Dr. Demet Erciyes

Dr. Demet Erciyes

demeterciyes@yahoo.com

Tüm Yazıları

Bir yılı aşkın bir süredir Kovid-19 pandemisi tüm dünyada hem sağlığı hem de ekonomiyi bozmaya devam ediyor. İnsanlar hayatını kaybediyor, işsiz kalıyor, şirketler kapanıyor.

Söz konusu olan sonuç sağlığı ilgilendiriyorsa, hatta yaşa, başa bakmadan hiç acımadan insanların ölümüne yol açıyorsa akan sular duruyor. Alınacak tedbirler her türlü kararın önüne geçiyor.

Bir işletme düşünün bu işletmenin bir çalışanında bulaşıcı bir hastalık oluyor. Bu çalışan rapor verilip evine gönderildiği halde karantinada kalmayarak işe gelmeye devam ediyor ve diğer iş arkadaşlarına da hastalığı bulaştırıyor. Bunun üzerine işletmedeki diğer çalışanlar hastalığın bulaşmaması için bazı tedbirleri almak üzere uyarılıyor. Fakat bir kısmı uyarılmalarına rağmen bulaş yollarına hiç dikkat etmediği için hastalığa yakalanıyor. Bu arada hastalığı önlemek için aşı bulunuyor. Fakat bir kısım çalışanlar onlara ücretsiz sunulduğu halde aşı olmayı reddediyor. Sonunda bu öldürücü hastalıkla baş etmek için işletme kapanıyor. Sonuçta tüm tedbirleri yerine getiren, kurallara uyan, aşısını olan çalışanlar da diğerleri gibi işsiz kalıyor. Bunca sene verdikleri emek boşa gidiyor. Sonuçta işletme tam kapanmasa bile büyüyeceği ve ilerleyeceği yerde yıllar öncesine geriliyor. Ekonomik çöküntü başlıyor. Bu verdiğim küçük işletme örneğini daha da çoğaltmak mümkün. Hatta büyüterek ülke gibi düşünmek de mümkün. Çalışanları da ülke vatandaşları olarak düşünün. Ne kadar korkutucu ve üzücü geliyor değil mi? Kapanacak olan da bizim ülkemiz, bizim ekmek kapımız. Birkaç kişi bu elim sonucu umursamıyor diye çalışanların hepsi ortada kalıyor. Daha da önemlisi hasta oluyor, yoğun bakıma düşüyor, ölüyor. Bu bile bile lades gibi olan tarafı. Bir de yine tüm kurallara dikkat eden, ortalıklarda gezmeyen ama yine hasta olan bir grup var. Onlara da farkında olmayarak virüsü taşıyan asemptomatik yakınları bulaştırıyor. Bu nedenle tedbirleri asla elden bırakmamalı ve bilmeliyiz ki salgını önleyebilecek en kesin çözüm aşıdır.

Haberin Devamı

Ülkemizin kapanmasını istemiyorsak aşılanmalıyız

Aşı ile salgın önlenebilir

Haberin Devamı

Aşı insanlarda hastalık yapma yeteneğinde olan virüs, bakteri vb. mikropların hastalık yapma özelliklerinden arındırılarak ya da bazı mikropların salgıladığı toksinlerin etkileri ortadan kaldırılarak geliştirilen biyolojik ürünlerdir. Koruma amaçlı sağlam ve risk altındaki kişilere uygulanır. Vücut kendisine zarar vermeyen mikrop ya da toksinleri tanır ve onlara karşı bir savunma geliştirir. Böylece gerçek mikropla karşılaşıldığında önceden geliştirilmiş savunma sistemi ile savaşır, hastalığa yakalanmaz, artık bağışıktır.

Geçmiş tarihte veba, tifo, kolera, difteri, kızıl, çiçek kitlesel ölümlere yol açmış tehlikeli ve bulaşıcı birer hastalık iken günümüzde neredeyse hiç görülmemesinin sebebi aşıyla bu hastalıkların önlenmiş olmasıdır. Belki yakın bir gelecekte covid-19 da aşı sayesinde tarihe karışacak. Onun için de bu saydığımız hastalıklar gibi “bir zamanlar böyle bir hastalık vardı” diye bahsedeceğiz. Bunu sağlayabilmek için de aşı konusunu ciddiye almalı sıramız gelince nazlanmadan, akıllıca ve cesur bir şekilde aşımızı olmalıyız. Bunu, hem kendi sağlığımız için taşıdığımız bedene karşı sorumluluğumuz, hem çevremizdekileri, ailemiz ve dostlarımızı, arkadaşlarımızı korumak için yapmalıyız. Aynı zamanda da ülkemizi bu dertten kurtarmak için yapmamız gereken bir vatandaşlık görevi olarak düşünmeliyiz. Gelin ülkemizde kullanılan Coronavac, Biontech ve Sputnik V aşılarıyla beraber dünyada yaygın kullanılan diğer aşılardan Moderna ve AstraZeneca aşılarından biraz bahsedelim.

Haberin Devamı

Çin’de Sinovac’ın geliştirdiği Coronavac aşısı inaktif bir aşı yani ölü virüs aşısı. Aşının içeriğindeki virüs parçalanıp etkisiz hale getiriliyor ve öyle uygulanıyor. Vücudumuza bir zarar vermeden bağışıklığımız uyarılıyor. Bu aşı bilinen gelenekselleşmiş yöntemlerle üretiliyor.

Alman Biontech ve Amerikan Pfizer’in ortak çıkardığı ülkemizde ise kısaca Biontech aşısı olarak bilinen aşı ile başında bir Fransız’ın bulunduğu Amerikan menşeili Moderna aşıları ise yeni bir teknoloji olan mRNA teknolojisine sahip. Bu yöntemde virüsün diken proteinlerinin genetik kodunu taşıyan mRNA’lar laboratuvar ortamında üretilip aşı yoluyla verilerek hücrelerimizdeki ribozomları kandırıp virüsün diken proteinlerini oluşturması sağlanıyor. Burada da hastalık oluşturacak virüs yok. Oluşan diken proteinlerini yabancı madde olarak algılayan vücut karşı antikor geliştiriyor. Yeni bir teknoloji olan bu yöntemin uzun vadede sonuçları bilinmiyor. Geçen sene 15 hazirandaki yazımda Moderna’dan ve bu yeni teknikten bahsetmiştim. Şimdi bu iki aşıyı da kullanan ülkelerden Amerika, İsrail, Almanya, İngiltere ve Fransa nüfuslarına oranla yeterli aşılamayı yakında tamamlayıp yavaş yavaş açılma yoluna giriyorlar.

İngiliz Oxford-AstraZeneca, Amerikan Johnson & Johnson ve Rus Sputnik V aşıları ise adenovirüsleri baz alan viral vektör aşılarıdır. Burada koronavirüs genini insan hücrelerine yerleştirmek için hastalık yapma kabiliyeti ortadan kalkmış adenovirüsler kullanılır.  Sağlık Bakanımız Dr. Fahrettin Koca tarafından Sputnik V aşısının Türkiye’de de kullanımına geçileceği bildirildi.

Tek doz yeteceği öne sürülen Johnson & Johnson hariç bu aşıların hepsi 2 doz halinde uygulanıyor.

Dünya sağlık Örgütü tarafından her yıl içinde bulunduğumuz nisan ayının son haftası Dünya aşı haftası olarak tanımlanmıştır. Bu vesile ile herkesi sırası geldiğinde bu salgını hep birlikte bitirmek adına aşısını olmaya davet ediyorum.