Freud’un en tartışmalı makalesi hiç kuşkusuz “Haz İlkesinin Ötesinde”dir. 1920 yılında yayımlanan bu makalede, o döneme kadar ruhsallığın temel ilkesi olarak ‘haz ilkesi’ni kabul eden Freud, başka ilkelerin de var olabileceğini sorgular. Ve iki yeni kavram ortaya atar: Yineleme zorlantısı ve ölüm dürtüsü. Psikanaliz dünyası ikiye bölünür. Freud’a katılanlar ve katılmayanlar. Büyük tartışmalar çıkar.
Bu yıl psikanalitik dürtü kuramında dönüşüme neden olan “Haz İlkesinin Ötesinde” adlı bu çığır açan makalenin yayımlanışının 100. yılı. Bu vesileyle, dünyadaki psikanaliz dernekleri ve gruplar toplantılar düzenleyip makale üzerinde tartışmalar yapıyor, kitaplar yayımlıyorlar. Psikanalist Talat Parman da bu tartışmalara Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan “Freud’un Makara Oyunu / ‘Haz İlkesinin Ötesinde’ metninin çağrıştırdıkları” adlı kitabıyla katkı sunuyor.
Freud, makalesinde bir makara oyunundan söz eder. Bir buçuk yaşında bir çocuğun oynadığı bu oyunu anlatmadan önce çocuğun uslu bir çocuk olduğuna, kendisini emziren, büyüten, şefkatle bağlı olduğu annesi uzun süreler ortadan kaybolduğunda hiç ağlamadığına dikkat çeker. Yalnız bu süreçte çocuğun makarayla oynadığı oyun, ilgiye değerdir. Çocuğun elinde ip doladığı tahtadan bir makara vardır. Çocuk makarayı ipi elinde tutarak yatağa atar. Böylelikle makarayı görme alanından çıkarır. Bu duruma tepkisini bir “Oooo” sesiyle verir. Daha sonra yatağın içindeki makarayı ipinden çekerek çıkarır ve bu ortaya çıkış halini de neşeli bir ‘da’ sesiyle karşılar. “Oyun bundan ibarettir. Kaybolmak ve ortaya çıkmak” der Freud. Talat Parman ise şöyle özetliyor durumu: “Gitti diye bağırmak, işte geldi diye coşkulanmak. Bu gözlemler Freud’u ruhsallığın temel işleyiş ilkesi olarak kabul ettiği haz ilkesinden şüphe duymaya ve onun ötesinde neler olup bittiğini araştırmaya itmiştir.” Parman, psikanaliz literatüründe makara oyunu olarak bilinen bu oyunda çocuğun ona acı veren annesinin kendisinden uzaklaşması deneyimini bir oyuna çevirdiğini vurguluyor. Çocuk annesi olmadığında makarayı atıp ‘gitti’ diye bağırıyor, sonra ipinden çekerek makaraya kavuşuyor ve ‘geldi’ diye sesleniyor. Çocuk annesinin yokluğuyla bir nevi böyle başa çıkıyor. Ki bu oyunda hazzın ötesinde şeyler olduğunu da görüyoruz.
Kitabında makaleyi ele alırken Freud’un düşünür, yazar, kuramcı ve klinisyen olmasının ötesinde temelinde bir insan olduğunu vurgulamak istediğini söyleyen Parman, makaleyle bağlantılı olarak insan Freud özelinde çok değerli bilgiler paylaşıyor bizimle.
Öncelikle, sözü edilen çocuğun Freud’un Sophie adlı kızının oğlu, torunu Ernst olduğunu belirtiyor. Ardından, içinde ölüm dürtüsünün bolca tartışıldığı bu makalenin Freud’un çok zorlu bir döneminde yazıldığını, makale öncesinde Freud’un Birinci Dünya Savaşı sırasında savaşta olan oğulları nedeniyle kaygılı bir dönem geçirdiğini söylüyor. Ekonomik açıdan zor koşullarda olduğunu, evde ısıtma bulunmadığından hastalarını palto giyerek ve eldiven takarak gördüğünü. Önce kaygı nevrozu nedeniyle gelen ve başarıyla tedavi ettiği hastası Anton van Freund’u kanserden ardından kızı Sophie’yi İspanyol gribinden kaybettiğini, hatta trenler çalışmadığından onunla son kez vedalaşamadığını. Freud biyograflarının bu kayıpların söz konusu makaleye yansımış olduğunu belirttiğini de... Parman, Freud’un ağzındaki kanser başlangıcının ilk belirtilerinin de 1917 yılında çıktığını, 1919-1920’de “Haz İlkesinin Ötesinde”yi yazarken ileride kendisine kanser tanısı konma ihtimalini bildiğini de ekliyor. Elbette bu durum Freud’un metnine de sızıyor.
Yine Parman’dan öğreniyoruz ki Freud ilk dürtü kuramında yaşam dürtüleri ve cinsel dürtüleri birbirinin karşıtı olarak konumlarken, “Haz İlkesinin Ötesinde”de onları ortak bir başlık altında topluyor ve karşılarına da ölüm dürtüsünü koyuyor. Yani ilk iki dürtü ölüm dürtüsüne karşı birleşmiş oluyor. İlginç olan Freud’un bu noktadan hareketle, ilk çene ameliyatından sonra hormon bilimci Steinach’ın teorisi uyarınca sperm kanallarını bağlatarak hastalığına karşı önlem almaya çalışması. Öte yandan Parman, Freud’un tütün bağımlılığıyla ilgili de çarpıcı örnekler veriyor.
Önerim, eğer psikolojiyle, insanı anlamakla ilgiliyseniz, öncelikle Metis Yayınları’ndan çıkan Freud’un iki makalesinin yer aldığı “Haz İlkesinin Ötesinde / Ben ve İd” adlı kitabı okumanız, ardından da Parman’ın bu şahane kitabını. Sonra da hayattaki makara oyununuz üzerine düşünmeniz... İyi pazarlar dilerim.