Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Diyarbakır’ın Lice ilçesinde meydana gelen olaylarda 18 yaşındaki Medeni Yıldırım yaşamını yitirdi. Kayacık köyündeki jandarma karakolunun yenilenmesi amacıyla yürütülen inşaatı basan 200-250 kişilik grup, işçilerin çadırlarını yaktı. Olaya karakoldaki jandarmalar ve gelen takviye kuvvetler müdahale etti.
Karakola molotof kokteylleriyle ve taşla saldıran gruba, jandarmanın havaya ateş açarak karşılık verdiği, Medeni Yıldırım’ın bu sırada yaşamını yitirdiği açıklandı. BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, Medeni Yıldırım’ın sırtından vurulduğunu öne sürdü.
İçişleri Bakanı Muammer Güler de olayı incelemek üzere müfettiş görevlendirildiğini açıkladı.
Diyarbakır Valisi Cahit Kıraç ise olayın provokasyon olabileceğini, araştırma sonunda ortaya çıkacağını duyurdu. Yaşadığımız hassas süreçte bu olayı aydınlığa kavuşturmak ve 18 yaşındaki Medeni Yıldırım’ın nasıl vurulduğunu ortaya çıkarmak devletin görevidir.

Sürecin zorluğu
Son günlerde bölgede yaşanan iki olay sürecin yönetilmesinin ne kadar zor olduğunu bir kez daha gösterdi.
Cizre’de ortaya çıkan, “örgütün polis diploma töreni” ve “yol kontrolü”ne ilişkin görüntüler bir anda büyüdü. Cizre’deki bu eylem ve benzeri olayların süreci kısa sürede sarsabileceği görüldü. Ardından Lice’de karakol inşaatı nedeniyle çıkan olay da önümüzdeki dönemde çok daha hassas olunması gerektiğini gösteriyor.
Bir kıvılcımın süratle büyük gösterilere neden olabileceğini ve kitleselleşebileceğini unutmamak gerekiyor.

Otorite meselesi
Süreç içinde PKK’nın, “otorite” gösterisi ve mücadelesine yönelmesi, sürecin yönetilmesini giderek daha zor bir hale dönüştürebilir.
PKK, süreç başladığından beri boşaltacağını söylediği yerlere güvenlik güçlerinin yerleştirilmemesi gerektiğini sık sık duyuruyor. Bununla da yetinmeyip bundan sonra devletin güvenlik güçlerinin değil PKK’ya bağlı güçlerin bölgeye hakim olduğunu göstermeye yönelik görüntüler vermeye çalışıyor.
Süreçle beraber öncelikle karakol ve baraj inşaatlarına karşı çıkması şantiyeleri basıp iş makinelerini yakması, mühendis ve işçileri kaçırması da bu çabanın bir ürünü. Önce ikili bir otorite yaratıp daha sonra kendi otoritesini hakim kılma stratejisi uygulayan PKK’nın, “çözüm süreci”nin yarattığı ortam içinde daha kolay yol alacağını düşünerek hareket ettiğini tahmin etmek zor değil.
Ancak hükümet-devletin PKK’yla müzakereye oturmuş olması, Abdullah Öcalan’ı muhatap alması ve liderlik yapmasına olanak sağlaması şimdiden egemenlik haklarından vazgeçtiğini ve bölge yönetimini PKK’ya terk ettiği anlamına gelmez. Oysa yaşadığımız olaylarda, PKK’nın süreci böyle algıladığı ve böyle yansıttığı görülüyor.

Yöneticilerin sorumluluğu
PKK’nın bir politik hedefi olduğu tartışılacak bir konu değil. Bu hedefe ulaşmak için çözüm süreci de dahil belli bir strateji içinde hareket ettiği de biliniyor.
Süreci PKK cephesinden yöneten Abdullah Öcalan-Kandil ve BDP’nin içinden geçilen dönemin hassasiyetlerini bilerek davranmaları sorumluluklarının bir gereğidir. Bir yandan devletin güvenlik güçlerinin operasyon yapmamasını, çekilen PKK’lı gruplara müdahale edilmemesini, karakol ve baraj inşaatlarının durdurulmasını talep edip, diğer yandan bu taleplerini karakol ve şantiye basarak fiilen hayata geçirmeye çalışmaları sağduyuyla bağdaşmaz. Bu bakımdan özellikle legal alanda faaliyet gösteren ve siyasi sorumluluk taşıyan BDP’nin bölge halkını sağduyuya, itidalli davranmaya davet etmesi ve her türlü tahrik edici söylem ve eylemden kaçınması gerekir.
BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın açık bir şekilde ifade ettiği gibi valiler, bu süreçte meşru savunma sınırları dışında operasyona izin vermeyerek ve belki de sorumluluk üstlenerek hareket ediyorlar. Hükümet yetkililerinin de açıkladığı gibi 20’ye yakın PKK eylemi yapılmış olmasına rağmen geniş çaplı bir operasyon gerçekleştirilmedi.
Hükümet-devletin aldığı bu tutumun süreci olumsuz etkileyecek hareketlerden kaçınma gerekçesine dayandığını da herkes biliyor. Bu yaklaşım, PKK-BDP tarafından da gösterilmedikçe sürecin olaysız, çatışmasız yürümesi giderek zorlaşacaktır.
Süreci yönetenlerin bu sorumluluk içinde hareket etmeleri gerektiği unutulmamalıdır.