Asya Varbanova / BM Kadın Birimi Türkiye Ülke Direktörü - Bu yıl BM Genel Kurulu’nun 25 Kasım’ı Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü olarak ilan etmesinin 25. yıldönümü. 16 Günlük Aktivizm, 25 Kasım’da başlayıp 10 Aralık İnsan Hakları Günü’nde sona eren ve kadına yönelik şiddetin dünya çapında en yaygın insan hakları ihlali olduğunu vurgulayan, sivil toplum öncülüğünde yürütülen bir kampanya.
Dünya, 2025 yılında Pekin Deklarasyonu ve Eylem Platformu’nun (BPFA) 30. yıldönümüne yaklaşıyor. Platform, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması ve küresel olarak kadınların ve kız çocuklarının haklarının ileriye taşınması için dönüm noktası olan uluslararası bir çerçeve niteliğinde. 16 Günlük Aktivizm ise bu taahhütleri yeniden dile getirmek, hesap verebilirliği hatırlatmak ve harekete geçmek için bir fırsat sunuyor.
YASALAR TEK BAŞINA YETERLİ DEĞİL
Ancak kaydedilen ilerleme oldukça yetersiz. Aile içi şiddet
Prof. Dr. Orhan Şen - İklim değişikliğinin doğrudan etkisini ölçmek için farklı bir yaklaşım getirmek riski azaltma çabalarımıza daha çok etkili olacaktır. İklimsel ortalamalara odaklanmak yerine, “açık hava günleri” kavramını araştırmak konforlu yaşam açısından daha belirleyici olabilir. Nedir bu kavram: Belirli bir yerde, sıcaklığın yürüyüşe çıkmak gibi normal açık hava etkinliklerini yapabilecek kadar sıcak ya da soğuk olmadığı günlerin sayısıdır. Spor yapmak, bahçede çalışmak veya açık havada yemek yemek gibi…
Son yıllarda küresel sıcaklık artışının rekorlar kırdığını düşünürsek Türkiye’nin de dâhil olduğu güney Avrupa’nın büyük bir kısmında açık havada geçirilen günlerin sayısında azalmalar olacaktır. Açık havada geçirilen günlerin sayısının nasıl önemli sosyal ve ekonomik etkilere yol açabileceğini düşünmemiz gerekecek. Örneğin Türkiye’nin Ege ve Akdeniz bölgelerinin ekonomisi büyük ölçüde
BİLGAY DUMAN- Bir önceki yazıda IKBY’deki seçimlere dair genel bir değerlendirme yapmıştık. Bu yazıdaysa seçim sonuçlarının ardından olası hükümet senaryoları, seçimlerin Ortadoğu’daki dengelere etkileri ve Ankara-Erbil ilişkilerinin geleceğini ele alacağım.
Önceki yazıda IKBY seçimlerinin çok parçalı bir yapı ortaya çıkardığını ifade etmiştim. Bu parçalı yapı, koalisyon müzakerelerinin zorlu geçeceğine işaret ediyor. KDP, 39 sandalye ile en büyük blok olmasına karşın, parlamento çoğunluğu için 12 sandalye daha elde etmesi gerekiyor. Bu nedenle KDP ile KYB’nin yeniden bir araya gelerek yönetim paylaşımına gitmesi bekleniyor. İlerleyen süreçte bu iki partinin kurabileceği koalisyon, IKBY’nin Bağdat ve Irak’ın komşu ülkeleriyle ilişkilerini doğrudan etkileyecek.
Bununla beraber, 20 Ekim seçimleri öncesinde yaşananlar, IKBY’deki siyasi bölünmeleri ve dış müdahalelerin etkilerini de açığa çıkardı. Bu süreç, Kürt siyasetinin gidişatını belirleyecek
Bilgay Duman - Sadece Irak Kürt siyasetini değil hem ülke hem de bölge siyasetini etkileme potansiyeli barındıran Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ndeki (IKBY) seçimler, 4 kez ertelenmesinin ardından iki yıl gecikmeli de olsa 20 Ekim’de yapıldı. IKBY seçmeni Erbil, Süleymaniye, Duhok ve Halepçe olmak üzere 4 ayrı bölge sistematiğinde oy kullandı.
2003’ten bu yana 111 milletvekilinin olduğu IKBY Parlamentosu, bu kez Irak Federal Yüksek Mahkemesi’nin kararı doğrultusunda kota sandalyelerinin kaldırılmasıyla 100 sandalyeye düşürüldü. Daha sonra söz konusu kota sandalyelerine sahip Türkmen ve Hristiyan siyasi grupların talebi, görüşmeleri sonucu 100 sandalyenin 3’ü Hristiyanlara 2‘si de Türkmenler’e ayrıldı. Türkmenler’e Erbil ve Süleymaniye’de 1’er sandalye verilirken, Hristiyanlara Erbil, Süleymaniye ve Duhok’ta birer sandalye tahsis edildi.
Seçimlerin, Irak Kürt siyasetinin yürütücü gücü olan KDP ile KYB arasındaki çekişmenin
António Guterres / BM Genel Sekreteri - Devlet başkanlarının küresel iş birliğinin yapı taşlarına yönelik reformlar üzerinde anlaşmaya varacakları, bu ay toplanacak Gelecek Zirvesi için New York’ta son müzakereler yapılıyor.
Birleşmiş Milletler’in bu benzersiz zirveyi toplamasının nedeni çok net bir gerçek: Küresel sorunlar, onları çözmek için tasarlanan kurumlardan daha hızlı ilerliyor.
Bunu tüm çevremizde görüyoruz. Şiddetli çatışmalar ve şiddet korkunç acılara neden oluyor; jeopolitik bölünmeler yaygınlaşıyor; eşitsizlik ve adaletsizlik her yerde, güveni aşındırıyor, şikayetleri arttırıyor ve popülizm ile aşırıcılığı besliyor. Yoksulluk, açlık, ayrımcılık, kadın düşmanlığı ve ırkçılık gibi asırlık sorunlar yeni biçimler alıyor.
Bu arada, iklim kaosu ve çevresel bozulmadan, etik ve yasal bir boşlukta gelişen yapay zeka gibi teknolojilere kadar yeni ve varoluşsal tehditlerle karşı karşıyayız.
Gelecek Zirvesi, tüm bu zorlukların çözümünün bizim elimizde olduğunu kabul ediyor. Ancak
Muharrem Kasapoğlu - Eski Gençlik ve Spor Bakanı / Yeşil varsa huzur, ağaç varsa bereket, orman varsa hayat var. Ormanlar, doğanın kalbinde atan, hayatı besleyen damarlar gibidir. Onlar, dünyanın nefes borusu, canlıların yuvasıdır. Ormanlar olmadan, canlı ekosistemi ve dünyanın dengesi korunamaz. Her yıl bu eşsiz güzellikler, hem ülkemizde hem de dünyanın farklı noktalarında hem doğal yangınlar nedeniyle büyük zararlar görüyor. Orman yangınları, Türkiye’nin de yeşil alanlarını tehdit eden en büyük çevresel felaketlerden biri olarak karşımıza çıkıyor. Ülke olarak, coğrafi yapımız ve iklim özelliklerimiz nedeniyle orman yangınlarına karşı oldukça hassas bir konumdayız. Akdeniz ikliminin hakim olduğu bölgelerde, yaz aylarında artan sıcaklıklar, düşük nem oranı ve kuraklık, yangın riskini ciddi şekilde artırıyor. Özellikle son yıllarda küresel ısınma ve iklim değişikliği ile de birlikte yangınlardan etkileniyoruz.. Bu yangınlar, sadece doğal yaşam alanlarını yok etmekle kalmıyor, aynı zamanda ekonomik ve sosyal açıdan da ülkemize
Bilgay Duman / ORSAM Irak Çalışmaları Koordinatörü - Geçtiğimiz günlerde Irtak yeni bir gelişmeyle hareketlendi. Haşdi Şaabi’ye bağlı 500’den fazla askerî aracın Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) ile Bağdat’ın idari olarak sınır bölgesi sayılan Germiyan’a girmesi, ardından da geri çekilmesi, kısa süreli gerginliğe neden oldu. Haşdi Şaabi, bu adımın, bölgede DEAŞ hareketliliği olduğu gerekçesiyle önlem amaçlı atıldığını savundu. Ancak IKBY İçişleri Bakanlığı, bunun kendileriyle hiçbir koordinasyon sağlanmadan gerçekleştirildiğini vurguladı. Buna karşılık bölgedeki Haşdi Şaabi yetkilileri, KYB lideri Bafel Talabani ile görüşme sonucu geldiklerini ifade etti. Bazı yerel haber kaynaklarıysa, Haşdi Şaabi güçlerinin bölgedeki petrol kuyularını kontrol altına almak amacıyla Germiyan’a yerleştiğini öne sürdü.
Olayın perde arkasında pek çok boyut saklı. Öncelikle KYB’nin, Kerkük Valiliği’ne karşı bu bölgenin kontrolünü Bağdat’a bırakmayı kabul
PROF. DR. METİN FEYZİOĞLU - Kıbrıs Türk halkının barış ve özgürlüğe kavuşmasını sağlayan Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 50. yıldönümünü coşkuyla kutluyoruz.
20 Temmuz 1974’te başlayan Kıbrıs Barış Harekâtı’yla Ada’nın sadece kuzeyine değil tamamına barış gelmiştir. 1974’ten bu yana Ada’da iki halk yan yana huzur ve barış içinde yaşamaktadır.
Kıbrıs Türkü’nün direniş azmi ve özgür yaşama isteği onları yurtlarından, köylerinden, evlerinden tamamen kovmak ve katletmek isteyenler tarafından kırılamamış, 50 yıl önce ülkemizin tüm riskleri göze alarak Kıbrıs Türk halkının yanında olacağı hesap edilememiştir. Kıbrıs Barış Harekâtı’nda Mehmetçik ve Mücahit omuz omuza çarpışmış; Kıbrıs Türkü’nün hak ve hukuk mücadelesinden asla vazgeçmeyeceğini tüm dünyaya göstermiştir.
Yok edilmek istenen Kıbrıs Türkleri bugün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti çatısı altında, kendi bayraklarının gölgesinde güvenle yaşamaktadırlar.