıyor.
İtalyan malı yeşil salatalar, İtalyan malı göbek marullar bir bir eziliyor.
Ve sıra yavaş yavaş bana geliyor.
İçimdeki ses "haydi Gani sen de İtalyan malı neyin var, neyin yok yak gitsin" diyor.
Naomi yengenize telefon açıp, "Bundan sonra İtalyan markaların defilelerine çıktığını görmiyim ayaklarını kırarım, yani yetişebildiğim yerlerinden kırarım" demenin rahatlığı var içimde ama hala bir şeyler yapmam gerektiğini söylüyor içimdeki ses.
* * *
SANKİ başıma gelecekleri aylar öncesinden düşünüp Alfa Romeo marka arabamı satmış olmanın keyfi ile dolabımı açıyorum.
Versace takım elbisem askıda öylece sallanıyor. Topu topu üç kere giymişim zaten. Bir daha giyer miyim bilmiyorum ama gene de acıyorum.
Zaten savunmasız ceket de "Abi beni astın burda bıraktın zaten. Bir ihtiyacın var mı? Ütü ister misin? Canın naftalin çekiyor mu, dediğin yok" der gibi bakıyor bana... Sadece iki tokat atıyorum yaka kısmına doğru.
"Seni şimdilik affediyorum. Ama bi keleğini görmeyeyim ona göre" diyorum. Hiç sesini çıkarmıyor.
* * *
BAKIYORUM öbür köşede Massimo Drotti marka bir pantolon Türk malı Levis'lerin, Pepe Jeans'ların, Kickers'lerin arasında saklanmaya çalışıyor.
"Gel buraya İtalyan kumaşı" diyorum ve çekip alıyorum kalabalığın arasından.
Tam çakmağı tutuşturup "İtalya şaşırma, sabrımızı taşırma, bu arada paraları da aşırma" diye bağıra çağıra yanan pantolonu evin önündeki caddeye atıcam ama birden aklıma pantolonun hediye olduğu geliyor.
"İtalyan malı hediye bir pantolonu Apo'yu tel'in vesilesi ile yakmak caiz midir hocam" diye Yaşar Nuri Öztürk hocama sormak geçiyor içimden ama vazgeçiyorum.
* * *
GERİDE yakılacak çok şey var...
Armani marka bir kazak ilişiyor gözüme.
Kazak olmasına rağmen tir tir titriyor yakıcam diye.
"Hadi bakalım" diyorum, "Senin D'allaman gelip de kurtarsın bakalım"...
Tam yakıcam birden etiketi ilişiyor gözüme.
"Fabrik at Brasil".
Durup dururken Ronaldo'yu küstürmenin alemi yok. Ben şimdi Brezilya malı bu kazağı yakarsam bir sürü Brezilyalı gariban aç kalacak. Bir katliam da ben yapacağım çaktırmadan. Kazağa "Ayağımın altında dolaşma İtalyan sosisi" diyerek ve suratına tükürerek yerine koymakla yetiniyorum.
* * *
KENZO'nun İtalyan mı yoksa Fransız mı olduğu konusu kafamı kurcalıyor.
Ayakkabı idamını bekleyen bir ceset gibi karşımda.
Ortağım Birol'u arıyorum. İtalyan dediği an ayakkabının ipini çekip benzini basıcam...
"Kenzo Fransa'da yaşayan bir Japon'dur oğlum" diyor Birol. Ayakkabı derin bir nefes alıyor.
* * *
İTALYANLARA haddini bildirmeye kararlıyım.
Dolabımı deliler gibi arıyorum. İtalyan bişey bulup yakıcam ama bulamıyorum.
Çorapların olduğu bölüme geliyor sıra. İşte aradığımı buluyorum. Bir çift Benetton marka çorap.
Parmaklarının ucu yırtıldığı için kullanmadığım çoraplar bölümünde duruyorlar ama olsun. İtalyanların gönlü olsun diye gidip sıfır çorap alacak değilim ya...
Çakmağı çıkartıp yakacakken daha iyi bir fikir geliyor aklıma.
Çoraplardan bir tekini Reha Muhtar'a, bir tekini de Sadettin Teksoy'a göndermek geliyor aklıma. Çorapların "keşke yakılsaydık" dediğini duyar gibi oluyorum.
Çorapları paketleyip adreslerine postalıyorum...
Eylemlerim İtalyanlar Apo'yu yargılayana kadar sürecek...
* Türklerle sempati köprüsü kurulacak. Örneğin adımın Türkçede neye karşılık geldiği bulunacak. Dalema, dallema, dalaman, dallama... Hah sonuncusu iyi galiba...
* Apo'yu koruduğum yalan. Onu gökgürültüsünden korktuğu için yatağımıza aldık. Hepsi bu...
* Türkler, İtalyan mallarını yakıyorlarmış. Kaseye dikkat edilecek.
* İtalya'da da Türk mallarına karşı boykot başlatılacak. İncir ve kuruüzüm yenilmeyecek.
* Galatasaray maçında şeref tribününde değil numaralı tribünde oturulacak.
Yazara E-Posta: g.mujde@milliyet.com.tr