Bülent Akarcalı
Geçen haftaki, “Finans bilmeyen Türkiyem” başlıklı yazımda, ekonomist Mahfi Eğilmez’in “Türkiye’nin batmamasının nedeni (*) toplamı 500 milyar dolara varan yastık altı varlıklardır” dediğini ve bir TV programında iş dünyasının bilge danışmanı Ege Cansen’in de benzer ifadesini yazmıştım.
Tasarruf diye ABD’yi ve altın ihraç eden ülkeleri zengin ediyoruz:
Vatandaşımızın bankalarda, evinde tümü yasal yolla satın alınmış, tasarruf amaçlı 200 milyar dolara yakın dövizi ve 300 milyar dolara yakında altını bulunduğu tahmin ediliyor. Bu muazzam büyüklükte ki para, doğrudan doğruya milletimizin sahip olduğu bir zenginliktir. Bir yabancı ülkeye faiziyle birlikte ödenecek borç değildir. Milli gelirimizin neredeyse yüzde altmışına tekabül eden ve vatandaşımızın kendi parasıyla satın alınan ancak ülke ekonomisine hiçbir yarar sağlamayan bu tasarruflar aslında doları satan ABD ile altını satan ülkeleri zengin ediyor.
Dolar ve Altın dışında tasarruf aracı yok mu?:
Başta ABD olmak üzere Batı ekonomisinde
Bilgay Duman / bilgay.duman@gmail.com<br><br>Irak bugünlerde yeni bir sert virajın içerisinde. Irak’ta ülkeyi dört yıl daha yönetmesi öngörülen hükümeti oluşturmak için yeni kurulacak 329 sandalyeli parlamentonun seçimleri 10 Ekim 2021 tarihinde gerçekleştirildi. Söz konusu seçimler, Irak siyasi tarihi açısından birçok ilki barındırıyordu. 2018’de yapılan parlamento seçimlerinin ardından hükümeti kuran Adil Abdulmehdi, daha bir yılı dolmadan ülkedeki yolsuzluk, kamu hizmetlerindeki eksiklikler, işsizlik ve diğer ekonomik problemler gibi nedenlerle protesto gösterileri karşılaşmış ve istifa etmek zorunda kalmıştı. Bu istifa 2003 sonrası Irak siyaseti açısından da bir ilk niteliğindeydi. Zira 2003’ten sonra Irak’taki her başbakan dört yıllık görev süresi bir şekilde tamamlayabilmişti. Hatta 2014 seçimlerinden hemen sonra DAEŞ tehdidi ile karşı karşıya kalan Haydar el-Abadi’nin kurduğu hükümet dahi görev süresinin sonuna kadar dayanabildi. Ancak 2019 yılında Irak
Bülent Akarcalı
Sanayileşmeyi başardık, Dış Ticareti öğrendik ama son elli yılda yaşadığımız onca mali krize rağmen hala finansı öğrenemedik.
Ekonomiyi vücudumuza benzetirsek, sanayi iskeleti, ticaret kasları, iletişim sinirleri, finans da tüm bunları besleyen kana benzer. Kan azalınca ya da sorun yaşayınca tüm vücudu etkiler.
TL’nin meşakkatli yolculuğu
Finans becerimizin eksikliği paramızın sürekli değer kaybıyla sonuçlanıyor. Ekonomimiz sürekli kan kaybeden bir vücut gibi zayıflıyor.
1923’te 1.9 olan dolar kuru ufak tefek iniş ve çıkışlarla 1946’ya kadar istikrarını koruyor. 1946’da 2. Dünya Savaşı’nın sert şartları nedeniyle 2.80’e, 1958’de dış borçlar ve dış ticaret açığı sonucu 9.02 TL’ye yükseliyor.
1974’de petrol fiyatlarında dört kat artış ve Kıbrıs Barış harekâtı sonrası uygulanan ambargo ve yaptırımlarla 15 TL’ye, 1980’de petrol fiyatların iki misli artması zaten kırılgan olan ekonomimizi düzenleme amaçlı alınan 24 Ocak kararları denilen yeni ekonomik modelle TL % 48 devalüasyona uğrayarak dolar
Barış Öztürk- bozturk@milliyet.com.tr / Son zamanlarda çokça duyduğumuz Metaverse (Evren Ötesi) ve NFT (Dijital Sanat Eserleri) kavramları, Kripto Para’nın yükselişi, sanal gerçeklik altyapısı kurulan şehirler Dijital Çağ’ın sonucu mu? Yoksa yeni bir felaket öncesi tam kapanmayla başlayacak yeni dünya düzeninin başlangıcı mı?
Bu NFT 3.4 milyon dolara satıldı.
Metaverse’ü insanların sanal gerçeklik gözlükleri ve çeşitli donanımlar ile bağlanabileceği üç boyutlu bir sanal evren olarak tanımlayabiliriz. Günümüzde bu sanal evrenlerden çokça görmemiz mümkün. Örnek vermemiz gerekirse dünyanın en popüler oyunlarından Fortnite evreninde 2020 yılında verilen Travis Scott konserine 12 milyondan fazla kullanıcı katıldı. Teknoloji ve oyun devlerinin yeni bir standart oluşturma ve bu evrenleri birbirine geçiş imkânı verecek şekilde tasarlama çalışmaları sürüyor. Ne tesadüftür Metaverse’ün en iyi anlatıldığı “Ready Player One” filmini
BİLGAY DUMAN<br><br>Bir süredir Türkiye gündemini de derinden meşgul eden bir mesele Kerkük. Özellikle son dönemde Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne (IKBY) bağlı peşmergelerin Kerkük’e geri döneceğine yönelik söylentilerin ortaya çıkması, Kerkük üzerindeki odağı artırmış görünüyor. Irak’ın bütün dinamiklerini barındırması nedeniyle “ülkenin bir minyatürü” olarak nitelendirilen Kerkük, tarihi geçmişinin yanı sıra sosyal, siyasal, ekonomik ve güvenlik özellikleri açısından “özel” bir duruma sahip. Bu özel durum Kerkük’ü kendisinden daha büyük bir mesele haline dönüştürüyor.
Düğüm nasıl oluştu?
Körfez Savaşı sonrasında elde ettikleriyle Irak’ın kuzeyindeki otonomiyi bir adım öteye taşımak isteyen KDP ve KYB, 1991’den sonra kontrolü altındaki toprakları genişletme çabası içerisine girerken, 2003’teki işgal sırasında ABD ile iş birliği içerisinde başta
Prof. Dr. H. Sami Türk
2. Anayasa ve sistem değişikliği
11. Cumhurbaşkanı seçiminde yaratılan yapay kriz, seçim sisteminin değiştirilmesine ve bu amaçla Anayasa’da Cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından seçilmesini öngören değişiklik yapılmasına neden oldu. Anayasa’nın TBMM ve Cumhurbaşkanı seçimleri, toplantı ve karar yeter sayısı ile ilgili 76, 79, 96, 101 ve 102. maddelerinde değişiklik yapılmasını öngören 10.5.2007 tarih ve 5660 sayılı Kanun, Cumhurbaşkanı Sezer tarafından bir daha görüşülmesi için TBMM Başkanlığına geri gönderildi; fakat bu kez 31.5.2007 tarih ve 5678 sayılı Kanun olarak “aynen” kabul edildi. Cumhurbaşkanı Sezer tarafından halkoyuna sunulan 5678 sayılı Kanun, 21 Ekim 2007 günü 67.51 oranında bir katılım ve % 68.95 oranında “Evet” oyu ile kabul edildi.
Bu Kanun’la değiştirilen Anayasa’nın 102. maddesinin II. fıkrası şöyle idi:
“Genel oyla yapılacak seçimde, geçerli oyların salt çoğunluğunu alan aday Cumhurbaşkanı seçilmiş olur. İlk oylamada bu çoğunluk sağlanamazsa, bu
Bülent Akarcalı
Anavatan Partisi Turgut Özal’ın başkanlığında 20 Mayıs 1983’te kuruldu. Devrin hâkim gücü Cumhurbaşkanı Orgeneral Kenan Evren’in başkanlığında Kara, Deniz, Hava ve Jandarma Komutanlarından oluşuyordu. Bu güç seçimlere gitmek için, 1950’li yıllarda var olan Demokrat Parti ve Cumhuriyet Halk Partisi benzeri iki siyasi partiden oluşacak bir yapı tasarladı.
Eski Demokrat Parti’yi anımsatıp yerini alacak ve iktidarı oluşturacak merkez /merkez sağ parti olarak Milliyetçi Demokrat Parti (MDP) oluşturuldu ve başına Emekli Orgeneral Turgut Sunalp, CHP yerine oluşturulan Halkçı Parti’nin (HP) başına da geçmişte İsmet İnönü’nün Özel Kalem Müdürlüğü’nü yapmış Necdet Calp getirildi.
Yasaklı liderler, Süleyman Demirel Bülent Ecevit, Alparslan Türkeş ve Necmettin Erbakan’ın genel başkanlığını yaptığı partileri anımsatanlara izin verilmedi, kurulanlar kapatıldı.
Siyasi yasağı olmayan Turgut Özal’ın 20 Mayıs 1983’te kurduğu partiye, seçimlerde hiçbir şans tanınmadığı
Hikmet Sami Türk<br><br>1. Giriş<br><br>Halk yönetimi demek olan Cumhuriyet rejimlerinin başta gelen özelliği, devlet başkanının belirli aralarla, belirli görev süreleri için Cumhurbaşkanı olarak seçilmesidir. Seçimler, ayrıntılara girmeyen genel bir ifade ile ya parlâmentolar tarafından, ya da doğrudan doğruya halkın oylarıyla yapılır.
Türkiye’de 29 Ekim 1923 günü Cumhuriyetin ilânı ile Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın ilk Cumhurbaşkanı seçilmesinden başlayarak 1982 Anayasası’nın 7 Kasım 1982 günü yapılan halkoylamasıyla kabulü ile geçici 1. madde uyarınca o tarihteki Millî Güvenlik Konseyi Başkanı ve Devlet Başkanı Kenan Evren’in [7.] Cumhurbaşkanı sıfatını kazanması dışında ilk 11 Cumhurbaşkanı Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından seçilmiştir. Fakat daha önceki 10 Cumhurbaşkanı ile ilgili seçimlerde hiç tartışma konusu olmayan TBMM’nin toplantı yeter sayısı, 11. Cumhurbaşkanı seçimi öncesinde ortaya atılan bir iddia ile sorun hâline