Fuat Keyman

Fuat Keyman

fkeyman@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Çözüm sürecini tartışırken ortaya çıkan ve önemli gördüğüm bir ikilem var.
Türkiye’de çözüm sürecini tartışırken odak noktamız, sürecin “yöntemi” ve başarı için gerekli olan “demokratikleşme hamleleri”. Yurtdışında, özellikle, Amerika’da yapılan tartışmalarda odak noktasıysa, sürecin “Ortadoğu, özellikle de Irak ve Suriye’yle ilişkili bölgesel dış politika boyutu”.
Bu köşede sürekli vurguluyorum: Hem ülke içinde barış ve demokratikleşmeyi sağlamak, hem de, Türkiye-Kürtler işbirliğinde, bölgesel gelişmelere ve değişime yanıt vermek, çözüm sürecinin iki ana amacını ve hedefini oluşturuyor. Bu iki amaç ve hedef, birlikte, sürecin, tüm sorunlara rağmen, devam etmesini sağlıyor.
Çözüm sürecinin bölgesel dış politika boyutuna yeterince önem vermediğimiz zaman, demokratikleşme hamlelerinde yeterli adımlar atılmadığı halde sürecin niye devam ettiğini anlamakta zorluk çekiyoruz.
Hafta sonu, küçük bir grup, Amerika Enerji Bakanı Ernest Moniz ve yakın çalışma arkadaşlarıyla yemek yedik. Bakan Moniz’i dinliyorum. “Kaya Gazı üretiminde son beş yıldaki başarılı çalışmamızla, bugün yüz yıllık doğalgazımız var, enerji bağımlılığımız bitiyor, dahası, enerji ihracatına geçiyoruz” diyor.
Kaya gazıyla ilgili bu gelişme, bölgesel ve küresel ilişkilerde, “oyun değiştirici” niteliğe sahip. Özellikle de, Ortadoğu’da.
Bakan Moniz’e soruyorum: “Kaya gazı, Amerikan dış politikasını, özellikle de Ortadoğu politikasını nasıl etkileyecek?”
İki noktanın altını çiziyor:
“Bir, enerji bağımsız Amerika için Ortadoğu’nun önemi azalmıyor. Ama, iki, Amerikan dış politika vizyonunun odak noktası hızla Pasifik ve Asya’ya kayıyor. Pasifik ve Asya’ya kayışta, Amerika, dış politikasını yeniden dengelemede başarılı olmak için, Ortadoğu’da istikrarı hızla gerçekleştirmek istiyor. Obama’nın, Ortadoğu’yla ilgili hamleleri, bu bağlamda, görülmeli.”
Tam bunları konuşurken, İran’la yapılan “nükleer müzakereler”de anlaşmaya varılmasının da altını çizelim.
Yemekte, Uluslararası Enerji Ajansı (UEA) baş ekonomisti ve Sabancı Üniversitesi İstanbul Enerji ve İklim Değişikliği Araştırma Merkezi onursal Başkanı, Fatih Birol da var. Birol’un, “enerji alanında küresel eğilimler ve gelişmeler” üzerine yaptığı çalışmaları herkese tavsiye ederim.
Birol de kaya gazının öneminin altını çiziyor: “Amerika, 2015’te Rusya ve Suudi Arabistan’ı geçebilir ve enerji bağımsız olabilir”. Birol, “Bununla birlikte, Ortadoğu’nun, özellikle de Irak’ın öneminin devam edeceğini” vurguluyor.
Birol’la bir ara yüz yüze konuşuyoruz. Irak ve enerji üzerine söylediklerinin, Türkiye-Irak ilişkilerine ve çözüm sürecine etkisini soruyorum. “Irak’ın ekonomi ve enerji alanlarında zaten gelişmekte olan Türkiye-Irak ilişkilerinin ciddi boyutlara hızla ulaşabileceğini” söylüyor ve “Türkiye, Irak Kürdistan’ı gibi, Irak Merkezi Hükümeti ve Güney Irak ile ilişkilerini de geliştirirse, bunun bölgesel ve küresel politika için çok önemli olacağını da” ekliyor.
Moniz’i ve Birol’u dinlemek, çok net olarak ortaya koyuyor: Çözüm sürecinin çok önemli ve belirleyici bir “enerji-ekonomi arka planı” var. Gerek, Erdoğan-Barzani Diyarbakır buluşması, gerekse de Türkiye-Merkezi Irak Hükümeti arasındaki olumlu gelişmeler, enerji-ekonomi arka planından bağımsız değiller.
Çözüm sürecinin, Türkiye-Kürtler işbirliğini gerekli kılan, bölgesel enerji-ekonomi boyutunu unutmamalıyız. Bu boyut, demokratikleşme kadar önemli.
***
25 Kasım, Kadınlara Yönelik Şiddete karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü’ydü.
Ülkemizde kadına karşı şiddet kabul edilemez boyutta.
Kanına karşı şiddete net ve amasız “Dur” demeliyiz, karşı çıkmalıyız.
Erkeksen: Kadını Koru, Her Türlü Şiddete Hayır De.