Herkesin sanki sihirli bir değnek değmiş de pandemi ortadan yok olmuş gibi maskeyi ve tedbirleri bir kenara bırakıp umursamadan yaşantısına devam etmeye başlaması maalesef bu hastalığın artık bittiğini göstermiyor. Hatta tam tersi ortalığı boş bulan virüs var gücüyle insanlara bulaşmaya devam ediyor. Zorunlu tedbirler de gevşetildiği için herkes hasta da olsa maske takmadan ortalıkta dolaşıyor hatta uçağa toplu taşımaya binip seyahat ediyor. İnsanla beraber gezen virüs de bir güzel mutasyona uğrayıp yeni dalgalarda sörf yapıyor.
Vakalar artabilir
Bu sene de Kurban Bayramı’nın yaz aylarına rast gelmesi ve 15 Temmuz resmi tatil ile birleştirilerek uzatılabilmesi bu süreyi bir yaz tatili olarak değerlendirmek isteyenlerin tatil beldelerine seyahatine ya da uzaktaki ailesini, sevdiklerini görmek isteyenlerin memleketlerine seyahat etmesi için güzel bir fırsat oldu. Ne yazık ki bu kucaklaşmalarda ve bayram ziyaretlerinde gözle görülmeyen ama hiç de istenmeyen bir misafirimizin daha olabileceğini hiç unutmamalıyız. Bu istenmeyen misafir başımıza öyle işler açabilir ki hem bayramımız hem de tatilimizi burnumuzdan getirebilir. Hem kendimiz hasta olup eziyet çekebiliriz. Hem de bayramlaşmaya gittiğimiz büyüklerimizin ellerini öperken virüsü de bir güzel bulaştırıp sonra da onları hasta etmenin vicdani sorumluluğuyla baş başa kalırız.
Gelin tüm bu olumsuzlukları yaşamamak için biz yine tedbirleri elden bırakmayalım. Elbette bu önlemler sadece tek tarafın aldığı tedbirlerle olmuyor. Herkes aynı bilinci taşımalı ve ona göre dikkatli davranmalı. Zira virüs o kadar çok bulaşıcılık kazandı ki neredeyse açık havada uygun mesafede bile kolayca bulaşır halde. Üstelik aşı maşı dinlemeden hasta ediyor. Elbette aşılanmış olanlar, bağışıklığı olan ve bağışıklık sistemi, bünyesi sağlam olanlar daha rahat geçiriyor. Ancak hiç belli olmaz bu virüs sizi hiç ummadığınız anda, en zayıf olduğunuz zamanda vurabilir. Moral bozmuş gibi olmayayım ama daha bu salgın bitmedi hafifledi ama bitmedi.
Kurban eti tüketirken unutulmaması gerekenler
Kurban Bayramı denince akla hemen buram buram kavrulmuş kurban etleri geliyor. Belki çoğu kimse için bu çok iştah açıcı gibi gelebilir. Ancak kurban eti tüketirken bir yandan da sağlığımızı düşünmek gerekirse dikkat etmemiz gereken birkaç noktadan bahsetmek isterim.
Sağlığımızı bozmamak adına tükettiğimiz etin kaynağı da önemlidir. Yani o ete sahip hayvanın sağlıklı olmasından tutun da kesim, hazırlama ve taşıma aşamasında da sağlık şartlarına dikkat edilmesi gerekiyor. Hayvanın nasıl bir ortamda kesildiği, kesilirken hijyen şartlarına dikkat edilmesi, kesilen hayvanın gerekli sağlık kontrollerinin vaktinde yapılıp bulaşıcı hastalıkları taşımadığından emin olmak önemli Çünkü gerekli şartlara uyulmadığı takdirde bazı virüs, bakteri ya da parazitlerin insanlara bulaşması ve hastalık yapması mümkün.
Ayrıca etin saklanma koşulları da çok önemli. Soğuk zincirin korunmasına dikkat etmek gerekiyor. Özellikle içinde bulunduğumuz sıcak yaz günlerinde etin kolayca bozulacağını ve hastalık yapıcı mikroorganizmaların kolayca üreyebileceğini göz önüne almak gerekiyor.
Hazırlama ve pişirme aşaması da önemli. Evde mutfakta çiğ etin saklandığı kap, kesildiği yer hemen sonra sabunlu suyla iyice temizlenmelidir. Aynı yerde başka yiyecek özellikle de çiğ tüketilen salata meyve gibi yiyecekler bulundurulmamalı aynı tezgâh yıkanmadan kullanılarak bu yiyecekler kesilmemelidir.
Pişirme yöntemleri de etin sağlıklı bir şekilde tüketilmesi için önem taşıyor. Çiğ ya da yeterince pişirilmemiş etten bazı mikrop ve parazitlerin bulaşması daha kolaydır. Aynı şekilde yanacak kadar pişmiş, kömürleşmiş etler de kanserojen özellik taşıdığı için zararlıdır. Etlerin kızartılarak pişirilmesi trans yağların oluşumuna sebep olarak hem kanser hem de kalp damar hastalıkları yönünden risk taşır. Et mutlaka ateşten belli bir uzaklıkta pişirilmelidir.
Kırmızı etin bilinen bir diğer özelliği de kanda kolesterol düzeyini artırmasıdır. Bu nedenle özellikle kan lipid değerleri fazla olan hastalar kalp damar hastalığı riski sebebiyle kırmızı eti tüketirken dikkatli olmalılar.
Kırmızı eti uzun süre ve fazla tüketen hastalarda kolon kanseri görülme sıklığı daha fazladır. Harvard Tıp Fakültesi Profesörü ve Dana-Farber ve Kanser Enstitüsü’nde görevli Doktor Marios Giannakis tarafından yürütülen çalışmada kırmızı et tüketiminin bağırsak kanserine neden olan DNA mutasyonu riskini artırdığı gösterilmiştir. Benzer şekilde 2015 yılında Dünya Sağlık Örgütü’nün bir kolu olan Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı (IARC) tarafından kırmızı et tüketiminin kanser oluşma riskini artırdığı belirtilmiştir. IARC tarafından oluşturulan çalışma grubuna 10 ülkeden 22 bilim insanı katılarak yapılan araştırmada kırmızı et ve işlenmiş et ile kanser riski arasındaki ilişki incelenmiş, çalışma grubunun Lancet dergisinde yayınlanan makalesinde işlenmiş etin kanserojen olduğu ve kırmızı etin ise olası kanserojenik etki taşıdığı belirtilmiştir. Yani raf ömrü uzatılmış, çeşitli endüstriyel işlemlerden geçirilmiş salam, sucuk, sosis gibi etler kanser yapma riskini daha fazla taşıyor. Bu risk özellikle tütsülenmiş etlerde daha da fazla.
Ayrıca salam, sucuk gibi işlenmiş etlerin tüketimi de kolo-rektal (bağırsak) kanser riskini artırmanın yanı sıra içerdiği tuz ve doymuş yağlar nedeniyle hipertansiyon, kalp damar hastalığı ve obezite açısından da sakıncalıdır.
Hepinize sağlıklı ve dilediğiniz gibi geçen bir bayram diliyorum.
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024